Akşener Vak’ası
Aslında 7 Haziran’a göre 1 Kasım adaylarının değerlendirmesini yapmak mümkündü ama particilik anlamında siyasetin tamamen genel başkan vesayetinde olduğu bir ülkede, aday tercihlerini yazsak ne olur, yazmasak ne olur!... En iyisi, son günlerin en spesifik konusu olan Meral Akşener’in MHP’den milletvekili adayı yapılmaması vak’asına temas edelim.
“Hocam Tuğrul Türkeş….” dediğinizi duyar gibiyim…
Tuğrul Türkeş hadisesi, 4-5 gün içinde, saman alevi gibi başlayıp biten bir olaydır. Bu yüzden Tuğrul Bey konusuna girmeye hiç gerek yok. Tuğrul beyin MHP’de babasının adından kaynaklanan bir mevcudiyetinden başka bir getirisi yoktu; AK Parti’ye de bir getirisi ve MHP’den götürüsü olacağını zannetmiyorum. Tamam… Görgülü, şehirli bir profil veriyor ama politik getirisi çok az biri.
“Meral Akşener konusuna gireceğinizi söyleyip Tuğrul Türkeş ile ilgili bir şeyler söylediniz. O zaman vaktiyle hiç dokunmadığınız Sinan Ogan konusuna da bir parmak bassanız hocam” diyorsunuz. Haklısınız… Madem Meral Hanım konusunu sona bıraktık; Sinan Ogan konusuna, biraz gecikerek de olsa kısaca temas edelim.
Sinan Ogan’ın İstanbul’daki muhitini az çok tanıdım. Güvenilir, nitelikli bir muhitin çocuğu. Iğdır’da da sevilen biri. Televizyonlarda gerçekten göz dolduran bir MHP’li idi. Özcan Yeniçeri’nin heyecanı ve yerel ağız kullanımı tarafından çarçur edilmiş sunumlarının yanında Ogan tam bir şehirli ve uygar tavır sergiliyordu. Görünüşü ve konuşmasıyla tam bir ekran yüzü idi. Bunu destekleyen siyasi ve kültürel birikimi bir araya geldiğinde MHP’nin yüz akı bir milletvekili özelliği gösteriyordu. Sinan Bey’e yazık ettiler.
Meral Hanım’a gelelim.
Meral Hanımı, DYP’de Tansu Çiller’le beraber gördük. Onun İçişleri Bakanlığını yapmıştı ve 28 Şubat sürecinde Çevik Bir’in hışmına uğramasına rağmen dik duruşu ile göz doldurmuştu. (O günlerde, 28 Şubatçılar, ülkeye kan ağlatırken, kendini 28 Şubat’ın sivil generali olarak gören MHP’liler vardı.) Meral Hanım ülkücü bir gelenekten geliyordu ve o yıllarda, DYP’de siyaset yapıyordu.
Bir ara Meral Hanım’ın izini kaybettik. Sonra (2007 imiş) MHP’de siyaset yapmaya başladığını gördük. Milletvekili olarak bir ara Muğla’ya geldi. Ayaküstü tanıştık ve kısa da olsa konuştuk. Bana “Neler yapıyorsunuz hocam?” dedi. “28 Şubat’ta, Çevik Bir, bir bakanı tehdit edeli ve o bakan dimdik duralı beri, namluya sürülmüş mermi gibiyim; şarjör boşaltır gibi yazılar yazıyorum” demiştim. Bunun haricinde herhangi bir şekilde hiçbir ilişkim olmamıştır Meral Hanım’la.
Tabii onu siyasette ve özellikle Meclis başkanvekilliğinden dolayı takip ettik. Farklı ve donanımlı bir profil çiziyordu. En son Taha Akyol’un programında dinledim. Böylece entelektüel yönünün bir kısmını görmüş olduk. Yeni dünyayı okuyan ve anlamaya çalışan bir siyasetçi olarak gördük. 80-90’ların politik fenomeni Hayek’ten falan bahsediyordu. (Hayret!... Hayek ve MHP!...) O akşam ve takip eden günlerde, okuyan-yazan arkadaşlarla konuştuğumuzda, söz bir ara mutlaka Meral Hanım’a geliyor ve ümitli cümleler kurulmasına vesile oluyordu. MHP’liler, böyle bir milletvekiline sahip oldukları için övünüyorlar, AK Partililerse, böyle nitelikli bir muhalifleri olduğu için seviniyorlar; “Meral Hanım’a bir mim koyun; adının altını çizin” diyorlardı.
MHP’lilerin de AK Partililerin de sevinçleri, mutlulukları kursaklarında kaldı; çünkü onlar Meral Hanım’ın adının altını çizerken, yukardan bir el, Meral Hanım’ın üstünü çizdi.
Yazık oldu MHP’ye!...
O pırıl pırıl ülkücü gençlere, o ümitlere, o heyecanlara, o coşkun duygulara yazık oldu ve hep yazık ediyorlar!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.