Aktif Hükümet, Atak Ordu ve Başbakanımızın Gözyaşları
“Bir şeyler doğru gitmiyor!” demek düşman ve kalleşlerin Kara propagandasına alet olmak mıdır? Çözüm Sürecinde Hükümeti aldatan, yanıltan Hükümet ve bürokrasi mensuplarını biz deşifre etmezsek ihanet çevreleri mi deşifre edecek zannediyorsunuz? Yapılan hataları samimi olarak biz söylemezsek bize küfreden, bizi hep cahillik ve aptallıkla aşağılayan kesimler mi söyleyecek zannediyorsunuz? Daha da önemlisi müspet eleştiri, yapıcı, tamamlayıcı vurgularla yapıldığında toplumun şişkinliğini müspet birilerinin alması değil midir? Psikolojik Harp ya da harekât nasıl bir şeydir?
Psikolojik harekât, donmak, bir şey olmamış gibi davranmak değildir.
Psikolojik harekât, mücadeleyi çeşitlendirmek ama karşı karşıya gelmemektir.
Psikolojik harekât, kendi cephenizi bazen aşikâr, bazen gizli uyarmak ve düzeltmektir. Bunu yaparken de dosta düşmana vereceğiniz mesajlar çok önemlidir. Şu an itibari ile Milli ve yerli olduğuna yürekten inandığımız Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, Ordumuzun, Emniyetimizin yanındayız. Düşünün bir de dış güçler var değil mi? Müspet ve yapıcı hiçbir talep olmazsa, dış güçler hükümet eden kadrolarımızı sıkıştırırken şunu demezler mi? “Hadi çekin sürünüzü önümüzden.” Kimse kusura bakmasın, biz kendisine sahabelerince; “Bu vahiy mi, sizin sözünüz mü?” denilen sevgi peygamberini rehber edinmişiz.
Şu cümleyi düşüncesizce kurmayacağım. “Her şey doğru yapıldı da peki 15 yıldır hükümet ediyorsunuz, terörü neden bitiremediniz?” Her şey benim doğrularımla giderdi yine terör bitmeyebilir, belki de daha azmış olurdu. Bu çok ayrı. Ama müspet insanlarının çoğunlukla ifade ettiği zafiyetleri dile getirmek gerekmez mi? Ya aynı hatalara devam ederlerse? Düşünün lider kadroların menfaat çevrelerince nasıl kuşatılıp yanıltıldığını..
Ben çözüm sürecinde oluşturulan güvenlik boşluğunu kabul etmiyorum, doğru bulmuyorum. Beşir Atalay sözde Başbakan Yardımcısı değil bir yıldan fazla zamandır. Peki, yerine bakan Başbakan Yardımcısı acaba bir tane dahi Bürokrat ataması yapabildi mi? Seçimden bir gün sonra seçim sonucundaki başarısızlığı “Çözüm sürecini gevşettik, bu sonucu aldık.” cümlesi ile bağlıyor. İşte Kara propaganda tam da bu. Dengir Fırat örneğini de hatırlatmak zorunda kalacağım. Emme basma tulumba gibi, her şeyi doğru bulup, hataları söyleyenleri kara propaganda yapmakla itham edenler, hataları kabul ve destek iman, kişilik ve doğru ahlaklılık mıdır?
Hükümet edenleri Paralel Yapı mensubu bürokratlar, emniyet personeli ve yargı mensupları yanıltmadı mı? Şimdi de halkı yanıltmaya çalışmıyorlar mı?
Cumhurbaşkanımız, 1500 yıllık İman, İslam ve Müslüman Türk Milleti’nin ezeli düşmanlarının hedefindedir. Sonuna kadar yanında duracağız. Ama kusura bakmayın, özellikle Güneydoğu Anadolu’muzda atanmış Milletvekillerini halka kim dayadı? Teşkilatlar ülkenin her yerinde ama özellikle de Güneydoğuda hangi müteahhit ve menfaat şebekelerinin kucağında? Seçimden önce “Gelin oylarımızı AKPARTİ’ye verelim. Seçim sandığı ile tehdit etmek,evladını silahla “Vururum haaa!..” diye tehdit etmek kadar tehlikelidir.” demiştim. Sonra da; “Oylarımızı huzur ve güven için verelim. Memnun değilsek Ankara’ya seçimden sonra yürüyelim. Hem de AKPARTİ bayrakları ile.” demiştim. İşte Psikolojik harekât budur.
Tekâmül realiteye teslim olunarak olmaz, geri besleme ile ders alıp, geliştirerek ve düzelterek olur, ders alarak olur. Kupkuru ve içi boş, taktiksiz, bilgisiz ve idraksiz bir mücadelenin sonucunda zafer olur mu? İşte Balkan Harpleri..
Başbakanımız, duygusal, naif yaradılışlı bir insan. Van’da cenaze merasiminde gözyaşı döktü. Allah Aşkına bu siyaset malzemesi yapılır mı? Elbet uğruna ağladığı askerlerimizin, ailelerinin acısı O’nun da yüreğini yakıyor. Düşünün ülkenin başındasınız. Önünüzde Milletimizin Arslanlarının cenazeleri.. Şehidler elbette. Ama kolay mı yaşadıklarımız? Kendisine “Başımız sağ olsun, terör ihaneti bir dış düşmandır. Bu ihanete karşı mücadelede sonuna kadar yanınızdayız.” demesi gereken muhalefet CHP ve MHP’nin beyanları, ifadeleri halkımızın dilerim dikkatinden kaçmaz.
Hükümetten artık terör ve bölücülüğe karşı tutarlılık ve kararlılık bekliyoruz. Devletin beka kaygısı vardır. Bu kaygıyı Millet de taşır. TSK mensupları ve Komutanlara operasyonlar için valinin tahakkümü olmadan hareket etme izni verilmesi bu kararlılığın emaresi olarak görünüyor.
Ordumuz, Eski Türkiye’nin hatalarını işlememelidir. Halkın iffetine, imanına ve edebine saygılı olmalıdır. Unutulmamalı ki, orada yaşayan insanlar PKK’nın zalim kıskaç ve baskısı altında inlemektedirler. PKK biterse, alan hâkimiyetimizi sağlayabilirsek o zaman halkın sağduyusu daha net görülecektir.
Ordunun yapısından TMK açısından değişiklikler yapılmalıdır. Milli ve yerli teknoloji harp istihbaratına dönük İHA, dinleme, kestirme ve tespit cihazlarının sayısı arttırılmalıdır. Helikopter sayısı silahlı ve nakliye maksatlı olarak arttırılmalıdır. En önemlisi ise, ÖKK’nın gücü, Kolordu seviyesinden, Tugay seviyesine kadar düşürülmüştür. Oysa tam tersi en az kolordu seviyesine çıkartılmalıdır.
PKK, bir dış güçtür. Ülkemize sızdırılmış ve yerleştirilmiş bir terör örgütüdür. Yurt dışındaki kampları hava harekâtı ile kurutamazsınız. Bu kamplara özel birlikleriniz girmelidir. Tek tek temizlik yapılmalıdır. Terör örgütü uyuşturucu ve insan kaçakçılığı dâhil birçok suç şebekesinin de içindedir. Hakkından düzenli birliklerle değil, özel kuvvetlerle gelebilirsiniz. Aynı şekilde polisin özel harekât unsurları çok önemlidir. Bu unsurlar da şehir gerillasına karşı çok iyi yetiştirilmelidir.
Güvenlik Kuvvetleri ve devlet suçluya karşı kartal, mazluma karşı kuzu olmalıdır. Bunun içinde suçlu ve teröristle masum halkı ayırmak gerekir. Bunun için de çok iyi bir istihbarat ağına ihtiyaç vardır.
Tüm ülke, terörün dış kaynak ve bağlantılarını biliyor. Silahlar müttefiklerimizin temin ettiği silahlar. Teröristlerin eğitimini bizzat İngiliz, Alman, ABD ve İsrail’li uzmanlarca eğitildiler. Ajanları militan, gazeteci vb. kılıklarla halkın karşısında. Gezi’de de gördük bunları. Ancak diplomatik anlamda hiçbir gayret göremiyoruz. PKK’nın finans kaynakları Avrupa’da. ASALA misali bu adamlar oralarda itlaf edilmeliler. Bize aleni düşmanlık yapan NATO üyesi sözde müttefik batıya karşı gereken tavır da konmalıdır.
Hükümetin dış politikada aktif, devletin gücü ve bekası, Milletin Birliği anlamında dik olmasını, ordumuzun halkla iç içe ve değerler sistemi ile barışık hatta temsilcisi öncü ve atak olmasını bekliyoruz. Bu coğrafyada yaşadığımız sürece hep düşmanlarımız olacaktır. Aktif, harekât hızı ve yeteneği yüksek bir orduya her zaman ihtiyacımız vardır. Hükümet bunun içinde tıpkı yerli ve milli silahları yaptığı gibi, şimdi de yerli ve milli ordunun personel unsurlarını tamamlamalıdır. Unutulmamalı ki; “Dünyanın en iyi silahı iyi eğitilmiş, inanmış adamlardır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.