...Sonra bedel ödenir!
Bir futbol takımı veya herhangi bir takım sporu branşı, bir müsabaka sırasında cilveli davranırsa, normal pas sunma yerine olmadık biçimde topuğunu kullanırsa, özetle varyeteye kaçarsa bunun bedelini hiç de beklenmedik biçimde skor tabelasında öder...
Yukarıda cümle adeta bir kural gibi işlemiştir dünden bugüne... Hemen Rizespor-Beşiktaş maçı ile bağlantı kuralım. Müsabakanın bir çok yerinde Beşiktaş takımı geriden iyi biçimde organize ettiği atakları yukarıda yazdığım futbol ukalalıkları yüzünden gol yapamadı, hatta rakibine kontratak imkanları sundu. Bu işlerde de başrolü Gomez, zaman zaman Kerim ve Olcay oynadılar.
Böyle maçın özelini özet olarak bunduktan sonra bazı detaylara girelim. Beşiktaş’ta Gökhan yoktu. Quaresma yoktu. Geri kalanı bu sezonun ideal on birinin elemanları idi. Tabii ki herkesin merakı ilk defa ilk on birde sahaya çıkan Kerim’in ne yapacağı idi. Kerim mi ne yaptı? Topla fazla arkadaşlık etmeyip de, o sürati ve çabukluğu ile yediği ilk adamdan, ilk rakipten sonra topu yeniden bir arkadaşına verip alışı ile bence göze çarpan bir numaralı Beşiktaşlı oldu. Şahane de bir gol atı. Ama birçok organizasyon sırasında da yeni alış verişler için normal pası düşünmeyip topuzla fantezi yaparak farkın açılmasını da engelledi dersek yalan olmaz. Aynı hayata Olcay da düştü. Hele hele Gomez... Burada bir soru sormak isterim Şenol hocama... Acaba bu Cenk neden hep bitime on dakika kala girer oyuna? Bu takımın öndeki en hareketli adamı Cenk’tir. Özellikle hem kapalı defansı açar bu özelliği ile hem de açılmış defansın içine iyi yer seçip dalar ve pozisyon bulur. Buldu da ama attığı şutlar kaleci tarafından çelindi. Hani acaba Şenol hoca da, Pereira’nın yakalandığı gibi bir Van Persie garabetine mi yakalandı, Gomez bağlantısında..?
Beşiktaş hedefe giden yoldaki bence en ciddi engeli aşmış oldu. Ama bir de önemli zayiat verdi. Oğuzhan’ın kasığından sakatlanıp çıkması demek, Beşiktaş’ın önümüzdeki maçlarda, en azından sanki Nisan sonuna kadar Oğuzhan’ın yerine kimle oynayacağı bilmecesini sunmuştur. Bu, Tolgay olabilir... Bu Necip olabilir... Bu tam düzelmiş ise Veli olabilir... Yani Şenol hocanın üç alternatifi var. İşte burada rakibe göre, oyunun gidişatına göre, ya da planlanmış oyuna göre bir seçim yapılması gerekiyor… Zaten teknik adam ustalığı da burada yatıyor.
Tabii ki Tolga’dan söz edeceğim. Hele ki bunda da en büyük hak benimdir. Çünkü bu ülkede ne kadar spor yorumcusu, yazarı varsa hepsinin hedefinde Tolga vardı. Beşiktaş şayet ileri gitmek istiyorsa mutlaka bir kaleci almalıydı. Bendeniz de bunu şöyle yorumlamıştım: “Kaleci alınacaksa, bu ancak Tolga’nın arkasında bekleyen tip olmalıdır...” İşte penaltıyı resmen kurtardı, takımı iyi yönetti ve yerinde uzanış ve çıkışlarla varyete yarışındaki arkadaşlarının neredeyse bir beraberlik sunmasını önledi.
Rizespor, o andan itibaren izliyorum, Kweeke’nin yokluğunu ciddi şekilde hissediyor. İnanılmazdı; bir futbolcunun gol sevinci sırasında altı aylık sakatlığa yakalanacağı... Şimdi Rize takımının ucunda top tutulamıyor, tutulsa da çabuk kaybediliyor.
Özetle, çok yüksek orandaki pas alış verişi ile Rizespor’un bloklarını iyi aşan Beşiktaş maçı kazandı. Ama bunu yaparken varyeteye kaçmayıp daha gerçekçi davransaydı, bir beraberlik korkusu da yaşamaz, maçı çok önceden bitirirdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.