Kendi Düşen Ağlamaz!
Gerçekten de güzel bir yakıştırmadır bu başlık... Sen düz yolda giderken tutup da atraksiyona kafa ve adale yorarsan mutlaka tökezler düşersin...
Buraya nereden ve ne için mi geldim. Önce Trabzonspor’dan başlayalım. Aslında başlığı uzatıp da oraya bir de, “Aslını inkâr eden...” yakıştırmasının sadece bu üç kelimesini de eklemek gerekir. Neden mi? Bakınız Trabzonspor’un İstanbul saltanatına son verdiği yıllara... Yabancı var mı? Yok! Daha sonraları mı? Bu coğrafyamıza yakın yerlerden gelenlerle iddialar devam etmiş. Ama siz, “Viç”li bir hocayla Avrupa’da sokağa bırakılmış ne kadar eski şöhret varsa hepsini cebinizdeki mangırın sayısına bakmadan alırsanız, halimiz bu olur işte... O günden bu yana da hâlâ toparlanmanız mümkün olamaz. Bitti mi? Hayır! Başkanınız battık, çöktük dedikten bir-iki saat sonra bu ülkenin sıradan bir uç adamına bonservis bedeli olarak 2 milyon 750 bin avro öderse, sizin eski günlerinize dönmeniz asla mümkün değildir. Ve siz taraftarlar, kusura bakmayın ama bir kırmızı kart protestosu için 20 bin kişi geliyorsanız maça, adama sormazlar mı daha önceleri nerelerdeydiniz diye... İlla ki bir kırmızı kart mı gerekirdi? O zaman takıma söylersiniz, her maçta ne yapar eder bir uygunsuz kırmızı görür, siz de tribünleri doldurup bundan 40 sene önceki gücü ortaya koyarsınız. Dost acı söyler sevgili Trabzonlular...
Maç mı? Eldeki malzeme ile bu... Bu Osmanlıspor kulübü daha dünkü geçmişi ile bu oyuncuları bulup alırken, siz kimleri aldınız? Gaziantep’ten ünlü bir santrfor aldınız... Sizin oynatamadığınız futbolcuları o formada izlerken ne düşünüyorsunuz acaba? Özetle Trabzon’da çok ama çok köklü bir reforma ihtiyaç vardır. Vallahi, şu anda kuruldukları köşelerinden alabilirseniz Ahmet Suat, Özkan Sümer hocalar bile bu süreçte ciddi doğru yol göstericiler olabilirler. Bakınız Şenol Güneş hocanız nerelerde neler yapıyor... Yazık! Üzülmemek elde değil... Ülkenin futbol yapısını, çarkını İstanbul’dan koparıp ülkeye yayan bir kaynak bu halde olamaz...
SONRA TFF
Bu yazıya girer mi, girmez mi bilemem ama, yeri gelmişken yazmalıyım. Futbol Federasyonunun müthiş başkanı son basın toplantısında artık bundan böyle MHK ve diğer kurulların spor camiası tarafından seçileceğini açıkladı. Hayret! Yahu sizin dünyadan haberiniz yok demek ki? Türkiye bu yola yıllar önce sapmıştı. Hani şu özerklik yasası çıktıktan sonra... UEFA ne yaptı o zaman? Çabuk kendiniz belirleyin kurullarınızı federasyon yönetimi olarak deyip kulağımızı çekti. Ve yasada değişiklik yapmak zorunda kalıp, seçimle değil atama ile oluşturduk kurulları... Halimize bakınız lütfen! Ama amaç Salih’in kartından sonra ortalığı eyyamcılıkla susturmak... Neyse, en azından mahkemenin verdiği şu bir maçlık e-bilet blokajı kararına uymayacaklarını, çünkü bütün bu konudaki yetkilerin yine yasa ile kendilerinde olduğunu açıkladılar sitelerinden... Bu bile önemli vallahi...
ŞENES NEREDEYDİ?
Son bir kaç satırda FİFA kongresinden... Adaylar konuşurken, açılış yapılırken, özetle koca kongre boyunca FİFA yönetim masasının tam ortasında, yani o sırada başkan olmadığından en yetkili üye olarak kim oturuyordu acaba? Şenes Erzik! Hani şu bu ülkede bırakın futbolun tekniklerini, futbolun uluslararası yapısından haberi bile olmayanların zaman zaman sataştığı Şenes Erzik... Gülsek mi, ağlasak mı bilemiyorum vallahi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.