Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Listeye Alınmayanlar Gül Operasyonu mu?

Listeye Alınmayanlar Gül Operasyonu mu?

İlle de sinekten yağ çıkarma gibi bir huyumuz var. 

Davutoğlu genel başkanlığındaki AK Parti Merkez Karar yönetimine bazı isimler alınmayınca muhalefetin fitne çarkları işlemeye başladı...

Listeye alınmayanları hemen Abdullah Gül’ün hesabına yazdılar...

HDP’ye 80 milletvekili vermekle bekledikleri sonucu alamayanlar, taktik değişikliği yaparak AK Parti’de yeni bir cephe açmaya çalışıyorlar.

Göle çalınan maya tutar mı tutmaz mı onu 1 Kasım seçimleri sonrasında göreceğiz.

AK Parti bu seçime yeni bir vizyonla çıkmaya çalışıyor. Muhafazakarlarla liberaller aynı safta. Bir nevi rejimin akladığı ve de sorunu olmayan kadrolar...

“Aslıma  döneyim” derken, listelerden çıkardıklarına karşılık aldıklarının bir kısmı her dönem dört ayak üzerine düşmesini becerebilen eski kulağı kesiklerden... 

Daha doğrusu, Ertuğrul Günay gibilerini aratmayacak cinslerden...

Böyle olunca da partiye başından beri omuz vermişler ister istemez ya güceniyor, veya harcanmanın ezikliğinde aklına hakim olamadan gelişi güzel sallıyor. 

Giderayak Arınç’ın “eskiden biz’dik şimdi ben olduk” sözleri elbette ki bir yakınmanın tezahürüdür... Aynı zamanda başa yönelik bir protestodur.

Hem böyle yapılmamalıydı, hem de böyle olmamalıydı. 

Bir de şu var, insanoğlunun gözünü hiçbir şey doyurmuyor.

Koltuğun sıcaklığından rehavete kapılanların “biraz da gençlere yer açalım” gibi bir niyetleri hiç yok. Hep “benim olsun” istiyorlar...

Milletvekilliğinden cumhurbaşkanlığına, başbakan yardımcılığına, meclis başkanlığına kadar görevler verildiği halde ne hikmettir “bereket versin” diyen yok...

Burası bir türlü dert...

Diğer türlüsü, deneyim ve tecrübe sahibi olanlar “bana görev verilmedi” diyerekten gönül koymaları yerine partinin değişik komisyonlarında, istişare kurullarında görev alarak hizmetlerine bu şekilde devam etmelidirler. 

Tabi bunun için de alt yapı gereklidir.

Deneyimli politikacısından tutun da işi bilen uzmanına kadar bu ülkenin ihtiyacı var.

Bilgi birikimi yıpranmış balata değil ki kaldırıp atasın...

Hani deriz ya, bir varmış bir yokmuş...

Ülkesinin daha da çağdaşlaşmasını isteyen kral gençlerden büyüklerini  kaybetmelerini, hatta öldürdüklerine dair kanlı gömleklerini de istemiş. 

Hepsi bu emre uymuşlar ancak bir kişi hariç.

Babası ona demiş:

 “Oğlum beni öldürme, ben eskiyim, ola ki bir gün gelir sana lâzım olurum.”

Oğlu da baba tavsiyesine uyarak onu bir mağaraya saklamış. Krala da hayvan kanına batırılmış bir gömleği delil olarak götürmüş... 

Aradan aylar geçmiş. Kral haber salmış, “içinizden kim ibrişimden bir kafes örer, kafesin içerisine de konuşan bir kuş koyarsa onu tahtıma ortak edeceğim.” 

Gençler uğraşmışlar çabalamışlar kralın isteğini yerine getirememişler.

Babasını saklayan genç hemen koşmuş. 

Babası ona “kralın karşısına çıktığında de ki, nasıl bir kafes istediğinizi bilemedik, önce sen bize bir örnek göster biz de ona göre size layık olan en güzelini yapalım.”

Genç aynı sözleri konuşunca kral onu baştan aşağıya süzmüş:

“Tecrübe kokuyorsun çocuk, anlaşılıyor ki sen büyüğünü kaybetmemişsin...”

İçlerinden tek bu genci seçmiş “aptallar” diyerekten diğerlerini kovmuş.

Merhum üstat Peyami Sefa, “eskiyi eski olduğu için atamayız, yeniyi de yeni olduğu için alamayız” demişti. Cumhuriyet dönemi hep atmalarla tutmalara sahne oldu...

Tecrübeliler hep kovuldu, yerine dalkavuklar tercih edildi... O yüzden muhalefete gidene “Gül Operasyonu”, gelene de “bizden” demek düşüyor... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi