Yeni Hükümet ve Yeni Perspektif
Seçim bitti.
Olan oldu.
Sayın Başbakan sözünde durmalıdır.
Balkon konuşmasının gereğini yerine getirmelidir.
Milletin hissiyatına tercüman olan o konuşmasını propaganda malzemesinin üstünde tutmalıdır; daha değerli bir yere oturtmalıdır.
Yeni bir dönem başlayacak ve o döneme imzasını atacaksa kendi çizgisini, telifini inşa etmelidir.
Edebilir mi?
Bir kısım basına göre edemez.
Üstünde ezici bir vesayet var.
Bir kısım basına göre de etse iyi olur imajları; yarım ağız teşvikler filan…
HHH
Sırtında yumurta küfesi yok Sayın Başbakan’ın…
Belki başkalarının olabilir.
Sırtında yumurta küfesi varmış gibi değil de ayaklarının altında yumurtalar diziliymiş gibi davranması lazım…
Aşağıdakiler, yukarıdakiler meselesi…
Irgat onun hatırına oyunu değiştirdi.
Yeni bir tartışma başlatmak ve ülkeyi yeniden cendereye sokmak için değil.
O halde önüne bakmalı!..
Neler var ülkenin gündeminde?
…
Büyük devletler kendi gündem maddelerini kendileri hazırlayan devletlerdir.
Küçük devletler ise başka devletlerin onlar için hazırladıkları gündemi takip ederler.
Pekala, o hazırlanan gündem maddeleri bir çözüme kavuşabilir mi?
Ne gezer?
Bilakis o maddeler zaten çözümsüz oldukları için önüne konmuştur.
Çözümsüz maddeleri çözeceğim diye uğraşır durur o devletin siyasileri, bürokratları, devlet yapısı, kurumları filan…
Çözme ihtimali sıfırdır başkalarının önüne koyduğu gündem maddelerini…
HHH
O yüzden kendi gündem maddelerini belirlemelidir önce yeni hükümet.
Öncelikle yeni hükümet kurulurken kesinlikle baştan söz verdiği gibi ehliyet ve liyakata önem vermelidir.
Gerekirse dışarıdan bakan atanabilir ama bu uygulama, siyasi atraksiyonlar için değil; o bakanın o koltuğun hakkını vereceğinden emin olduğu için yapılmalıdır.
Her şeyden önce güçlü iktidar demek bakanlık sayısının azaltılması demektir.
Bazı konular yeniden birleştirilmelidir.
Çevre ve Orman konularının ayrı bakanlıklarda olmasına gerek yoktur.
Zamanında çevre konusu Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı’nın bünyesinde idi ve daha doğru yönetiliyordu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çevreyi tahrip etmenin yeni aracı oldu maalesef…
Sayın Cumhurbaşkanının da artık on üç yıl içinde hatta daha öncesindeki belediye başkanlığı dönemlerindeki kimi uygulamaları artık yanlış bulduğunu biliyoruz. Dikey şehirleşmenin ortaya çıkardığı sorunların terör sorunu kadar can alıcı olduğu anlaşılmış olmalıdır.
Hele hele tarihi dokunun bozulması, çevrenin talan edilmesi, şehir kimliğinin yok edilmesi, toplu konut meselesinin artık sosyal bir politika olmaktan çıkıp rant paylaşımı haline gelmesi ve haksız rekabet kurumları teşkil etme olduğu ayan beyan ortadadır.
Güçlü iktidarın, yeni bir dönem yaratması ve tarihe geçmesi arzulanıyorsa; ilme, irfana, ahlaka, estetiğe uygun modeller araması ve bulması şarttır.
HHH
Ekonomi Bakanlığı gibi ne manaya geldiği anlaşılmayan bir bakanlık yerine bakanlıklar arası bir mesele etrafında kotarılması daha doğru olacaktır. Tarım Bakanlığı olmadan ekonomi kotarılabilir mi mesela?
Dolayısıyla üç kâğıt ekonomisi yerine reel ekonomi tabanı teşkil etmek yeni hükümetin önündeki en önemli strateji olacaktır.
Göç meselesi günümüzün en önemli meseleleri arasındadır. Acilen kurulan göç idaresi sadece toplu konut gibi soruna stratejik değil koşturan bir yardım kuruluşu telaşında ortaya çıkmıştır.
Göç meselesine stratejik bir yönetişim olarak yaklaşılmalıdır.
Avrupa’nın Nostrodamus’dan beri en büyük korkusu budur. İzleyin batılı televizyonları, hükümetleri; en büyük sorunları budur. Her gün bu sorunu tartışmaktadırlar. Konsey’in terörden de önceki gündem maddesi ‘immigration’dur.
Yeni hükümetin de en önemli faaliyet sahalarından biri bu evrensel hale gelen geniş bölgesel meseleyi(bütün Ortadoğu ve üç kıtayı ilgilendiren cephesiyle)göç meselesidir. Sorundan daha kapsamlı bir meseleler zinciridir.
İyi yönetilirse Avrupa Birliği üzerine geliştireceğimiz stratejik yaklaşımların nirengi noktasını teşkil edecektir-edebilir.
Hatta bizi üyelik müzakerelerin ciddiyet kazandırılmasına götürecek süreç uyum politikaları değil bu büyük kozumuzdur.
Yeni hükümetin bir diğer faaliyet sahası Ortadoğu Su Barışı’nın tesisi yolunda yarınki Türkiye’nin önünü açacak girişimleri başlatmak olmalıdır.
Ayrıca Türkiye iklim değişikliği, çevrenin korunması, sürdürülebilir kalkınma, insanın seyahat özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması, insan haklarının yeniden düzenlenmesi gibi konularda batılı ülkeleri bile kedi medeniyet temellerine döndürebilecek zihinsel ve matematiksel projelere imza atabilir, bir önderlik ortaya koyabilir.
Türkiye ULUSLARARASI GÖÇMEN KAMPI yapılmak istenmektedir. Batı vicdanını böylece susturmayı düşünmektedir. Türkiye Avrupa’nın tampon ülkesi olmadığını, tam üyeliğin hakkı olduğunu göstermelidir ve gerçekten on yıllık(en fazla) bir perspektif ve hazırlık döneminden sonra kesinlikle üyeliği elde edebilmelidir.
Geçmiş üç siyaset tarzına ne yazık ki Avrupa Ekonomik Topluluğu sonrasında AB karşıtlığı aşılanmıştır. Bunun Avrupa aklının bir ürünü olduğunu düşünmek mümkündür.
Kısaca yeni hükümet bazı bakanlıkları birleştirirken, bazı konuları da birçok bakanlığı ilgilendirdiklerinden daha geniş kapsamda değerlendirmeye başlamalıdır.
Suriye, Irak, Kırım, Afrika, Akdeniz havzası, Balkanlar, Kafkaslar, AB, ABD, Rusya, Türk Cumhuriyetleri, Çin, Hindistan, Afganistan, İran, Azerbaycan, Kıbrıs ile ilişkileri ise başka bir yazı konusu yapalım.
Bütün bunların dışında uçuk projeler olarak değil belki ama ülkenin gerçek soruları etrafındaki gerçek büyük projeleri kapsamında değerlendirilmesi gereken yeni projeler mevzuuna da yine yakında el atalım.
Yeni hükümetin başarılı olmasını diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.