175 dolara hamburger!..
ABD’de epeydir sürmekte olan ve bütün dünyayı etkileme eğilimi gösteren ekonomik kriz, şimdilik tatlı sonla neticelenmiş gibi gözüküyor.
Tatlı son, daha çok ABD ve ABD ekonomisi için. Bu arada battığı söylenen yüzmilyarlarca dolar sebebiyle, hangi ülkelerde kimlerin canı yandı ve yanacak, tam bilmiyoruz. Kriz dalga dalga başka ülkeleri etkilemeye devam ediyor çünkü...
İyi de, ABD’de olup biten bir olay okyanusların ötesini bile, yani nerdeyse bütün dünyayı nasıl etkileyebiliyor?..
Bu sorunun cevabı, dünyamızın yavaş yavaş almaya başladığı halle alakalı. Bu halde bir yerlerde bulunanlar, sadece bir hamburger menüsü için 175 dolar ödeyebiliyorken, başka yerlerde bulunan bazıları, yiyecek ekmek bulmakta bile güçlük çekiyorlar..
Bunun nasıl olup da olabildiği uzun ve karmaşık bir mesele. Ama isterseniz, ‘nasıl olup da olabiliyor?’ üzerine biraz fikir jimnastiği yapalım.
Sadece hali vakti yerinde olanların değil, artık nerdeyse orta ve hatta dargelirli ailelerin çocuklarının bile meraklı olduğu marka ayakkabıların, pantolonların, montların, tişörtlerin... satış fiyatlarını aşağı yukarı biliriz de, maliyetleri ve dahası nerede ve nasıl üretildikleri hususunda bilgimiz var mıdır acaba?
Sözgelimi marka olduğu için 150 YTL vererek aldığımız, tanınmış markalardan birisini taşıyan, herhangi bir mamulün maliyeti nedir?
Bu maliyetin ne kadarı üretimde görev alan insanlara yansır?
Mesela, tüketiciye tanesi 150 YTL’den satılan malları üreten fabrikada, çalışan her işçi başına 100 adet üretim yapılıyor olsa, işçilerin cebine kaç kuruş girer?
O malın üretildiği ülkenin maliyesine intikal eden verginin bu maliyet içerisindeki payı ne kadardır?
Satış fiyatlarına bakarak, gerek çalışanların gerekse o malların üretildiği ülkelerin de iyi kazandığını varsayarız, değil mi?
Hayır öyle değil...
Dünyanın parası ödenerek alınan ünlü markaların hemen tamamı, gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde fason üretim yaptırırlar ve oralarda yapılan üretimden, üretimi yapanların aldıkları pay, satış fiyatına kıyasla, devede kulak bile değildir.
Marka malların üretim maliyetleri, satış fiyatlarının onda, on beşte, hatta yirmide biri bile değildir çoğu zaman.
Çin’de, Malezya’da, Endonezya’da, Bangladeş’te... son derece ağır çalışma şartlarında ve belki boğaz tokluğuna fason olarak ürettirilir birçok marka mamul. Ve üretene nerdeyse hiçbir şey kazandırmazken; ürettirene, ona finans sağlayana, reklamını yapanlara, bu reklamları yayınlayanlara... servet kazandırır.
Bu yüzdendir ki, o pahalı malları üreten işçiler karınlarını doyurmak için ekmeği bile zor bulur ve imalathaneler de sıkıntılar içerisinde hayatiyetlerini sürdürmeye çalışırlar.
Bu işler üzerinden her nasılsa para kazanan, üretimle, maliyetle, vergi ile, imalathanenin ya da işçilerin sıkıntıları ile hiç alakaları olmayan birileri ise, porsiyonu 175 dolar olan Hamburgerleri tıkınarak karınlarını doyuruyorlarmış!..
Porsiyonu 175 dolara hamburger!..
Derdimiz tabii ki servet düşmanlığı ya da kolayından toplumculuk yapmak değil.
Derdimiz, dünyamızın aldığı hale; anlatmak için kullanabileceğimiz ‘adaletsiz’ sıfatının bile yetersiz kaldığı hale işaret etmek.
Bir yanda canını dişine takarak, nafakasını temin etmek için gece gündüz demeden çalışan insanlar ve o insanlara iş imkanı sağlayabilmek için kıvrananlar; öbür yanda ise, üretime katkıları dolaylının da dolaylısından ibaret olan ve ama daima aslan payını kapan bir kesim...
Bu işlerin böyle yürümesi, dünya üzerinde oluşturulmaya çalışılan ekonomik sistemle alakalı bir şey.
Yeni Dünya Düzeni dedikleri de, galiba bu. Ve hiç ama hiç hoş bir şey değil...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.