Vahdet İftarı
Vahdet yazarları olarak 27 Haziran akşamı İstanbul’da beraberce bir iftar yaptık. Ben Türk Hava Yollarının, alışmadığımız azizliğine uğradığım için, iftara biraz geç yetiştim. Daha doğrusu, sohbet kısmına yetiştim.
Vahdet, çıktığı günden beri, Türk basınında farklı bir ses olma yolunda ilerliyor. Gücü kendisi olan bir gazete Vahdet. Arkasında, ideolojik gruplar ve cemaatler yok: Yener Dönmez’in aile sermayesiyle çıkan bir gazete. Bu yüzden de, okuyucuları hariç, kimseye hesap vermeyen bir gazete.
Yazarları arasında, birbirini eskiden beri tanıyan (Fakir bendeniz, Prof. Dr. Ali Osman Gündoğan Manisa milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, D. Mehmet Doğan ve Lütfü Şahsuvaroğlu) yazarlar olmakla birlikte, birbirlerini yazılarıyla tanıyan ama yüz yüze hiç görüşmemiş yazarlar vardı. Birkaç yazar, mazeret veya hava muhalefeti (Haziran ayında hava muhalefeti.) yüzünden iftara katılamamıştı.
Tabii, iftar bahane… 15 Aralık 2014’ten beri yayınlanan ve her gün daha da güçlenen Vahdet yazarları olarak, gıyabi muhabbeti, Ramazan füyuzatı vesilesiyle vicahi muhabbete dönüştürelim diye düşünmüş Yener bey.
Vahdet yazarlarının bir kısmı, tepeden inme yazar değil. 1970’lerde, ateş çemberinden geçerek elinde kalemle gelenler. Temel düsturu, yerli ve milli olmak olan Vahdet gazetesi, milletin ve ümmetin tarihi özlemine tercüman olmak için ortaya çıktı. İddiası, adında… Vahdet; yani “birlik” düşüncesiyle hareket ediyor gazete. 1970’lerin, 1980, 1990 ve 2000’lerin tecrübelerini özümsemiş ama o yıllara kalmayıp Yeni Türkiye” vizyonunun odak noktası olma cehdinde.
Dini ve milli hassasiyeti temel belirleyicisi olan Vahdet, politik tercih farklılıklarından ziyade, her düşüncenin özündeki temel güçten kaynaklanan bir bakış açısına sahip. Bütün bu özelliklerin yanı sıra, 1990lardan sonra değişen dünyayı yeniden okuma cehdi olan Vahdet yazarları, ideolojik saplantılardan ziyade, çözüm üretici görüşler serdetmekte. Bu görüşler, elbette günlük popüler siyasetin emrinde değil, uzun soluklu bir hayat sürecinin mahsulüdür.
Vahdet’in yazar kadrosunun dikkat çekici bir özelliği, yazarlarının İstanbul’da öbekleşmemiş olmasıdır. İstanbul, Ankara, Muğla, Kayseri, Erzurum ve Kahramanmaraş gibi şehirlerden.
Bu, tam manasıyla “Anadolu’nun sesi” olmak demektir. Muhtelif şehirlerde yaşayan yazarlar, ana çizgi etrafında, Anadolu insanının nabzını tutarak yazıyorlar. Ben de bazen, Muğla’da halktan dinlediklerimi aktarıyorum yazılarımda. Böyle yapan başka arkadaşlar da var muhtemelen.
İnşallah bundan sonra değişik periyotlarla gerçekleştirilecek istişarelerle, Vahdet, ismiyle müsemma bir gazete olup Anadolu insanının vahdet mecrası olma yolunda gayret sarf edecek.
Gayret bizden, tevfik Allah’tan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.