Kürt Mafyası ve Kaçak Pazar
Polis memuru Bünyamin Torğut, Siirt’te kaçakçılar ile girdiği çatışmada şehit edildi. Önceki gün Kürtçe ağıtlarla toprağa verildi. Ailesi Kürt kökenliydi…
Şehit babasının sözleri ise son derece çarpıcıydı:
“Bakın benim de ana dilim Kürtçe’dir, Kürt oğlu Kürt’üm ama Müslüman’ım, Amerika ve İsrail yandaşı değilim onlara hizmetkarlık yapmıyoruz. Bir tek bayrak ay yıldızdır, bir tek Allah, bir tek din Kur’an bir tek peygamber Resulallah, onların dışında hizmetkar değiliz. Bünyamin’ler gider Bünyamin’ler gelir. Vatan sağ olsun bunu da iftiharla söylüyorum. Sakın gevşeklik gösterip bu ülkenin vatanına hizmet eden gençlerin bu duruma düşmesine müsaade etmeyiniz. Sizden tek ricam budur.”
Şehit babası o kadar güzel konuşuyor ki birçok politikacının kulağına küpe olacak cinsten.
Ülkeyi parça pinçik edip, onlarca etnik kökene ayırmaya çalışanlara ders üzerine ders veriyor.
PKK’NIN KAÇAKÇILIK PAZARI
Polis memurunun şehit edildiği olay sonrasında gösterilmeyen bir Türkiye gerçeği var.
Olayın detayları medyadan saklanıyor. Basit bir kaçakçı-polis kovalamacasının çok ötesinde bir sorun var karşımızda ve her geçen gün büyüyor.
Çözüm süreci ile birlikte PKK’nın kaçakçılık faaliyetleri tarihi zirve noktasına ulaşmış durumda.
PKK, silah, sigara, akaryakıt, uyuşturucu kaçakçılığını Suriye-Irak-İran hattı üzerinden gerçekleştiriyor…
Kurulan ağın bir ayağı da Türkiye’den geçiyor. Kaçakçılar işin en ucundaki piyonlar. Ama geri planında bu iş üzerinden gücüne güç katan bir terör örgütü gerçeği var.
Son yıllarda büyükşehirlerde de artan Kürt mafyası ile bölgedeki kaçakçılar arasında doğrudan bağlantılar var. Bu bağlantıların tepe noktasında da PKK duruyor. Süreci yönetip, yönlendiriyor.
Kandil’deki PKK yöneticilerine, kaçaktan elde edilen gelirler düzenli raporlar halinde sunuluyor, sınırdan geçişlerde zorluk çıkaran sınır karakolları doğrudan hedefe alınıyor.
Çözüm süreci kapsamında, belirli bölgelerde kaçakçıların baş edemediği askeri birlikler, süreci yöneten devlet kurumlarına şikayet edilerek geri çektirildi.
Bölgenin geleceğini yakından ilgilendiren çok sayıda istihbarat raporu devletin elinde duruyor.
Sınırlardaki güvenlik o kadar esnek hale getirildi ki, kaçakçılık yapmak sıradan bir eyleme dönüştü. Böylece PKK’nın gelir kalemlerine de gözmuş oldu.
2005 yılında hazırlanan güvenlik ve istihbarat raporlarında, Barzani’nin Irak’ın kuzeyindeki petrol kuyularından büyük gelir elde ettiği, buradan PKK’nın da faydalandığı belirtiliyordu. Bölgede olası bir Kürt Devleti kurulması durumunda en büyük finans kaynağının da petrol olacağına dikkat çekiliyordu.
10 yıl önce birçok medya organında yazılıp, çizilen, uzmanların uyardığı bu raporlar aynen gerçekleşti. Hatta raporların altında imzası olan birçok üst düzey general, Balyoz Davası adı altında tutuklandı, görevlerinden uzaklaştırıldı.
Çözüm süreciyle birlikte görmezden gelinen PKK için büyük bir ekonomik alan doğdu. Bu alanı örgüt yoğun bir şekilde kullanmaya devam ediyor.
Kürt mafyası da işin şehirlerdeki örgütlenme ayağı olarak öne çıkıyor.
Örgütün kendi jargonunda ‘Metropol örgütlenmesi’ olarak geçen büyükşehir yapılanmaları (mafya) Irak-İran-Suriye hattından ülke içine sokulan milyarlarca dolarlık kaçak pastayı örgüte yönlendiriyor.
Bu pastadan İngiltere ve ABD’nin de büyük paylar aldığını unutmamak lazım.
Netice olarak polis memurunun şehit edildiği olay basit bir kaçakçı kovalamanın çok ötesinde, arka planında büyük vurgunların yattığı kaçakçılık pazarının küçük bir resmi niteliğindedir.
Büyük tabloda Türkiye’nin getirildiği ve getirilmek istendiği durum çok daha vahimdir.
PKK’nın ekonomik kazancı ve gücü ise tahminlerin kat be kat üzerindedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.