Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Zulüm Son Bulmaz!

Zulüm Son Bulmaz!

İlk evvela sen, kendini düzeltmediğin sürece zulüm son bulmaz.

Yıllar öncesi merhum Aksaraylı İzzettin Efendi, yatağında hasta yatarken bizi kabul buyurdu ve şöyle dedi: “Evladım, boş yere ona buna çatıp durmayın, başımıza gelenler amellerimizin sonucudur.” O hasta hali ile anlattı:

“Mustafa Kemal diyanet ehlini toplayarak sormuş, ‘Hocalar, zamana uymak için Avrupa kanunlarını almak zorundayız, değilse uygarlıkta geri kalırız, ne dersiniz?’

Kafalarını sallayarak ‘uygundur’ dediler.

O zaman salonda bulunan ve de bu işlere karşı çıkan hocaya seslenmiş:

‘Bak efendi, herkes razı yerinde doğru dur’.”

Hep doğru durduk ve de omurgadan yamulduk.

Hilafet kaldırılırken de aynı kafalar korkudan sallandılar. Şimdi bakıyoruz, Hıristiyan aleminin temsilcisi Papa var, Müslüman’ın temsilcisi yok.

Laikleştik, çağdaşlaştık, yozlaştık…

Elde avuçta bir şey kalmadı.

10 Kasım nedeniyle çıkan “Kemal mi, Kamal mı” tartışmasına katılmayayım dedimse de yine duramadım. Damardaki kan 68 kuşağını sahaya çekiyor.

Hangimiz olursa olsun yerimizde duramayız.

Mustafa Kemal, Zağnos Paşa Camii’nde yaman bir hutbe okuduğunda Kemaldi.

Özellikle 1924 sonrasında Kamal oldu…

Bilmeyen varsa nüfus kaydı orada, alsın okusun.

Kemal mi, Kamal mı görsün…

Bu ülkede bir terslik var, milletin inancına ve de tarihine ihanet edenler işi İslamiyet üzerinden kotarıyorlar. İngiliz casusu Lavrens de Müslüman görünümlü idi.

Merhum Padişah Vahdettin, M. Kemal için “benim en güvenilir, en dindar subayım” demişti. O yüzden Anadolu’da başlayan ayaklanmaları organize etmeye onu görevlendirdi.

Sonra o da padişahını sürgüne gönderdi.

Mısır devletinin başına seçilen Mursi’nin de akıbeti öyle oldu.

Sözde Sisi en dindar subayı, üstelik hanımı da çarşaflı!

Şimdi Sisi devlet başkanı, Mursi de idam mahkumu.

Dedik ya, zulüm son bulmaz.

Bu ülkenin çocuklarına “Medeni Bilgiler” adı altında okutulan dersin ana gayesi ‘İslamiyet 

Arap’ın dini’, Kur’an da ‘Muhammed’in yazmasıdır’...

Merak edenler Doğu Perinçek’in “Atatürk Din ve Laiklik” adlı kitabını bulup okusunlar. Perinçek, kitabında demek istiyor ki:

 “Ey akılsız mollalar, Atatürk sizin değil bizim adamımızdır.” 

Kim kimin adamı olursa olsun beni ırgalamaz da, mihrap ve minberlerde Kemalistlere yağcılık yapacağım diye cemaati yatırıp kaldıranlara şaşarım.

Çoban kör cahil cemaat koyun…

Şimdi anladınız mı bu millettin 10 Kasım’ı neden iki üç değil de birdir.

1000 yıllık tarihimizde tek bir tane mi devlet adamımız var?

Hani Malazgirt’i Romen Diyojen’e mezar eden Alparslanlar?

Hani Haçlı sürülerini çil yavrusu gibi dağıtan Selahaddin Eyyübi’ler?

Hani dünyada yeni bir çağ açan Fatihler.

Hani Muhteşem Süleyman Kanuniler?

Hani Halife Yavuzlar?

Makberlerinde nöbetçiler, toplar tüfekler var mı?

Tarih onları koruyor..

Ölüm yıldönümlerinde insanlar cadde ve sokaklarda dikilmeye, siren sesleri dinlemeye, vaftize, trafik akışını engellemeye zorlanıyor mu?

O büyüklerin bizden beklediği bir fatiha…

Ve de yazdıkları tarihe sadakat… 

Bazılarımız 10 Kasım için “zulüm son buldu” demişse de, bulmadı arkadaş. Asıl zulmü Müslüman Müslüman’a yapıyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi