MEB, Bu Raporu, İyi Değerlendirmeli
OECD ülkelerinde yapılan araştırmanın sonucunda yayınlanan “Öğrenciler, Bilgisayar ve Öğrenme-Bağlantıları Kurmak” raporuna göre, eğitim teknolojilerine yatırım, ülkelerin akademik performansını geliştirmiyormuş.
Rapordaki ilgi çekici diğer sonuçlar ise şöyle:
Okulda, bilgisayar başında fazla süre geçiren öğrencilerin akademik performansı kötüymüş.
Bilgi teknolojilerine yüksek oranda yatırım yapan ülkelerde, PISA 2012 verilerine bakıldığında fark edilebilir bir başarı görülmüyormuş. Tablet ve bilgisayar ile daha fazla vakit geçiren öğrencilerin ölçülü kullananlara göre akademik başarılarının düşme eğilimleri daha yüksekmiş.
Okulların açılmasına sayılı günler varken yayınlanan bu haber, MEB’nın ilgi alanına ne kadar girmiştir bilemiyorum.
Teknolojiden uzak kalmanın mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Ama, lüzûmlu lüzûmsuz hayatımızın her alanına sokmayı iyice abarttık. İnsana hizmet için îcat edilen teknolojik âletler, insanı esir etti. Bazı batılı ülkeler, bu konuya çözüm arayışlarına girdiler. “Sâde hayat” adı altında yaşam tarzı ortaya kondu. Cep telefonu kullanmayan, tv seyretmeyen, bilgisayarı lâzım olunca kullanan âileler var artık. Sayıları çok değil ama, birbirleri ile ilişkilerini de sıkı tutarak toplumsal baskıya karşı güç birliği yapıyorlar.
Bizde ise televizyon ve bilgisayar bağımlılığının yaş seviyesi çok aşağılarda. Yedi yaş altı çocuklar, bilgisayar oyunlarını, sokağa tercih ediyorlar. Anne babaları, engel olmuyor veya olamıyorlar. Saatlerce ekran karşısında durmaları bir yana, oyunlar psikolojilerini bozacak nitelikte maalesef. Büyüklerin, misâfirlikleri dizilere göre ayarlaması misâli, çocuklar da bilgisayar olan evleri seviyorlar.
Okul öncesi durum bu kadar düşündürücü iken okul dönemi başladığında “okula başlayınca unutur” diye umutlanan velileri daha büyük sıkıntıları daha da büyüyor.
İlkokullarda, daha birinci sınıftan itibaren bilgisayar ve projeksiyon makinesi almak, âdet hâline geldi. “İstiyorum, istiyorum” diyen veliler o kadar çok ve baskın ki “istemiyorum” demenin bir anlamı kalmıyor. Düşünüp taşınmadan isteyen veliler, ilerleyen zamanlarda, çocuğu bilgisayar başından kaldıramadığından şikâyet ediyorlar.
Öğretmenler ise iki arada bir derede… Yetersiz, zamanı yakalayamamış görüntüsü vermek istemeyen öğretmenler, çok kullanmasalar da sınıfa bilgisayar alıyorlar. Modern sınıflara sâhip olmanın hazzında olanlar da aynı. Kullanmasalar bile alıyorlar. Bir sene sonra teknoloji ilerlediği için kullanılmaz duruma gelen bu makineler, okullarda oluşturulan bilgisayar çöplüğüne atılıyor.
Bu garip durum karşısında Milli Eğitim ne yapıyor? Bol bol teşvik ediyor. “Tüket, tüket” diye alkış tutuyor. Bir takım projeler çerçevesinde, çocuklara bilgisayar dağıtıyor. Hem de törenle…
Yazık! Hem millî servetimiz kayboluyor hem çocuklarımız.
Bilgisayar oyunları ile hayal dünyaları fakirleşen ve kalem kitaptan uzaklaşan bir nesilden yazar, ressam vs. çıkması çok zor.
Bilgisayar kullanarak bilgiye ulaşmanın daha hızlı ve kolay olduğu bir gerçek. Ancak, çocuklarımızı araştırmaktan, zahmete girmekten uzak tutarak, kolaycılığa ittiği de bir gerçek. Zahmet çekmeden yaşanılan bir hayat, rahmete uzak kalır. Sanal âlemin çocukları, gerçek âlemi ne kadar kavrayabilir ki?
MEB yetkilileri, daha fazla geç olmadan bu konuya çözüm aramalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.