Bu “eşbaşkanlık” da nereden çıktı? 

Eşbaşkanlık, esas başkanlık değil, gölge başkanlık... Asıl “başkan” fiilen başkanlık yapacak durumda değil. Çünkü ABD paketleyip devlete teslim etmiş. Mahkeme bilmem kaç kere idama mahkûm etmiş, idam Avrupa’ya ayıp olacağı için ceza ağırlaştırılmış müebbede tahvil edilmiş...

Şimdi sürüyle eş başkan dolaşıyor ortalıkta. Bir de başkan eşleri var. Düşünün bakalım. “Efendim ben eş başkanım!”, “Ben de eş başkan eşiyim”, “Kaçıncı eşisiniz”? 

Şimdi Meclis’te bulunan Feryadü Efgen Zirve Çiya Xatûn (“hatun” böyle yazınca Kürtçe oluyormuş!) dün hukuka yeni bir kavram eklemek için buyurdu: “IŞİD’in Türkiye’den girmediğini ispatlasınlar!”

Hay hay başüstüne, sayın eş-serok!

Hukukta bir kavram var: Beyyine külfeti! Hukukun alfabesi hükmündedir. İddia sahibi iddiasını ispatlamak zorunda... İspatlayamazsa ne olur? İddiasına itibar edilmez, yalancılığı, müfteriliği tescil edilmiş olur. Fakat öylesine bir şehvetle iddia ediyor ki, “olmadığını ispat edin”derken sanki bir bildiği varmış gibi...

Sizin ne olmadığınızı da ispat edelim mi? 

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç’in “Elimizde görüntü var, IŞİD militanları Cerablus üzerinden geçti” demesi yetmiyor. İlle gâvur sözü olacak. 

ABD’nin bölgedeki gözdeleri: Laikler, kadınlar ve elbette bu nitelikteki “Kürt”ler!

Fakat ABD bile bu kadar açık yalan karşısında açıklama yapmak zorunda kalıyor: “Türkiye doğru söylüyor!” Çünkü en iyi ABD biliyor, nereden ve nasıl girdiklerini! Neden oraya sokulduklarını da. 

“Türkiye partisi olacağız.” 

Bu lâfla olmaz, icraatlı, fiiliyatla olur. Önce makul ve mantıklı olacaksınız. Hemen dolduruşa gelmeyeceksiniz! Dağ hukuku yerine yerleşik hukuku öğreneceksiniz. Türkiye’nin temel kültür değerlerini bileceksiniz. Kulaktan dolma değil, gerçekten bileceksiniz... 

Eşi eş başkan eşi olan malum Selo, İstiklâl Marşı’na ırkçılık üzerinden dil uzatmış!

İşte ilk ders: İstiklâl Marşı!

İstiklâl Marşı’nın dikkatle bütününü oku, onda verilen mesajlar 1920’li yıllarda “Türkiye sana söylüyorum, âlemi İslâm sen anla” mahiyetindedir. Bu marşın Türkü, Kürdü, Arabı, Acemi yoktur! Ve bugün de caridir!

Efendim “kahraman ırkıma” diyor!

Bre ebleh, Mehmet Âkif hangi ırktan? Türk mü? Anası öyle... Ya babası? Arnavut? Ne yapacağız şimdi? 

Peki Mehmet Âkif hangi “kahraman ırk”ı kast etti? 

Bütün müslüman kavimleri, ırkları! Batı emperyalizmine isyan eden, sömürgeciliğe teslim olmayan bütün müslümanlar onun sözünün muhatabı. Eğer Kürt, eğer Çerkez, eğer Arap, eğer Boşnak, eğer Gürcü...

Mehmed Âkif asıl şunu söyledi: “Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklâl!”Asıl tarif bu! “Hakka tapan millet”. Siz bu tarife uygunsanız, onun söyledikleri sizi rahatsız etmez.

Feryadü Figan Zirve Çiya Xatûn’u aradan çok fazla zaman geçmeden hemi de YPG sözcüsü yalanladı: Sözcü Redur Halil, saldırganların Türkiye’den girdiğine dair bir suçlamaları olmadığını, DEAŞ militanlarının batı ve güneyden sızdıklarını ifade etti…

“Türkiye partisi olmak”, güven gerektirir, iyi niyet gerektirir, itidal gerektirir, akıl ve mantık gerektirir. 

Bunların Türkiye partisi olmak için kaç Vakfıkebir fırını ekmek yemeleri lâzım? 

Lütfen Meclis’in kalıcı olmak isteyen geçici başkanı, eş başkanlara ve eşlerine eşdeğer hesap makinası hediye etmekte geç kalmayın!