İkinci Berlin Duvarı ve IŞİD
Geçmişte “Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurdurmayız” diyenleri gördük. O diyenleri hem methiyelerle uğurladık, yetmedi büyük devlet adamı ayaklarında üzerine bir de anıt...
Kuzey Irak’ta Kürt devleti kuruldu mu? Kuruldu.
Sıra İmralı’da. İmralı adasının geçmişini gençler bilmeyebilir.
13 Şubat 1999’a kadar orada üreten ve de tüketen çok modern Yarı Açık Cezaevi ile dinlenme tesisleri vardı.
Organik tavuk, yumurta, süt, peynir, zeytinyağı... Mahkumların “Köy” adını verdikleri bahçelerde ürettikleri domates, biber, salata görülmeliydi.
Bahçeleri bozduk, o kıymetli tesisleri attık, sattık 30 bin kişinin katiline yer açtık.
Şimdi oturduk kazanın dibini yalıyoruz.
Yayla kazanları olur. Sarı inek yalını bitirdiği halde o kazanın dibini saatlerce yaladığında büyükler derlerdi ki, “Yalıyor çünkü sonuçta başı o kazanda pişecek.”
Ceplerinde taşıdıkları kırmızı pasaportları Türkiye’den alan Talabani Kürtçüsünü birileri Irak’ın başına getirirken diğerini de Kuzey Irak Devlet Başkanı yaptı...
Ülkenin dış politikalarında garipliler var.
İçimizdeki ayrıcalıkçılar Bağımsız Kürdistan diye tutturdular.
Biz de oturduk oyalamaca sürecin dibini yalıyoruz.
Hem o, hem de güneyimizde olanlara “seyirci kalmayacağız” diye ABD’ye çektiğimiz mesajlar hikaye. Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti...
Tehlike kapıda, buna karşılık ne yaptığımız pek net değil...
Eğittiğimiz Özgür Suriye Ordusu, PYD’ye yardım ve yataklık ediyor.
Öte yandan PYD, Esed ile iş tutarken Koalisyonun desteği ile önce Tel Abyad’ı alarak Arap halkını sürgüne gönderdi, arkasından Akçakale’ye kadar olan hattı kontrol ederek ileride halklar birleşmesin diye, Kuzey Irak’tan sonra Türkiye ikinci noktadan ablukaya alındı.
Her iki yakada bir nevi Berlin Utanç Duvarı’nı ördüler.
İşin doğrusu, Arap Baharı denilen
oyunun nereye varacağını kestiremedik.
Hem Libya, hem de Suriye konusunda dış politikamız tutmadı.
Tahminlerimiz tutmadı, müttefiklerimizden kazık yedik.
Bu aşamada Suriye’deki Araplarla Türkmenler tek başlarına kaldılar.
IŞİD konusunda yanlış ata oynadık. “IŞİD’i destekliyorsun” diye Türkiye’ye ciddi baskılar olsa da bu bölgede artık yeni ve kalıcı politikalar üretmek gerekiyor....
Destekse destek köstekse köstek...
Hala “Yurtta sulh cihanda sulh” kafasıyla pasif yürüyüşlere devam edersek bu sefer karşımıza Ermeni devleti problemini çıkaracaklar.
Olup bitenler ona doğru gidiyor...
Kurulacak yeni hükümetin ilk işi yeni bir dış politika olmalıdır.
İran ile aramıza mesafe koymada, Esed ile açıktan kapışmada acele ettik, kozlarımızı açıktan oynadık. Açıkçası; bölgede İran, Suriye, Türkiye ittifak etmediği sürece ümmetin baş belası Kürtçülerle başa çıkılmaz. Esed zalimin zalimi... Ancak İran Ortadoğu politikasında haklı gibi görünüyor. Değil mi ki tüm bu olup bitenler sonuçta İsrail terör örgütünün işine yarıyor. Durduk yerde Şia- Sünni yarasını boşuna kaşımıyorlar...
Allah’ın(cc) emri, müminlerin bir ve beraber olmalarıdır.
Şimdi Türkiye tek başına bu belaları savabilecek mi?
Savmaya kalkışsak güneyimizde ördükleri utanç duvarına doğrudan mı, dolaylı mı müdahale edeceğiz? Bağımsız Kürdistan yanlılarına karşı tavrımız ne olacak?..
Yoksa Kuzey Irak’ta olduğu gibi sadece beyanatlarla mı geçiştireceğiz?
İttihatçılardan beri bir çiviyi sökecek diğer bir çivimiz hiç olmadı.
Bizim de bir şeylerimiz olsun artık...
Emperyalistler işlerine gelen örgütleri görünüşte terörist ilan ederek arkadan destekledikleri gibi benzer yöntemlerimiz olmazsa sap gibi ortada kalırız.
Dış politikalar ülkenin yararına göre ayarlanır.
Gerekiyorsa kim olursa olsun setre arkasından destekleyeceğiz...
Değilse, yaladığımız süreç kazanlarında başımızı pişirirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.