Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Osmanlı Torunları Çanakkale’de

Osmanlı Torunları Çanakkale’de

Kâmildir o insan ki yaşar hâtıralarla    Demiş, Yahya Kemal. İşte karşımda böyle bir insan var. Esma Çamlı Halvanî.

Esma Hanım’ın dedesi Osman Selim Bey, Çanakkale gâzisiymiş. Dedesinin kardeşi Binbaşı Mehmed Selim ise Irak cephesinde şehid olmuş. Dedesi, edebinden cephe hakkında konuşmazmış. “Kardeşinin şehidliği yanında, kendisinin hizmetini kıymetsiz bulurdu.” diyor Esma Hanım.

Esma Hanım, Lübnanlı bir profesör. TYB’nin, “100. Yılında İlim Heyeti Çanakkale’ de” programı için gelen misâfirlerimizden. Ülkemize çok gelmiş ama, Çanakkale’yi ilk defa gezdi. Çok hisli ve samîmi bir insan. Dönüş yolunda sohbet ettik. Konuşurken gözleri parlıyordu.  

Esma Hanımla, Türkçesi az olduğu için Mustafa Özcan vâsıtası ile konuştum. Âilesindeki Osmanlı sevgisinin bir ispâtı olarak diğer dedesinin adının Abdülhamid olduğunu ifâde etti. Son cümlesini Türkçe söyledi:

“Allah Türkiye’yi korusun.”

Artık gözyaşlarımı bıraktım. Sarıldık; kucaklaştık. Demek ki içimiz yanarak “Allahım, ülkemizi koru” diye duâ ederken, bu insanlar da aynı duâyı ediyorlar. Hepsinin gözü bizde. “Siz bölünürseniz biz de bölünürüz.” diyorlar. Hepsi Osmanlı hayranı ve Türkiye sevdâlısı.

Conk Bayırı’ndaki Yeni Zelanda âbidesini görünce “Nereden nereye?” diye düşündüm. Yüz yıl önce cephedeki destana şâhit olan ilim heyetindekiler, şu hâli görseler ne düşünürlerdi acaba? “Zaferi biz kazandık. Bu haçlı âbidesinin burada ne işi var?” diye şaşırmazlar mıydı? Ya 25 Nisan’daki şafak âyinini görseler? Evet, Conk Bayırı’nın en hâkim tepesinde bir Anzak âbidesi var. Niye? Bunlar işgâlci değil mİ? 

Açık söyleyeyim, bu âbide benim kanıma dokunuyor. Şafak âyininde kahroluyorum. Elin anzağının, utanmadan sıkılmadan dünyanın öbür ucundan ülkemi işgâle geldiği yetmezmiş gibi torunları da dedelerinin ayıbını yüceltmeye geliyorlar. “Burada ne işimiz vardı?” diye soracaklarına, Çanakkale’de kaybettikleri gençliğine ağlıyorlar; film çekip mağdûr ve mazlûm olduklarını iddiâ ediyorlar. Biz de arsız dedelerini kahraman kabul edip cüretkâr torunlarının vefâsına hayran oluyoruz.

Çanakkale’de destan yazan, onuru ile savaşan gençler, bizim gençlerimizdi. Anzaklar, saldırgan, işgalci, haçlı gürûhuydu. 

Yok yok… Bu zilletin bir tâmiri olmalı. Âcilen bir araya gelip hâfıza tâzelemeliyiz. Bunun için en iyi mekân, Çanakkale. Ben, bu ziyârette, bunu gördüm. Dönüş yolunda genel bir değerlendirme yapıldı. Söz alarak bu seyahatin bir başlangıç olmasını temenni ettiğimi ve dünyanın her yerindeki Çanakkale şehidi torunlarının, senede bir gün Çanakkale’de toplanmasını hayal ettiğimi söyledim.  Bosna, Kosova, Mısır, Azerbaycan, Yemen, Ürdün, Irak, Lübnan, Filistin, Suriye… kısacası bir zamanlar memâliki Osmaniyye olan yerlerdeki “Çanakkale torunları”nın her sene bir gün bir araya gelmesi, müthiş bir hâfıza tâzelemesi olur.

Bu hayalime, bir hayal daha ilâve etmek istiyorum. Çanakkale’nin en kanlı muhârebesi Kanlısırt’da oldu. İngilizler buradan öteye geçirilmedi ve bunun hâtırası için Kanlısırt Âbidesi dikildi. Mondros sonrası bölgeyi işgâl eden İngilizler, bu âbideyi havaya uçurdular. Asla çıkamadıkları Conk Bayırı’na Yeni Zelanda Âbidesi’ni diktiler. 

Bir gün bu Anzak âbidesinin yıkıldığını ve Kanlısırt Âbidesi’nin yeniden yükseldiğini görmeyi Allah’dan diliyorum.

Yetmiş yıl evvel, bu memleketin aziz gençliği Çanakkale’ye gidip gelerek nasıl Şehitlik Âbidesi’ni diktilerse, Osmanlı torunlarının da her sene ısrarla biraraya gelerek Kanlısırt Âbidesi’ni yeniden dikeceğine inanıyorum.

Evet, ben, yüzüncü yılın bitimine sayılı günler kala, bu rüyâyı görüyorum. Her sene, 6 Ağustos’da, dünyanın her yerinden Çanakkale’ye yürüyoruz ve Kanlısırt’da şöyle haykırıyoruz:

“Ne yaparsanız yapın, Çanakkale’yi unutmayacağız; unutturmayacağız.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kerime Yıldız Arşivi