Aza Kanaat Etmeyen Çoğu Bulamaz
Fransız yazar Mine G. Kırıkkanat’a göre meğer Aziz Nesin yanılmış, halkının sadece yüzde 41’i aptalmış. Her seçimde sonuçlarında ortaya çıkan sayılara bakıp, işine geldiğine göre rakamlar üzerinden halkımızı cahil veya akıllı olarak değerlendiren zihniyete Allah yine devlet vermedi çok şükür. Allah insanın kalbine göre verdiği gibi, ülkelerin de kalbine göre veriyor.
Bu ülkemize son derece Fransız hanım, bundan yıllar evvel yurtdışı gezmesinden evine dönerken sahil boyunca gördüğü çoluk çocuğuyla hafta sonu piknik yapan insanlarımızın giyimini, kuşamını beğenmemiş, ağız dolusu hakaretler yazmıştı. İçinden bir iki cümle alıp, şurada hatırlatmaya edebim elvermedi. Bilen bilir, bilmeyen gençler ise ana babalarına sorabilir. Peşinden, hani şu milyonlarca “eğitimli” insanın katıldığı Cumhuriyet Mitingleri ardından gerçekleşen 2002 yılı seçimi akşamında ise kendisini ekranlarda canlı yayında, mor bir yüzle, dili tutulmuş, kekeler ve doğru dürüst konuşamaz bir halde izledik. Merhametli insanlarız, ne yalan söyleyeyim; vallahi haline acımıştım. Aynı hanım bugünlerde pek sevinçli görünüyor. Elde sıfır olsa da, varsın kendi halinde sevinsin garip. Nasılsa sahilde piknik yapan halkımızın, hatta kendi deyimiyle “kamyon şoförleri”nin okumadığı bir yazar nihayetinde.
Ömrümün son yirmi yılında halkımızı hakir gören çok insan gördüm. İstanbul’un boğaz gören binalarında oturup, sahillerde manzaralarını bozan, kendi istediklerine göre hakaret etmeyen herkese hakaret ettiler. “Göbeğini kaşıyan”, “bidon kafalı”, “makarnacı”, “kıro”, “cahil”, “eğitim seviyesi düşük” insanlar olduk. İstanbul’u Kürtler basmıştı, köylüler her yerde olduğu için ülkemiz her gün “geriye” gidiyordu. Ak Parti birinci parti çıktığı halde tek başına iktidar olamayınca böyle niteledikleri insanların hepsi birden cici insanlar oldular. “maganda”, “kıro” dedikleri Kürt kardeşlerimiz ise birden kıymetlendi. Gazete manşetlerinde dağlarda sıra sıra ölüsünün dizilişini gördükçe sevinç çığlık attıkları insanları bugün çok seviyorlar. Umarım samimidirler. Köprüyü bir geçsinler bakalım, sonrasını hep birlikte görürüz.
Son yirmi yılda çıkarı için her türlü karaktersizliği gösterebilen çok insan da gördüm. Erdoğan aşkıyla yanıp tutuşan Sevilay Yükselir mesela. İlk fırsatta satacaklar listemdeki bu hanım, seçime bir gün kala altın vuruşunu yaptı. Toplumsal saflığımızdır, yüzümüze her güleni iyi biliriz. Çok şükür ki kendi yüzlerini kendileri ele veriyorlar. Bu hanım şimdi kendisinin bir değişik versiyonu olan Nazlı Ilıcak’la muhatap oluyor. Seyredip, Allah kimseyi bu duruma düşürmesin diye dua ediyoruz. Dedim ya, merhametli insanlarız. İnsanı rezil bir halde görünce içimiz burkuluyor, insanlığımıza dokunuyor.
Şimdi gelelim yüzde 41’e. Aralarında seçim sonucunu 8 Haziran tarihli bir takvim yaprağını üzerindeki “Kahrolası insan! Ne kadar da nankör” ayeti yazdığı için paylaşanlar oldu. Kendilerine tavsiyem, seçim sonucuna bakıp da, istedikleri gibi olmayınca nankörleşmemeleri. İnancımız şöyledir; aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz. Aza razı olmayan, çoğa bakıp azgınlaşan, Allah’ın gücüne gidecek sözler edenlerden bir farkımız olsun. Üstelik elleri hep boş kalanlara bakıp, halimize şükretmeliyiz.
İlk satırlarda Allah ülkelerin kalbine göre verir demiştim. Ülkemizin kalbi dediğimiz yer ise Anadolu’dur. Biz kıyıdakiler, köşelerdekiler malum gurbetteyiz. Buralardan ülkemizin kalbinin ne için attığını kestirmek zordur. İşi kolaylaştırmak için son seçim haritasını elimize alıp, ülkenin kalbine bir kez daha bakalım. Mühim olan sayıların bize söylediği değil; kalbimizin ne söylediğidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.