Sultanlar da Ölür (2)
Şimdi hem ayeti kerimeler hem de hadisi şerifler hayata istikamet veriyor ve her biri insanı disipline ediyor. Bunları nakletme nedenim, ilim ve irfan sahibi manevi büyüğümüz Faruk Karabucak hocaefendinin ebedi âleme intikali nedeniyledir. İnsan en yakınları için gözyaşı döker. Hiç akraba olmadıkları halde, ilimden, irfan sofrasından besledikleri binlerce talebeleri, muhibbileri, müritleri, bağlıları, yakınları da gözyaşları dökerler. Çünkü onlar yaptıkları her işi, her davranışı, her eylemi Allah ve rasul ölçüsü doğrultusunda yapmaya gayret ederler. Bir şeyi tavsiye ettiklerinde Allah ve rasulu için tavsiye ederler. Bir şeye kızarlarsa yine Allah ve rasul ölçüsüne aykırı davranıldığı için kızarlar, üzülürler, sitem ederler. Çocukluk ve gençlik yıllarımın geçtiği Adana’mızın manevi büyükleri, ilim erbaplarıyla bir şekilde tanışma, kaynaşma, intisap etme, ünsiyet etme, hizmet etme, sevip sayma, ziyaret etme, ilim öğrenme fırsatlarını Rabbim lütfetti şükürler olsun. Binlerce hamdetsem hamdım yetersizdir, şükrüm yetersizdir. Odacı Mehmet Emmimi unutma imkânım yok şükür. Hacı Hasan Efendi, Mehmet Baysal Hocam, Yahyalılı Hacı Hasan Efendi nurlar içinde yatsın. Gençliğimin ilk yıllarında Mehmet Baysal hocamın talebesi olma şansını elde ettim. Odacı Mehmet Emmimi evlerinde sık sık ziyaretler ederdim. Sonra Ali Yaşar hocam, Zincirli Camii İmam Hatibi Ahmet Garip hoca babam, Hafız Mehmet Arıcı hocam, Dursun hocam gibi şahsiyetlerle mesrur olduğum irfan ve ilim erbapları, toplumumuzun mayasını oluşturuyor. Ali Yaşar hocam hala talebe okutmak için ömrünü vakfettiler ve öğrencileriyle ömrünü geçiriyor.
Hafız Mehmet Arıcı hocam tedavi görmeyi sürdürüyor, Rabbimden acil şifalar diliyorum. Faruk Karabucak (rahmetüllahi aleyh) in elverdiği, hizmet ettiği bu alanlarda her birisinin katkıları büyük. Maddi imkânlarını sonuna kadar kullanarak hiçbir kimseden bir talepte bulunmayan Faruk Ağabeyin üstlendiği görev; Nakşibendi Şeyhlerinden Mahmut Sami Ramazanoğlu (kaddesallahu sırrıhul aziym) Hazretlerinin açtıkları yolda yürümekten ve koşmaktan ibaretti. Bir de Hacı Bekir Küçükoğlu (ra) –baba dostumuz ve büyüğümüzdür-, bunlar ne güzel insanlardı. Şeyh Mehmet Zahit Kotku (ra) tilmizlerinden ve halifelerindendi. Yanlarına vardığınızda huzur bulur, aklınızdan geçen soruların cevapları sohbetlerinde tezahür eder, tebessüm ve nezaketleri bir medeniyet mensubiyetiyle sürüp giderdi. Yarab ne güzel, nurlu, nurdan ibaret kulların var seni hatırlatan. Bu nedenledir ki “Âlimin ölümü âlemin ölümü” gibidir buyurdu Efendimiz. Seni hatırlatan ehli ilim ve irfan sahipleri yüzüsuyu hürmetine bizlere feraset lutfeyle, kardeşliğimizi daim eyle, aradaki fitneleri, fitnecileri bertaraf eyle. Âmin.
Şehirlerimizin görünmeyen mimarları olan ruh terbiyecilerimizden, Remzi Karakaya, Noter Hafız Yusuf Develi, Mehmet Ali Dölekova, Niyazi Yuvacık Hocam, Bankacı Mehmet Gül Amca, Hikmet Tuzkaya Hocaefendi, Kemalettin Altıntaş Hocaefendi gibi Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendi hazretlerinin terbiyesinden geçmiş bu büyüklerimiz giderek azalmıştır. Rabbim sağlıklı, bereketli ömürler lütfetsin. Hizmetleri daim olsun.
Yıllar önce Karabucak Camii’nde –Cami İmamı Hacı Mazlum kardeşimdir ve Rabbim bilir ki gerçekten çok severim- Cuma konuşmaları yapıyorum. Hacı Faruk Karabucak Ağabeyimin kapıdan içeriye girdiğini gördüğümde hayatımın en zor, en sıkıntılı, en çekingen, en tutuk, ne söylediğini ve söyleyeceğini bilmeyen ve en mahçup konuşmasını yapmıştım. Cuma sonrası mübarek ellerini öpmek için yöneldiğimde -ki asla ellerini öptürmezlerdi, küçük çocuklar ve gençler hariç- sevinçli ve içimi rahatlatıcı ifadelerde bulunup iltifat ettiler. “Oğlum konuşma, hatiplik senin işin. Konuşmalarını sürdür, asla bu hizmetlerde geriye durma” demişlerdi. Gönenmiştim. Her Cuma namazına bir saat kala camiye gelirler, cemaat henüz yeni yeni gelmeye başladıkları bir zaman diliminde en ön safta imamın arka tarafında otururlardı. Bir saat, bir buçuk saat, dizleri üzerinde kıpırdamadan oturdukları dikkatimi çekerdi. Talimli dizlerin, sohbetlerin, zikirlerin, bedenin terbiye edilişinin ispatını görüyordum Faruk Karabucak Ağabeyimin halinde. Şefkatin, merhametin, ilginin, sevginin, ikramın dorukta olduğunu gördüm. İslam’a hizmet alanının bütününde var olduğunu her zaman bildim.
Her canlı ölümü tadacaktır ve her gelen vakti gelince gidecektir. Firavunlara Nemrutlara dünya kalmadı. Zalimlere dünya kalmadı. Merhamet sahibi Peygamberlere dünya kalmadı. Sultan Süleyman’a, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’e dünya kalmadı. Sultanlar da, devlet başkanları da, hâkimler de, savcılar da, anneler de, bacılar da, hanımlar da, kızlar da, gelinler de, hamallar da, profesörler de, çocuklar da, işçiler de ölüm gelince, kapıyı çalınca ebed yolculuğu başlayacaktır. Aslolan ebedi âleme hazırlıklı olmaktır. Yolumuz hak yoludur, ilim ve irfan sahiplerinin sofrasıdır. Kuran ve sünnet yoludur yolumuz.
Bilirim, büyüklerimiz gidince büyük boşluklar bırakarak gidiyorlar. Dinin sahibi Allah’tır ve dinine sahipler her zaman göndermiştir. Rabbimden ahirete intikal eden büyüklerimi, rahmetle, şükranla, minnetle anıyorum. Kalanlara sağlıklı, bereketli hizmetler diliyorum. Her birisi hakkında yazılabilecek oldukça birikmişlikler, tanıklıklarımız var. Rabbim nasip ederse bir gün bunları yazmak da nasip olur inşaallah. Fatihalarımız, Yasinlerimiz öncelikle yaşayan bizlere, sonrasında onlara rahmet olsun. Diriliş gününün varlığına iman ederek muhabbetlerimle, baki selam ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.