Yolsuzluklarla mücadele için...
“Yolsuzluk”, “rüşvet”, “kirli ilişki”, “haksız kazanç”, “şaibeli kamu ihalesi” vb... Bunlar gündemden hiç düşmeyen kavramlar. İnsanın içini karartan,“devletin yeniden yapılanması”nı gerektiren, “köklü/toplu reform”u zorunlu kılan gerçekliğin kelimeleri...
Aslında sorun, “ahlak sorunu.” Daha doğrusu, “ahlaksızlık”tan kaynaklanan,“bireysel ya da çetesel tatminler”in “toplumsal çıkarlar”ın önüne geçirilmesinden doğan, kirli ve iğrenç bir sorun. Böyle bir sorun salt yasalarla çözülemez. Mevzuatla beraber, verilecek “ahlak eğitimi”yle de“hasta vicdanlar”ın tedavi edilmesi gerekir. Yolsuzluğun önlenmesi için hem “bireysel ahlak eğitimi” yaygınlaştırılmalı, hem de “toplumsal ahlak”iyileştirilmeli. Zira mesele sadece “kişisel ahlaki zaaflar”dan değil,“toplumsal ahlak eksikliği”nden de kaynaklanıyor. Bunun için, “toplumun inanç, kültür, kimlik ve değer yargıları” üzerindeki “yozlaştırıcı baskı”kaldırılarak; bunlara dayalı yaygın ve köklü bir ahlak eğitimi verilmeli.
Ahlak eğitiminin yasal olarak desteklenmesi, bu kapsamda “Kamu Ahlakı”nın anayasada düzenlenmesi, “Devlet Ahlak Yasası”nın çıkarılması,“Kamu Hizmeti Ahlak Yasası” hazırlanarak, yolsuzlukların önlenmesi için bütün “ahlaki ve hukuki kurallar” ve “kurumsal oluşumlar” tamamlanması, kamusal iş yapanlar için “Sicil ve Ahlak Genel Müdürlüğü” kurularak sıkı bir takip ve denetime gidilmesi çok önemli.
“Rejim-toplum uyuşmazlığı”nın giderilerek, tam bir uyumlaşma sağlanması en başta gerekli. Bunun için rejimin, “toplumun inanç, kimlik ve kişilik değerleri”ne uygun olarak yeniden kurgulanması lazım.
“Devletin rolü ve fonksiyonları” daraltıldığında, “katı bürokrasi”önlendiğinde, kamu hizmetleri ile ilgili işlemler basitleştirilip hızlandırıldığında, kamu görevlileri vatandaşın işini zamanında yapmakla yükümlü tutulduğunda, “merkeziyetçi ve vesayetçi devlet anlayışı” terk edilerek yerel yönetimlere ağırlık verildiğinde, halkın yerel yönetim birimlerine “karar önerme” ve “kanaat belirtme” hakkı tanındığında önemli bir mesafe katedilecektir.
“Açık toplum, açık devlet” ilkesi önemli. Bunun için “dürüst ve şeffaf yönetim” sağlanmalı, kamu yönetiminde “gizlilik ve örtbas” kaldırılmalı. Vatandaş, “kamusal kararlar”ın alındığı her türlü toplantıyı izleyebilmeli. Devletin yaptığı, müdahil veya iştirakçi olduğu “para ve mala dayalı her işlem” açıktan ve şeffaf olmalı. “İhale yasası” yeniden düzenlenerek yolsuzluğa kapı açacak en küçük bir boşluk bırakılmamalı. Vatandaşın“kamu görevlilerine hesap vermesi” sisteminden çıkılıp, “kamu görevlilerinden hesap sorması” sistemine geçilmeli.
“Bilgi alma ve bilgilendirme hakkı”nın güvenceye alınması, idarede ve devlette “şeffaflık, saydamlık ve bilgiye erişme hakkı”nın engelsiz ve dinamik olması, vatandaşın alınan kararlardan, yapılan iş ve işlemlerden haberdar edilmesi; bireyin devletin aldığı kararların, yaptığı iş ve işlemlerin nedenini, nasılını, neye yönelik olduğunu bilerek, “kimi kararlara müdahil ya da taraf olabilme”si önemli adımlar. İlaveten, “tekil devletçilik”ten “çoğulculuk”a geçilmeli; Devlet, siyasi, idari vb. yönlerden yeniden yapılanmalı; “devlet-toplum” ve “devlet-birey” ilişkileri yeniden düzenlenmeli.
“Haksız kazanç”a yol açacak her ne varsa iptal edilip “sosyal denetim”e tâbî kılınmalı. “Yatırımlar”da, “ihracat”ta, “ithalat”ta, “kalkınmada öncelikli yöreler”de ve “diğer alanlar”da verilen “kredi ve teşvikler” sıkı kontrol altına alınarak, yolsuzluğa sapılmasını önleyecek mekanizmalara bağlanmalı;“yeraltı ekonomisi”ne son verilmeli.
“Ehliyet, liyakat, kariyer” sistemi esas alınarak “personel rejimi” yeniden düzenlenmeli. “Personel istihdam sistemi” sağlıklı esaslara bağlanmalı.“Personel ücret sistemi” yenilenerek “kamu görevlilerinin mali durumu”iyileştirilmeli, “yapılan işin niteliği”ne göre, “çalışanı muhtaç duruma düşürmeyecek bir ücret” politikası uygulanmalı. Kamu görevlilerinin, görevlerini hakkaniyet ölçüleri içinde yerine getirmesine engel olacak mali çıkarlar elde etmesi önlenmeli.
Memurlara “kurum içindeki çirkefliklere karşı durma hak ve yetkisi” verilmeli; bunu yaptıklarında “iş garantisi” sağlanmalı; yolsuzlukları ihbar edenlere koruma sağlanmalı.
Yolsuzlukları ve rüşveti önlemek için büyük bir “denetim mekanizması”kurulmalı. Mesela yolsuzluklara karşı “özel bir istihbarat birimi” kurulmalı, yolsuzlukları araştırıp soruşturacak “yolsuzluk ihtisas savcıları”yetiştirilmeli, TBMM içinde “Yolsuzlukları İzleme ve Denetim Komisyonu”kurularak “yolsuzluk ihtisas savcıları”yla ortak çalışması sağlanmalı. Ceza Kanunu, yolsuzluk ve rüşveti önleyebilecek müeyyidelerle ve infaz sistemiyle donatılmalı; “rüşvetçilere ve yolsuzluk yapanlara tuzaklar kurularak, suçüstü yakalanmalarını sağlayacak mekanizmalar” işletilmeli.“Yolsuzluk Polisi” kurulmalı ve yolsuzluk olaylarını yargılayacak “Yolsuzluk Mahkemeleri” kurulmalı.
Yasama, yürütme ve yargı organları tam olarak birbirinden ayrılmalı, tarafsızlaşmalı. Yargının ve hukukun siyasallaşması önlenmeli. Adalet; etkin, bağımsız ve hukuka bağlı olmalı.
“Yolsuzluk potansiyeli taşıyan kararlar”a ilişkin süreçler gözden geçirilerek yeniden düzenlenmeli, “yolsuzluğa karışanlar” kesinlikle cezalandırılmalı ve bir daha kamu görevine getirilmemeli.
Yolsuzluklarla mücadele etmek için önce “yol”un düzeltilmesi lazım. “Yolsuzluğu yol edinenler”in elindeki “yolsuzluğa kapı açan ve prim veren sistem” düzeltilmeden, yolsuzluklar önlenemez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.