‘Camide Cumhurbaşkanı Forsu Olmaz’
Kim söylemişse doğru söylemiş. Camiler de Kabe de beytullahtır... O bakımdan bu yerlere sade fors değil, ülkelerin milli bayrakları da asılmaz.
Diğer bir yanılgı, mahkeme kararlarının başında yazılan “Türk milleti adına yargılama” ibaresidir. Geçmişte “kral adına yargılama” yapılırdı.
Bizim inancımız ve de kültürümüze göre yargılama/adalet Hak adınadır.
Millet adına yapılan yargıdan yırtabilirsin de Hak adına yapılan yargılamadan yırtamazsın. Beşeri ibreler sapar da Hak ibresi sapmaz.
Hak hukuk deyince ister istemez bir yerlere takılıyoruz. Ya fesat karıştırılan ihaleler, veya toplanan himmet paraları... Nurettin Veren’in anlattığına göre, ta 1980’lerde Hocaefendi’ye yükte hafif, envanterde pahalı zırhlı bir araç alınmış.
O zaman çiti çıkmadı, bu zaman Diyanet İşleri Başkanı’na benzeri alındı diye kıyametler koptu. Neler söylemediler, neler yazmadılar...
Himmet adı altında para pul toplama işini az çok biliyorum...
Derin sohbetler esnasında ihalesi 100 binleri bulan bağışlar hoş çöplüğe atılmadı.
Televizyonlar kuruldu, gazeteler çıkarıldı, şirketleştirildi, okullar açıldı, rol alan sanatçı kesimine ödendi... Ateisti’ne, Marksist’ine ikram edildi.
Genç kızları sahnelerde teşhir eden gurur vesilesi olimpiyatlar. Başka ne yapılabilirdi?..
“Halime’yi samanlıkta bastılar” türküsünü bizim nesil daha iyi bilir.
Eskiden zina deyince basma işi vardı.
Şimdilerde gelişen demokrasi basmayı kaldırdı divitin yaptı...
Hizmet ehli birisinin gazetede görevi Genel Müdür Yardımcısı, aynı zamanda Mali İşler koordinatörü. Bu kişi Kıbrıs seyahati bağımlısıymış, üç yıl süresiz gider gelirmiş, hani işin başı hizmet olunca da kimsenin dikkatini çekmemiş.
Gafilin birisi de kamera şakası yapmasın mı?
Sen git bu kişiyi kumar masasında görüntüleyerek “cemaatin bir milyon himmet parasını kumarda kaybetti” şeklinde haber yap, ortalığı karıştır.
Gazete acilen açıkladı, kumarcının para pul ile alakası yokmuş, Mali İşler koordinatörüymüş da sus biberi imiş, mala, paraya dokunmazmış.
O da öyle savunuyor kendini, “ben aşiret reisiyim, harcadığım para da pul da benim, nereye istersem harcarım, canım nereye gitmek isterse giderim.”
Senin anlayacağın, bir milyon doları cebinde taşıyan aşiret reisleri de varmış, o reisi de gazetenin Genel Müdür Yardımcısı yapmışlar, gazete de cemaatin yayın organı...
Elin oğlunun ağzı torba değil ki dikesin.
“İşte bunların dinciliği böyle” demeye başladılar bile...
Bu da ne ki, bir başkası Ataşehir Belediye Başkanı. Yetkilerini kullanarak kendi arsası çevresinde ne kadar gariban gecekondu varsa ucuzundan toplamış.
Yetmeyince ihaleye çıkartmadan belediyenin de arsasını katınca ortaya büyük bir servet çıkmış. İşte o servet üzerine yapılan, piyasa değeri 5 milyon dolar olduğu söylenen rezidansların üç adedi Kılıçdaroğlu’nun himmeti ile son seçimlerde milletvekili olan Gamze Akkuş İlgezdi’ye aitmiş. Damat, enişte hep rezidans olmuşlar...
Gemicik edebiyatı ile gündemi uzun mesafede meşgul eden bu ağdalı haber CHP’yi oldukça karıştırdı. Senin etin ne budun ne ki bir anda köşe oldun rezidans?..
Ne demişler? İş bilenin kılıç kuşananın!..
Belediyeden açınca 1992 yılında Diyarbakır Bağlar Belediye Başkanı’nın hanımı Yurdusev Özsökmenler de şu anda HDP milletvekili.
Ayşe kod adı ile önderi Öclan’ın Bekaa vadisi yıllarında yanına gidip gelirmiş.
Kalaşnikoflu gerillâ Ayşe...
Demokrasinin cilveleri bunlar. O bakımdan; kimi dertten içer, kimi himmetten, kimileri de belediyenin kesesinden...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.