Güneşin Kızları
Güneş, bir Cumhuriyet kadını. Kızı, onu, böyle tanımlıyor. İzmir’de yaşıyor. Otuz beşinde bir öğretmen ve çok güzel. Ama, yıllar önce kocası terk etmiş. İdealist ve ilerici olduğunu, öğrencilerine İnce Memed okutturmasından anlıyoruz.
Bir de evde ayakkabı çıkarmamasından.
Bir tâlibi çıkıyor. Çok zengin bir işadamı. İstanbul’da oturacakları için mesleğini bırakıyor. O kadar idealist Cumhuriyet kadını, aşkının peşine düşüp mesleği bırakıyor. Durun, hemen yargılamayın. Adamın evini görseniz hak verirsiniz.
Saray yavrusu. Ama, bunlar Güneş’in umurunda değil. Bu evde yaşamayı istemiyor. Bu evi istemeyen kadının, niye İzmir’de kalmak ve mesleğine devam etmek için direnmediği belirsiz. Aslında belli. Senaryo, İstanbul için yazılmış.
Güneşin üç kızı var. İlk ikisi, ikiz. Güyâ birbirlerine zıtlar. İkisi de birbirinden manyak. Ama, her ne hikmetse anneleri kızlarıyla gurur duyuyor. Birisi, erkek delisi. Zevk ve eğlence de; geri dur. Lükse ve ihtişama çıldırıyor. Görmemişler gibi atlıyor. Dilinde de “Biz, İzmir kızıyız.”
İkizi, aklı sıra cesur ve mert. Çatılara çıkıyor. Başkalarının mektubunu okuyor. Gizlice odalara girip karıştırıyor.
Herkesi dinleyip lafa dalıyor. Ha bire rezil edip rezil oluyor. Küçük kız, biraz akıllıca.
Bunlar, Güneş’in Kızları. Kanal D’nin yaz dizisi.
Dizideki ruh hastaları saymakla bitecek gibi değil. Aklı başında tek insan, Güneş. O da çılgın kızının makyajına kızıyor ama, yarı çıplak kıyâfetine tek laf etmiyor. En akıllımız değirmende yoğurt öğütüyor misâli.
Neyse… Bunlar, vaka-i âdiyeden. Asıl hayret ettiğim konu başka.
İkinci kez evlenen kadın ve erkeğin önceki evliliklerinden olan çocukları kardeş kabul edilir. Kardeş olmamalarına rağmen toplum böyle kabul eder. Aralarında, herhangi bir münâsebet düşünülmez.
Güneşin çılgın kızı ile evlendiği adamın oğlu arasında duygusal bir ilişki başlıyor.
Bu, düpedüz, ensest çağrıştıran bir durum. Aynı konu, ATV’deki Aşk Zamanı dizisinde de eş zamanlı olarak işleniyor.
Herkes, herkese âşık.
Bitmedi. Güneşin eve uğramayan kayın birâderi Ahmet, bir gün çıkıp geliyor. Ahmet’in eşi huysuzlanıyor. “Güneş’e nasıl baktığını gördüm.” diye kızıyor. Ahmet’in Güneş’e asılacağının belirtileri başlıyor. Yâni, abisinin eşine. Hoş geldin Susuz Yaz.
Bu senaryoyu yazanların amacı ne?
Böyle sapkın konuları işlemek reyting kaygısı ile açıklanabilir mi?
Tamam, birileri, âile yapımızı bozmak için bütün sınırları zorluyor. Bunu, yıllardır, yapıyor.
İyi de RTÜK denilen kurum, süs biberi mi?
Âile Bakanlığı, bu dizilere niye itiraz etmiyor?
Herkes mi yaz tâtilinde?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.