Türkiye asrın iki baş belasından kurtulmaya çalışırken, belki de tarihinin en büyük bir mücadele fırsatını yakalamışken niçin çehreler me’yus?

Niçin bir millî birlik ve beraberliğin o şahlandırıcı mayasından eser yok?

Niçin karamsarlık ve şüphe bütün ruhları kemiriyor?

Bu şiirdeki gibi sade ilim, törem, ülkem, devletim değil de aklım ve gönlüm de tarumar…

Niçin niçin niçin?

Burada devlet adamı olmak isteyen namzetlere bir tavsiyem var.

Gençliğin o şahlandırıcı mayasının desteğini almak istiyorsanız, onları bir büyük ülkünün ateşiyle kuşatmalısınız. Öyle bir ülkünün üslubu, estetiği, tavrı ortaya bir konsun bakınız; nasıl sizin bile tahminlerinizi aşan bir milli birlik ve beraberlik ruhu tıpkı Çanakkale’deki gibi Sakarya’daki gibi bu toprakların evlatlarını hareket felsefesinde yeniden yoğurmuş… Göreceksiniz…

İşte günahlardan arınma fırsatı…

İşte gönülleri tazelemenin anahtarı…

ŞAHLANDIRICI MAYANIN tam da bugünlerde ne idüğünü araştırmalıyız.

Milliyetimizin özü onda gizlidir.

Hani merhum Akif’in; “gelmişiz dünyaya milliyet nedir, öğretmişiz” mısraındaki şifre…

Eğer bugünkü nimet biçiminde gelen baş belaları ile, şerlerle mücadele etmek istiyorsak gerçekten bir imtihandan geçmemiz lazımdır. Biri milliyetimizin hakikatini bize yeniden öğretme ve öğrenme fırsatı veriyor; diğeri İslam’ın o medeniyet yaratan ruhunun yeniden canlanması fırsatını…

IŞİD evrensel terörünün İslam güneşimizin son ordusunu da tarumar etmesini istemiyorsak, son sevgi ve estetik pınarlarımızın da yok edilmesine gönlümüz razı değilse şimdi tam da bir irade ortaya koymanın vaktidir.

İkincisi de David Phillips ve Henri Barkey’in CIA eliyle önce MİT’e sonra devletimize kabul ettirdiği iki milletli devlet yapısına götüren çözüm süreci tuzağı… Buna karşı da milliyetimizin hakikatini öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Onda zerre-i miskal ırkçılığın izi yoktur. Milliyetimiz Türkmen’i, Özbek’i, Kürt’ü, Zaza’yı, Kafkasyalıyı, Balkanlıyı, Anadoluluyu, velhasıl bütün tarih içinde meydana gelmiş biz sosyolojisini ihya ve ibda eder. 

PKK ve IŞİD mücadelesinin sosyolojik, sosyal psikolojik veçhesi de vardır. Bunda İlahiyatçılarımıza, eğitim kurumlarımıza, bütün siyasal ve toplumsal kurum ve kuruluşlarımıza büyük görevler düşmektedir. Bir mirasyedi gibi değil, bir kurucu irade gibi davranmaya başlamalıyız.

Elimizde olanların kıymetini bilmeliyiz.

Kaybedince tüh vah dememek için…

Tamam irade şarttı, ortaya koyduk. Askeri operasyonlar yapıldı. 

Şimdi bütün bir cemiyet olarak yeniden diriliş muştusu ortaya koymalıyız.

Üzerimizdeki ölü toprağını atmalıyız.

Arınmalıyız.

Temizlenmeliyiz.

Tövbe istiğfar etmeliyiz.

Umarız ki Cenab-ı Hakk bağışlar.

Yok yapamıyorsak, gençliğin önünü açmalıyız.

Çekilmeyi bilmeliyiz…

O kadar!…

Târumar Şehsuvar

Alper Tunga olasım var, Alper Tunga olasım
Ya dağları eritmeli, ya duvarlar kurmalı
Issız ajun ardım sıra ölümümü sormalı

Yitirdim ben atlarımı, deme bana şehsuvar
Sade ilim değil benim; aklım, gönlüm târumar

Bilge Kağan olasım var, Bilge Kağan olasım
Bu dağınık milletimi nasıl toplar iradem
Nasıl yine az milleti çok kılar benim vâdem

Yitirdim ben atlarımı, deme bana şehsuvar
Sade ilim değil benim; aklım, gönlüm târumar

Dedem Korkut olasım var, Dedem Korkut olasım
Boy boylayıp soy soylayıp ad koysam adsızlara
Hatırlatsam Tanrıyı Dumrul gibi bahtsızlara

Yitirdim ben atlarımı, deme bana şehsuvar
Sade ilim değil benim; aklım, gönlüm târumar

Bir Kaşgarlı Mahmud olsam, bir pîr-i Türkistanî
Bildirsem cihane ki, Türkçe bilmek fazilettir
Türk’e karşı tuzak kurmak ne büyük bir zillettir

Yitirdim ben atlarımı, deme bana şehsuvar
Sade ilim değil benim; aklım, gönlüm târumar

Alparslan’ın ordusunda bir asker olasım var
Üzengisin ben bağlasam o mübarek atının
Oradan yanına varsam şanlı Ulubatlı’nın

Yitirdim ben atlarımı, deme bana şehsuvar
Sade ilim değil benim; aklım, gönlüm târumar

Şimdi Seyit onbaşıyım kaldırdığım son mermi
Kırıp mâkus talihini güven verir bizlere
Agamemnun sırlarını çakarak denizlere

Yitirdim ben atlarımı, deme bana şehsuvar
Sade ilim değil benim; aklım, gönlüm târumar