Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Belki de Herşey Planlanmıştır

Belki de Herşey Planlanmıştır

Belki de evet, her şey önceden planlanmıştır, kim bilir?                            

Her şeyi dizayn eden, etmeye çalışan bir el ve kafa ardır ve bu seçimlerin akıbetinin ne olacağı ile ilgili planlamaları önceden yapmışlar ve seçim sonrası siyaseti ve ülke yönetimini kendilerince tayin etmişlerdir.

Kenar ve merkez ilişkisi içinde emisyon hacminin kabiliyet ve imkanlarıdır siyaset.

Kenardaki taleplerin merkezde emilimi yani…

Bunu daha önce yazmıştım.

Kenar semtlerin merkeze baskısı karşısında merkezin onları tolere etme biçim ve metodu gibi bir şey…

Edemezse kenarın merkeze tahakkümü, saldırısı, devrimi filan..

Ne var kenarlarda:

İslamcılar… Solcular… İşçiler… Ezilenler… Kürtler… Homoseksüeller… Milliyetçiler… Kadınlar… Gençler… vesaire…

İşte onların taleplerinin periyodu, hızı, gücü, hacmi, potansiyeli merkez tarafından nasıl ve ne yönde algılanırsa işte o yönde merkeze kazanılıp eritilebilmesi icap eder…

Kenarın ve merkezin ilişkisi bazılarınca erken okunur, anlaşılır ve değerlendirilir.

Bazen merkez sağır kalır her şeye…

Kurşun gibi, toprak gibi sağır ve dilsiz…

İşte o zaman kenarın yapabileceği işler, tepkiler ve oyunlar envai çeşit şekillenir. 

Öyle anlar gelir ki merkezin artık kenarı okuyup anlayabilmesi zorlaşır ve direnci artar. 

İşte siyaset o saatten sonra problem çözme sanatıdır. Yoksa siyaset; ısrarın, küsmelerin, intikam almaların sanatı değildir.

Muhtemelen Türkiye’de önceden okumaların adresi olan istihbarat merkezleri, kenar ve merkez ilişkisi üzerine bir takım ön alışlar, ön tedbirler ve yeni eylem planları hazırlıyorlardır.

Buna göre aylar öncesinden HDP’nin barajı aşacağı bellidir.

Artık ne yapsa iktidar bildik oyununu oynayamaz. Oynamamalıdır.

Fakat yandaş ve yanaşmaların, yaşadıkları rüya ikliminden uzaklaşmaları biraz zordur.

Bu saatten sonra merkez kenar ilişkisi üstüne şu kısa notu düşmek isterim.

Kenarda İslamcı eğilimler ve talepler hayli artış göstermişti. Rejim ulvi dava söylemleri ve büyük idealleri olan bu kenar taleplerini birkaç kişiyle merkezde tatmin etmeli ve kendine benzetmeliydi. 

Öyle de oldu.

Daha evvel solu içine alıp o büyük 70’li yıllardaki bütün dünyayı kasıp kavuran 68 kuşağı ve devrim hikayeleri merkezde emisyon hacmine tabi tutuldu ve iğdiş edilip çöpe atıldı. Hatta bir ara TİP bile mecliste önemli bir sayıda temsil edildi.

Ecevit’in o müthiş Karaoğlan ve devrimci resimleri, işte bu kenar merkez ilişkisinin bir fonksiyonudur.

Sonra başka rüzgârlar ve eğilimler…

Türkiye’nin etrafındaki olaylar İslam âlemindeki yeni operasyonlar Türkiye’nin İslamcı potansiyelinin merkeze alınıp temsil edilmesi zaruri kıldı.

Zira kenarın büyük talepleri vardı ve sistem bu talepleri karşılamada zorlanabilirdi.

Rejim müthiş bir oyunla (28 Şubat ve sonrası) kenardaki talepleri merkeze alıp kendine benzetti.

Artık görüyorsunuzdur nice İslamcı yazar, hatta sempatizan kalemler nasıl devlet sorumluluğu ile kalem oynatıyorlar. Nasıl da devletin sahib-i aslisi gibi davranıyorlar. 

İşte bu arada işi abartıp komşu rejimlerine de nizamat vermeye kalkınca asıl merkezler arasındaki derin bağ bu kenar taleplerinin boyunu aştığını düşünmüş olmalı…

Artık kenarda başka talepler ve sırasını bekleyenler var.

Kürt sorununun çözümü üstüne global statüko bir eylem planı ortaya koydu ve dikte ettirdi. İktidar İslamcı söylemler ve geleneksel aymazlığıyla yeni vazifesini geçiştirebileceğini ve her tarafı memnun edeceğini sandı.

Merkezde o kadar emisyon hacmine tabi tutuldular ki adeta kendilerini devlet saymaya bile başlamışlardı.

Artık Yenimahalle’nin bu oyuna bir son vermesi icap ediyordu.

Bakınız bir seçimle terör örgütü ile o kadar zor şartlarda götürülmeye çalışılan Kürt sorunu halledildi. Şimdi artık yeni merkez kenar ilişkisi içinde haylice semirilen eski kenar bir kenarda dinlendirilecek ve sonrasında yeni sivil toplum marifetiyle yeni siyasi figürler devşirilecek gibi gözüküyor.

Göreceğiz… 

Eski merkezde emisyon hacmine tabi tutulan eski kenar şimdi takkeyi önüne koyup düşünmelidir.

Nerede yanlış yaptık?

a) Dış politikada mı?
b) Yüklendiğimiz bir projeyi deruhte etmekte mi?
c) Evvelce bazı sinyalleri ve uyarıları algılamakta mı zorluk çektik?
d) Merkeze otururken eski talepler ve ihtiyaçlarda ne gibi sapmalar yaşadık. Yani eski vaadleri unuttuk mu?
e) Program ve zihniyet meselesinde bir çelişki mi vardı?
f) Yahut da zamanımız geçiyordu da yenilenmede hazırlıksız mı yakalandık?
g) Bu yenilenme şartları neydi ve bizim ne gibi hazırlıklar yapmamız lazımdı?
h) Kanser olan kimi organlarımızda hangi palyatif tedbirleri aldık da ur gide gide büyüdü?
i) Çekirdek ve çatı teorisi açısından çekirdeğimize dair bir yanlışımız mı oldu? Çatı iğreti mi oturdu? Yani genişlememizi doğru tarif edemeyip doğru yönetemedik mi?
j) Şimdi millet bize ne görevi verdi ve biz bunun için hazır mıyız?
k) Türkiye ve dünyayı bekleyen ekonomik ve siyasi-askeri çalkantılar neler olabilir? Bunları önceden okuyamama sebeplerimiz nelerdir?
l) Artizlerden akil adam projemiz gerçek akil adamları bizden uzaklaştırdı mı? Bu akiller şimdi nasıl kazanılabilir?

Yaza yaza uzar gider…

Sizler de bir sürü soru ekleyebilirsiniz.

Velhasıl merkez kenar ilişkisi içinde herkes birer kenardır ve merkez yine bildiğini okuyacaktır.

Bir de can alıcı soru ben sorayım:

Sayın Davutoğlu ikide bir diyor ya “aziz dava arkadaşlarım” diye…

Bende pür istihza, elem ve melâl…

Hani “melâli anlamayan nesle âşina değiliz” der ya şair, onun gibi…

İsterim ki bu sese içten bir cevap vereyim, şanlı bir karşılama gerçekleştireyim. Hangi dâvâ adamı, hangi adanmış, hangi bin yıllık terkibin ve mayanın kimliği bu nidaya sessiz kalabilir ki? Elbet biz de bir cevap vermek isterdik. Lâkin…

Dâvâ nedir ve o büyük İslâm medeniyeti tasavvurumuzdan eser kaldı mı?

 

Rubai

Mefûlü / fâilâtü / mefâîlü / fâ’lün
Eyvah ki bir şikâyeti var nazlı yardan
Şükretmeyip de düştü bütün i’tibardan
Nasıl da vesveseyle geçip gitti ömrü
Pişman nahak yanıp duruyor şimdi hardan

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi