Monaco, Ronaldo ve Sosa...
MAÇLAR stop edince bazı konuları aynı yazıda değerlendirmek daha doğru olur diye düşündüm.
Önce Fenerbahçe’nin elemedeki rakibi Monaco ile başlayalım. Yanılmıyorsam artık şirket veya kişi sahibi olan bu Fransız ligi takımı sık sık oyuncu değişikliklerine uğruyor. Ama oyun sisteminde, oyun felsefesinde pek değişlik göstermiyor. Fenerbahçe ilk maçı Kadıköy›de oynayacak. Herkese göre bir dezavantajdır bu... Ben de tam aksini savunurum hep. Çünkü ilk maçta rakibin neyi var neyi yok tanıyorsunuz. Hani o da kendi sahanızda küçük de olsa bir avantaj da verseniz, tanınmadık yeri kalmayan rakibi rövanşta daha zor durumlara düşürebilirsiniz. Yeter ki siz elinizdeki kadroyu doğru kullanınız. Hele hele bu üçlü savunma denemesinden bir an önce vazgeçerek. Sorun bakalım Fenerbahçe›nin şu andaki kadrosunda bulunan oyunculara, acaba kaçı bu oyun modeli ile oynamışlardır Sadece savunmanın üçlü kurulması ile bire bir bağlı değildir. Kenarları, üçlünün önündeki oluşum, hatta öndekilerin özellikleri nelerdir Bunlara da bakmak dorumda olmasınız. Yoksa üçlü bomba gibi diye çıkarsanız sahaya, yanabilirsiniz. Yine de en azından play-off›a kalmak gerekir. Şimdiden iyi şanslar dileyelim. Bendenizin Monaco ile anıları da vardır. Tanju›nun golüyle kazanılmış bir Galatasaray maçı vardır. Yine 5-2›lik bir Galatasaray yenilgisi vardır. Stat bir harikadır. Deniz doldurularak yapılmıştır. Neyse daha ilerideki günlerde anıları genişletip yazarız.
***
Şu Ronaldo var ya... Portekiz’in kaptanı... Real Madrid’in büyük silahı... Bu Ronaldo Avrupa Futbol Şampiyonasını kazanan takımın kaptanı idi. 275 bin avro da prim aldı. Ve de sen kalk bu paranın tamamını çocuklar için kanserle mücadele eden bir vakfa bağışla... Peki, hiç bir şey yapmadan bizimkilerin aldıkları bundan daha büyük rakamlarla neler yapıldı Bilemeyiz. Denilebilir ki; “Ronaldo, Real’den servet alıyor, bizde o kadar para yok. Bu nedenle parayı gömdük...” Tamam... Tamam da en azından bir on binliği şu vakfa veya derneğe bağışladık lafını duysaydık az mı duygulanır, o futbolcuya daha bir başka gözle bakardık. Neyse...
***
Beşiktaş’la Sosa arasındaki kavga nihayet futbolcunun idmana çıkışı ile tatlıya bağlanmış. En azından şimdilik... İdmandan önce Şenol Güneş almış oyuncusu karşısına bir konuşma yapmış birebir tabii ki... Sonra da idmana çıktığından onu diğer futbolculara “Hoş geldin” alkışlaması yaptırmış. Şu Şenol değişik adam be... Sanırım Sosa’da hoşafın yağı erimiştir bu jestten sonra. Ben Sosa’ya sormak isterim; “Sen bu başkaldırıyı başka bir kulüpte yapsaydın ve de idmana dönseydin, teknik direktörün bu jesti yapar mıydı Bitmedi. Acaba sen başka bir kulüpte bu kadar para kazanabileceğini sanıyor musunuz Hayır, daha bitmedi. Eşinin terörden korktuğu sebebiyle Beşiktaş’ı bırakmak istediğini söylemiştim. Ey Sosa, seni Nice’ten isteselerdi, eşin ne derdi ki acaba” Sorularım bitti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.