Aldatan Bizden Değil
Dindarlık deyince hemen aklımıza gelen, Allah Teâlâ’ya iman ederek O’nun katında biricik din olan İslam’ın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmaktır. Kısacası, Hz. Peygamber modelliğinde Müslümanca yaşamaktır.
İslam dinini böyle ihlas ve samimiyetle yaşayan bir kişiye genellikle “dindar” denir. Dindarlara “mütedeyyin”, “takvalı”, “muhafazakar”, yanlış ama maalesef “mutaassıp” gibi isimler de verilir.
Ancak “mutaassıp” kelimesi aslında hoş karşılanmayan, Müslümanlar için kullanılması çirkin sayılması gereken bir kelimedir. Çünkü dilin zaman içinde anlam kaymasına da iyi bir örnek teşkil eden bu kelime, “bir fikre, bir inanç ve ilkeye anlamadan, kavramadan, sırf taklit ile körü körüne bağlı, aklını kafasını çalıştırmayan ve bütün bunlar yetmezmiş gibi, tutup bir de anlamadan kavramadan bu şeyleri ifrat derecesinde savunan kimse” manasına gelir.
Maalesef cehalet ilerledikçe taassup da artar. Bugün Müslüman gençlik tutanın elinde kalmaktadır.
İşte Paralel ihanete taassupla bağlananları görüyorsunuz. Geçen yazımızdan dolayı bizi “bir hocaya hakaret” suçlaması ile eleştiri yağmuruna tutuyorlar. Buradaki köşemizin altında nöbet tutarak her yazımızı itibarsızlaştırmaya çalışmayı cihat zanneden zavallıları görüyorsunuz. Yazıda hiç geçmese de her sözü Tayyip beye ve Ak Partiye getirip hakaretler düzüyorlar.
Sağolsun Habervaktim Sitemizin görevlileri de bunları görmezlikten gelerek ayıp ve suçlarına destek veriyor, ortak oluyorlar. Çok uyardım, ama netice alamadım. Canları sağolsun, başka ne diyeyim.
Onlara soruyorum; o paralel ihanet çeteleri kendi evlerine girip de eşlerinin, kızlarının mahrem görüntülerini çekseydi, acaba hâlâ “feda olsun namusumuz bizim namussuzlara” diyerek hoş görmeye ve savunmaya devam ederler miydi?
“Evet” ise eyvah!
Hayır ise nerde haya, nerde insaf?
Bugün maalesef İŞİD de böyle, başka bir sürü cereyan da böyle. İnsanlar kendi cehaletlerine kurban gidiyorlar.
Birinin bilinçli bir takipçisi olmak başka, birinin yularını boynuna geçirmek başka şeydir. İtaat edilecekleri sevmeye, saymaya, uymaya, yardım ve destek vermeye evet. Ama “halika isyan olan yerde mahluka itaata hayır, hayır ve asla!”
İslam, kör taklidi değil, taassubu değil, araştırıp incelemeyi, şayet şer’i şerife uygun görüp beğenirse içtenlikle kabulü, değilse Allah için bilinçli reddi emreder.
Kafirler, genellikle bu kibir ve taassup yüzünden iman etmediler, etmezler.
Hakikat bu iken son zamanlarda maalesef “taassup” kelimesi “dindar” yerine kullanılmaktadır. Bu ise dil zevki olanlar açısından dindarlara bir hakarettir. Fakat hayret edilecek bir vaziyet de şudur ki taassup dindarlar arasında son zamanlarda iyice yayılmaktadır.
Bu ise çok acı bir vaziyettir.
Bunun altında yeterli din eğitiminin olmayışı yatmaktadır. Bize gelen bazı sorular insanı üzüntüden öldürecek durumdadır.
Hatta sitemiz http://www.cemalnar.com/ aracılığıyla öyle sorular gelmektedir ki, cevabı sağ yanında “İslamiyat” köşesinde vardır. Bize soruyu yazacak zaman içinde oraya baksa bulur. Ama bakmıyor.
Ya hu bu din senin değil mi? Neden en temel bilgileri bile öğrenmek için bir ilmihal olsun açıp okumuyorsunuz?
İşte size bir soru: “Hocam, seksen bin lira param var. Kaç lira zekat vereceğim?”
Ne dersiniz bu adama? Acaba zekatın kırkta bir, ya da yüzde ikibuçuk olarak verileceğini bilmez mi?
Ben cevap yazdım; “önce muhasebe ücretini gönder, sonra hesaplayıp söyleyeyim.”
Belki espriyi de anlamamıştır. “Bu nasıl hoca ya hu? Parayla fetva mı olur?” demiştir.
Ne diyeyim, bu cehalet ve taassuptan kurtulmazsak, bizi aldatan şarlatanlardan canımız daha çok yanacaktır.
Dün arabamda giderken radyoyu açtım. Dünya Müslümanlarını aldatan bir hain, konuşma yapıyordu. Ne diyordu biliyor musunuz?
“Bizi aldatan bizden değildir” demiş Peygamber Efendimiz”…
Fesübhanellah! Güler misin, ağlar mısın?