Millet TSK’ya farklı, yetkililerine farklı bakıyor!
Dünyada demokrasi ile yönetilen ve de ülkemizdeki gibi ‘demokratik’ rejimlerde skandal sayılacak düzeyde icraatlara imza atan başka bir silahlı kuvvetler idaresi var mıdır acaba?
Aslına bakılırsa demokrasiyle yönetilen her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de TSK’nın başı sayılan Genelkurmay Başkanı’nın yetki ve görevleri, kanunlar çerçevesinde hükümlere bağlanmış.
Ne deniliyor o hükümlerde; “Genelkurmay Başkanı, Silâhlı Kuvvetlerin savaşa hazırlanmasında; personel, istihbarat, harekât, teşkilât, eğitim, öğretim ve lojistik hizmetlerine ait ilke ve öncelikler ile ana programlarını tespit eder.”
Peki bizim ülkemizde bu böyle mi işliyor? Cumhuriyet tarihinde TSK doğrudan bir savaşa katılmamış, Kıbrıs Barış Harekatı’nı, Kore’ye asker gönderme, Afganistan’a barış gücü göndermeyi bunun dışında tutarsak…
Doğrudan savaşa katılmadığı için TSK’nın savaş kabiliyetini bilemiyoruz ancak burada yakın tarihte karşımızda duran iki örnek var.
Bir: Türk milletinin ve siyasi iradenin doğrudan desteğini alan TSK’nın Kıbrıs barış Harekatı’nda ne denli destanlar yazdığını tüm dünya biliyor.
İki: PKK terör örgütüyle mücadele on yıllardan beri sürüyor; binlerce vatan evladı canından olmuş, yüz milyarlar değerinde mal varlığı sarf edilmiş.
Bu ikinci örnekte, gelinen bu noktada milletle yeteri kadar bütünleşilemediği için ciddi manada bir başarı elde edilememiş.
PKK terör örgütü hala ülkenin birliğini ve bütünlüğünü tehdit eden büyük bir dert..
Nedenini yıllar sonra TSK’nın şu anki yetkilileri nihayet fark edebildiler. Ancak TSK yöneticilerinin Türk milletinin hassasiyetleri açısından fark edemedikleri bariz öyle stratejik hataları var ki, bunu burada saymakla bitiremeyiz.
Yine son zamanlarda yapılan araştırmalarda iki farklı durum ortaya çıkıyor. Türk milletinin artık TSK’ya bakışı ile TSK idarecilerine bakışı arasında uçurumlar oluştu.
Kınalı kuzularını gözünü kırpmadan kurban veren, “Şehadetleri karşısında otuz evladım daha olsa vatana feda olsun. Beni de askere alın bende şehit olmaya hazırım” diyen bir toplum, aynı ölçüde TSK yetkililerine neden aynı desteği vermiyor?
Bunun nedenini de; son yıllarda, istisnalar hariç, TSK idarecilerinin milletin örf, adet, inanç etkinliklerini doğrudan hedef alıcı beyanat ve icraatlarında aramak gerekir.
TSK’nın söz ve icraatlarındaki farklılık, toplumun inanç değerlerine bakışı nedeniyle, inancını her şeyin önünde tutan toplumumuzu TSK’ya ve TSK’nın yöneticilerine farklı şekillerde bakmaya zorladı.
Bu ülke adına millet adına çok tehlikeli bir durumdur. TSK yönetimi bundan bir ibret alarak bu yanlışlardan en kısa zamanda dönmeli.
Bir ülkenin en disiplinli olması gereken kurumu, bugün bizim ülkemizde adeta sos vermektedir. Bir ülkede terör örgütleri TSK’nın cephaneliklerini boşaltmaktadır. Dağlıca’da skandallar yaşanmaktadır. Terör örgütü zanlılarına TSK adına cezaevinde ziyaretler gerçekleştirilmektedir.
Zaten son dönemlerde yaygın olarak Türkiye’de “TSK yetkilerinin davranış ve icraatlarında bir iki başlılık mı?” sorgulaması yapılırken, şimdi de TSK ve idarecileri ayrışması iyiden iyiye derinleşiyor.
Bu gün TSK’nın en yetkili ismi, bir taraftan “Bizi siyasetin içerisine çekmeyin’ uyarısında bulunuyor,
Diğer taraftan da siyasetin göbeğinde olduğunun işaretleri olan açıklamalar yapıyor.
Terör örgütü zanlısı generalleri ziyaretinin “İnsanî bir durum’ olduğunu söylüyor.
O zaman bizim sormamız gerekmez mi? Eğer bu ziyaret insani bir ziyaretse eski Genelkurmay Başkanı bu ‘insanî’ boyutu neden düşünmemiştir?
Açıkça, TSK idarecilerinin bu hareketi yargıyı zedelemiş ve bundan sonra alınacak kararların üstüne şaibe düşürmüştür.
‘Bizi siyasete karıştırmayın’ denilmesi ne kadar inandırıcı acaba? Eğer siyaset yapmak istemiyorsanız, kahir ekseriyeti başörtülü olan TSK mensuplarının annelerini törenlere, ordu evlerine neden almıyorsunuz?
Değerlerine bağlı toplumun temsilcisi medya organları arasında neden ayrımcılık yapıyorsunuz? Bu toplum inançlı bir toplum ve kökleri bin yıllık bir geçmişe dayanıyor ve bu toplum vatanı için canını seve seve veren, verecek bir toplum ama bu toplumun inançlarına, geleneklerine neden tahammül edilmiyor?
Yine ’28 Şubat görüşlerimiz bugün de aynen geçerli’ derken, bununla sadece lâikçi terör ve baskıyı değil, aynı zamanda adı konulmamış bir darbeyi, illegal ‘Batı Çalışma Grubu Çetesi’ni, fişlenen milyonları da onayladığı anlamı çıkmaz mı?
Türkiye, durduk yerde sıkıntı ve gerilime sürüklenmiş birileri tarafından, ülkenin öz kaynakları yağmalanmıştır.TSK idarecileri bu görüşleri belirtirken, 28 Şubat’ın darbeci zihniyeti aynen devam ediyor demek mi istiyorlar acaba?
Genelkurmay Başkanı’nın bu sözleri bile TSK’nın siyasetin tam ortasında yer aldığının göstergesi değil midir?
Bizim derdimiz TSK ile değil, TSK yetkililerinin toplumla olan derdini ortaya koymaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.