İstanbul Sanayi Cuntası, HDP ve CHP
7 Haziran seçiminden hemen sonra, pek çok insan ve kurum, seçimden “Halk koalisyon istedi.” sonucunu çıkardı. Bu da yetmedi, bazı devletlerdeki koalisyonların ne kadar şıkır şıkır işlediğini yazdılar, söylediler.
Doğrudur… Bazı ülkelerde koalisyonlar sorunsuz bir şekilde icraatta bulunuyor, hükûmet ediliyor. Fakat dikkat edin, o ülkelerde refah sorunu halledilmiş ve millî gelir yüksektir. Hem dikkat edin, o ülkelerde seçime katılma oranı düşüktür.
Bizim gibi en büyük sermayedarın devlet olduğu ülkelerde, siyaset bu sermayeyi kullanma amaçlı yapılır. Bazı siyasetçiler, devletin sermayesini millet için kullanmak üzere siyaset yapar; bazıları da bu sermayeyi üç-beş kartel için kullanır. Türkiye yıllarca ikinciler tarafından yönetildi. “Hasoların Memoların temsilcisi” olarak seçilen ama Ankara’da onların oylarını İstanbul sanayi cuntasına satan siyasileri gördü bu ülke.
2002’den beri bu ülke İstanbul sanayi cuntasının sultasından kurtulmaya çalışıyor. Yani devlet sermayesi millet için kullanılıyor ve İstanbul sanayi cuntasının çıkarları engellendi. (İSKİ skandalını ve ihale ile kayırılanlardan cukkalananları unutmayın.)
Şimdi kıyasıya yapılan siyasi kavga, bunun kavgasıdır.
İstanbul sanayi cuntası, yakın zamana kadar başta CHP olmak üzere bazı muhalif partileri kullanmıştı; buna 2013 Haziran’ında, Gezi ile sokağı da ekledi. Gezi ile beraber, HDP ve PKK da muhaliflere eklemlendi. 7 Haziran’da alınan seçim sonucu, Gezi ile cesaret bulan ve HDP-PKK’nın taze güç olarak omuz vermesiyle bir şeylerin kıpırdadığını gören İstanbul sanayi cuntası ve onun basındaki tetikçileri, tükenmek üzere olan enerjilerini yeniden kazandılar. Ve o anda şunu fark ettiler: CHP’ye oy vermek, Ak Parti’ye hiç tesir etmiyor; HDP desteklenirse, Doğu ve Güneydoğu’daki milletvekillerini HDP çıkarır ve Ak Parti, Türkiye çapında en fazla oyu alsa bile, milletvekili sayısı düşer. Önceki seçimlerde bağımsız milletvekillerinde, adaylara gereğinden fazla oy veriliyor ve onlara göre, pek çok oy boşa gidiyordu. Oyların aday sayısına göre dengeli bölünmesini sağlamak üzere, 7 Haziran’da seçime parti olarak girdiler ve sonuç ortada. Doğu ve Güneydoğu’da Ak Parti milletvekili kaybı yaşadı ve hükûmet kuracak çoğunluğu sağlayamadı. İşte ondan sonra başladı koalisyon yaygaraları…
Koalisyon isteyenlerin asıl amacı, ülke çıkarı falan değil; devlet sermayesinden cukkalarının kesilmesiydi. 13 yıldan beri aşamadıkları “hükûmet surları”nda bir “koalisyon gediği açmak” için çok çaba sarf ettiler. İktidar, kurulan şer koalisyonunu fark etti ve seçim resti çekti. 1 Kasım seçimi bu rest üzerine yaşanıyor. (Bence bu rest yanlıştı ve hâlâ yanlış olarak görüyorum.)
Şimdi İstanbul sanayi cuntası, denenmiş ve kendilerince iyi sonuç alınmış bir yöntemi hayata geçiriyor: CHP’ye oy verme, HDP’ye ver, AKP’nin milletvekili sayısını düşür. Bunun için sosyal paylaşım sitelerinde “CHP % 30 alsa AKP’ye bir şey olmaz; HDP %20 alsa AKP dağılır” lafları pompalanıyor ve CHP tabanı, HDP’ye oy vermeye çağırılıyor. Yani HDP, CHP ile sandıkta koalisyon yapmaya davet ediliyor. 1991 seçimlerinde bugünkü HDP’lilerin benzerlerini listelerine alarak meclise taşıyan CHP için bu son derece normal. Zaten Kürtçülük, 1960 sonlarından beri CHP serasında yeşertilmiyor mu? Eskiden Kürtçüleri vekil yapıyorlardı, şimdi oy vererek destekliyorlar.
İstanbul sanayi cuntası için, ülkenin değil, kendilerinin çıkarları önemlidir. Bunlar kendi çıkarları için terörle bile ortaklık yapar.
İstanbul sanayi cuntasından kurtulmaya az kaldı. 1 Kasım bu şanslardan biridir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.