Hilal Tv. ye Kardeşlik Görevim 2
Bu yazdıklarımız özelde Hilal Tv. için olsa da aslında sözümüz geneledir diyerek başlayalım isterseniz.
Müslüman; Allah Teâlâ’ya içten gelerek samimiyetle iman etmekle, değerli dinini aşk, iştiyak ve ihlâsla yaşayarak O’na ibadet ve itaat etmekle, başta insanlar olmak üzere cümle mahlûkatına şefkat ve merhametle davranıp iyilik ve ikramda bulunmakla, nefsine karşı arzu, şehvet ve ihtiraslarını gemleyerek sabırla mücahede etmekle, şeytanların kışkırtma, aldatma, vesvese ve telkinlerine aldanmayarak onlara düşman olmakla, bir imtihan için verilen aziz ömrünü, çok dikkatli ve bilinçli bir şekilde yaşamak borcundadır.
Bu açıdan bakıldığında bugünkü manzara maalesef hiç de iç açıcı değildir. İslam coğrafyasında din ile Müslümanlar arasında ciddi kopukluklar oluşmuş. Sebebi ne olursa olsun, işte bu manzara kabul edilebilecek bir vaziyet değildir. Her Müslüman kendisini az çok bundan kurtuluş için çabalamada sorumlu hissetmelidir.
Dünün macerasını yedi sekiz kitabımızda yazdık. Batıllılaşma macerasını, haçlı saldırılarını, kaleyi içten yıkanları, İslam’a konan engelleri, Müslümanların prangalarını yazdık. Bu konularda eser çok hamdolsun. İsteyen kardeşlerimiz bir de bizim kitaplarımızdan okuyabilirler. Ama neden tv.lerden de aynı konuları öğrenmesinler?
Üzülerek görüyoruz ki buradaki kafir oyununu, laikliğin zulme dönüşen yanlış uygulamaları ile Müslümanların nasıl hayatın dışına atılmak istendiğini, yeryüzünün en güzel hukuku olan şeriatın nasıl öcü gösterildiğini, Hilal Tv. anlatmıyor. Belki Mustafa İslamoğlu bunların bir kısmını bir zamanlar yazdı. Tamam ama o yazılanlar da Hilal Tv. yok nedense. İslamoğlu’nun çıkışındaki ile geldiği nokta arasında gündem olarak çok fark var. bu değişikliği sadece bir meşguliyet farkı ve öncelikler meselesi olarak düşünebiliriz. Peki ama neden Hilal Tv. o eski konuları gündeme getirmitor?
Evet, Hilal Tv.de hiç gündeme gelmiyor sistem ve şeriat kavgası. Ne Bayındır’ın, ne Bayraktar’ın, ne Taslaman’ın, ne Okumuş’un ne de benzerlerinin sistemle bir kavgası yok. Onlara bir çift lafları olsun yok. Bütün eleştirileri Müslümanlara. Bu kötü gidişin, bu dini bilmeyişin ve yaşamayışın tek sorumlusu Müslümanlar. İnsaf ya hu!
Üstelik doğru dürüst bir eleştiri olsa hadi neyse, hep hakaret, hep alay, hep aşağılama, hep inkar. Ne diyelim, beddua bize yakışmaz, yine dua edelim. Allah ıslah eylesin de kendileri de biz de şerlerinden emin olalım.
“Yahu bu hırsızın hiç mi suçu yok?” demiş Nasrettin Hoca. Yeryüzünde ve ülkede her ne suç varsa Müslümanlarda öyle mi? Bu ülkede İslam’a Müslümanlardan başka zarar veren, düşmanlık eden yok yani, öyle mi? Bu aklınıza, insafınıza, adaletinize ve vicdanınıza nasıl sığıyor?
Ey “uydurulmuş din” diyerek selefe hakaret edip aşağılayanlar, şu mübarek ağzınızı bir gün de İslam ile aleni savaşan dıştaki Batıya ve içteki batıcılara, laikçilere çevirseniz ölür müsünüz? Evet, ölürsünüz. Onların sahipleri var. ama nasıl olsa Müslümanların sahibi yok, onlara atış serbest. Yiğitliğiniz ancak Müslümanlara söküyor değil mi?
“Ey Müslümanlar! “İslam dini iyi olsaydı, İslam âlemi böylesine cehalet, zaruret, tefrika, atalet ve meskenet içinde olur muydu?” diyenlere bir sözünüz yok mu sizin? Mübarek şeriatınızı ancak hadisi inkar ile savunacağınızı mı sanıyorsunuz? “Ver kurtul” kolaycılığı yani. Bir başka adı teslimiyet.
Şeriatı savunmak çok kolay size göre. Hırsızın eli kesilmez, zina eden dövülmez veya öldürülmez, irtidat edene bir şey denmez, adam öldüren kısas edilmez. Kılık kıyafete karışılmaz. İçen içebilir vs. vs.
Peki yasa adına ne yapılır?
Modern Batının yasaları kopya edilir öyle mi?
Evet, aynen öyle diyor bir kısmı açıktan bir kısmı da diyemiyor ama zeminini hazırlıyor, yerini yapıyor.
Bir örneğini gelecek yazıma bırakarak konuya devam edelim isterseniz.