Dergâhın Şairiyle…
Millî şairimiz Mehmet Âkif toplumsal meselelere karşı her zaman duyarlı olmuş, yaşadığı devirdeki siyasi ve sosyal hayatı eserlerinde başarıyla işlemiştir. 27 Aralık günü vefatının 79. yıldönümün-de rahmetle yâd edeceğimiz Âkif, Millî Mücadele yıllarında İstiklal Marşımızı kaleme almış iyi bir edebiyatçı ve tevazunun hâkim olduğu hayatıyla örnek bir şahsiyettir.
Takvimlerimiz 27 Aralık 1982’yi gösteriyordu. Bir gün önce yağan kar buz keserek caddeleri dondurmuştu. Soğuk neredeyse iliklere işliyordu. Gazeteye göz atarken “Mehmet Âkif anılıyor” başlıklı haber dikkatimi çekti. İstiklal Marşı şairimizin İstanbul’da defnedildiğini, mezarının da orada olduğunu bildiğim için şaşırmıştım. Okul yıllarındayken haftada iki defa okuduğumuz, ancak şuuruna bir türlü eremediğimiz marşımızın şairinin bir toplantıyla anılmasını ilk defa duyuyordum. Haberi okuyunca içimin tuhaf duygularla doluverdiğini fark ettim. Meğer bu anma programını düzenleyenler, Âkif’in dikkat çektiği Asım’ın neslinden gelen Türkiye Yazarlar Birliği üyesi dostlarımızmış. Mehmet Âkif’in Millî Mücadele yıllarında Ankara’da bulunduğu sırada ikamet ettiği Taceddin Dergâhı’nda yapılacak toplantıya birkaç dostla birlikte katıldım. Taceddin Sultan Camii’nin mütemmim cüzü Taceddin Dergâhı’nı da bu vesileyle öğrenmiş oldum. 1988 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yapılan onarımla bugünkü görünümünü kazanan dergâhta, Burdur Milletvekili Mehmet Âkif dostlarıyla Millî Mücadele meselelerini görüşmüş, musikişinas insanlarla meşk etmiş, İstiklal Marşı’nı da bu mekânda yazmaya başlamıştır. Hatta bazı geceler, gelen ilhamı kaçırmamak için dörtlükleri dergâhın duvarlarına kazıdığı da anlatılmaktadır. Bütün dünyaya küskündüm dün akşam pek bunalmıştım / Nihayet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım mısralarıyla başlayan “Bülbül” şiirini de bu evde yazdığını unutmayalım.
Dr. Mecit Bumin, Türk Edebiyatı dergisinin 1982 yılında yayımlanan özel sayısında, zulmü alkışlamayan, zalimi sevmeyen, mazlumun dostu Mehmet Âkif’in son günlerini İstanbul Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nın bir odasında geçirdiğini, o dönemde kendisini ziyarete gidemediği için büyük üzüntü duyduğunu anlatmaktadır. Merhumun vefatını bir rastlantı neticesinde duyduğunu belirten Bumin, Âkif’in cenaze töreninde sadece bir grup talebe ile dostlarının yer aldığını ifade eder. 1982 yılında Mehmet Âkif’in vefatının 46. yıldönümünde Türkiye Yazarlar Birliği’nin düzenlediği anma töreninde, tıpkı merhumu Edirnekapı’daki kabrine defnedenler gibi, gönüllüler bir araya gelmişti. Taceddin Sultan Camii müezzininin Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından okuduğumuz Fatiha’nın Mehmet Âkif’in ruhaniyetine vasıl olması için Cenab-ı Allah’tan arz ve istirhamda bulunduktan sonra Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu Genel Başkanı ve Mehmet Âkif denildiğinde akla gelen birkaç isim-den biri olan D. Mehmet Doğan, anlam yüklü olduğu kadar heyecan uyandıran bir konuşma yaptı. Doğan, “Mehmet Âkif içinden çıktığı toplumun dertlerini ve meselelerini bir fikir adamı gibi şiirlerinde ele alan, şiirle düşünen, aynı zamanda da inandıklarını yaşayan ve sonuna kadar savunan örnek bir aydınımızdır. Mehmet Âkif gibi topluma mâl olmuş büyük bir şahsiyeti bütün yönleriyle ele almak, tanıtmak zorundayız. Âkif’i şu ya da bu yöne çekmek veya daral-tıp sınırlayarak ele almak ona en büyük saygısızlık olur” derken, Türkiye Yazarlar Birliği’nin sonraki yıllarda peş peşe düzenleyeceği “Mehmet Âkif Bilgi Şölenleri”ni işaret etmişti. Konuşmalardan sonra iki katlı küçük, mütevazı binayı gezme imkânımız oldu. O gün merhum Âkif’in tesbihi ve cep saati sergilenmişti. Dergâhın bahçesinde “Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı!” mısraı eşliğinde Âkif’le birlikte dolaşıyorduk.
Mehmet Âkif, her millî ve toplumsal meseleyi açık ve etkili bir şekilde ortaya koymuştur
“Yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz / İnler ‘Safahat’ımdaki hüsran bile sessiz!” mısralarıyla seslenen, milletin ıstıraplarını terennüm etmiş olan Mehmet Âkif, deşmek istediği her memleket yarasını, göstermek istediği her millî ve toplumsal meseleyi eserleriyle açık ve etkili bir şekilde ortaya koymuş, sorunlarla mücadele etmekten de geri durmamıştır.
Son yıllarda Mehmet Âkif hakkındaki çalışmaların akademik çevrelerce ele alınmasının yanı sıra özellikle Türkiye Yazarlar Birliği’nin bu konuda önemli adımlar attığını yakinen bilenlerdenim. Yıllar önceki anma etkinliklerinden başlayarak her 27 Aralık’ta davet yapılmadan Taceddin Dergâhı’na gelenlerin azim ve kararlılığıyla 2007 yılında “İstiklal Marşının Kabul Edildiği Günü ve Mehmet Âkif Ersoy’u Anma Günü Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiştir.
Mehmet Âkif’i yakından tanımak, tanışmak veya tanışıklığınızı pekiştirmek isterseniz 27 Aralık 2015 tarihinde saat 10:00’da Taceddin Dergâhı’nda buluşalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.