Ahmed Gürkan

Ahmed Gürkan

Lozan’da Topraktan Daha Mühim Olan Kaybımız

Lozan’da Topraktan Daha Mühim Olan Kaybımız

 Batılılar Türkiye’nin paylaşılması için 1071’den beri yüz büyük proje meydana getirdiler.

 I. Cihan Harbi’nin gayesi de aynıydı. Türkiye galip devletler arasında pay edilecek ve Avrupa’nın dünya hâkimiyetinin karşısında potansiyel bir tehdit olan “Halifelik” ortadan kaldırılacaktı.

 Lozan’ın gizli taahhütlerinden biri de “Halifelik Meselesi” idi.

          

            Türkiye, 3 Mart 1924’te halifeyi hâl ettiğini duyurdu, İngiliz Avam Kamarası da birkaç hafta sonra Nisan 1924’te Lozan Anlaşması’nı onayladı. Yani İngilizler Lozan’ı onaylamak için şart olarak öne sürdükleri halifelik meselesinin çözümünü beklediler.

 

            Peki, Halifelik neden bu kadar mühim?

 

            Bugün dünyadaki Müslümanların esas sıkıntısı başsızlık, lidersizlik.

 

            Bütün Müslümanların üzerinde mutabık kaldığı, fikirlerine itibar ettiği, ihtilaf anında çözüm için başvurduğu bir merkez, bir kurul, bir müessesenin olmayışı Müslümanların büyük bir noksanlığı.

 

            Bazı Müslüman ülkelerde ceberrut şahısların yönetimi gasp edip, halklarına zulmetmeleri, buna mukabil, Müslümanların hakkını savunacak bir otoritenin olmayışı çok büyük bir eksiklik.

 

            Müslüman ülkeler arasında müşterek siyasetin tesisine vesile olacak bir merkezin mevcut olmayışı başka bir zayıflığımız.

 

            İşte Hilafet bu saydığımız noksanlıkları giderecek, belirttiğimiz hususları yerine getirecek bir müessese olacak.

 

            Bunu asla hafife almayalım. Türkiye ve S. Arabistan gibi kendi ayakları üzerinde ancak durabilen iki Müslüman ülkenin dahi yan yana gelmesi bazı müşterek kararlar alması çok büyük tesir meydana getiriyor. Bunu daha geniş ölçekte Halifelik müessesesini ihya ederek yapmaya kalkıştığımız da ise hem daha çok tesirli hem de daha semereli olacaktır.

 

            Şurası unutulmamalı ki, 3 Mart 1924 tarihli kânunda “Halife hal’ edilmiştir (vazifesinden alınmıştır). Hilafet, Hükûmet ve Cumhuriyet mânâ ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan, Hilafet makamı mülgadır (kaldırılmıştır).” denmektedir.

 

            Yani Halifeyi indirmişler, Hilafeti Hükûmetin üstüne yüklemişlerdir. Buna gerekçe olarak da Hilafet, Hükûmet ve Cumhuriyetin esasında aynı manada bir ve beraber olduğunu ifade etmişlerdir.

 

            Bugün Türkiye’nin tek başına Halifeliği ihya edecek siyasî kudreti olmayabilir. Lâkin bu konuyu zihinlerimizde, gündemimizde tutmaya devam edip, gelecek siyasetimizi bu gayeye göre bina edersek kazanan elbet tabii biz oluruz, yeni nesiller olur.

 

            FETO ve PKK ihanetlerinin olmadığı temiz bir Türkiye dünya siyasetinde söz sahibi olmak istiyorsa Halifeliği ihyaya yönelmelidir.

 

            Bugün İslâm’ı gözden düşürme amacıyla Batı tarafından kurulan DAEŞ terör örgütünün “Hilafet” iddiası da tesadüf değildir. Bu sayede mevcut kavramı kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışmaktadırlar. Lâkin bütün bunların kirli bir proje olduğu ortadadır.

 

            İşte bizim Lozan’daki en büyük kaybımız Hilafettir. Halifeliği ihya ederek bunun üzerine inşa edeceğimiz cihanşümul siyaset Türkiye’nin ve İslâm âleminin hayrına olacaktır. O zaman yeni anlaşmalar Lozan’da, Paris’te değil, Ankara’da, Bakü’de, Riyad’da imzalanacaktır.

 

            Yeni yetişen gençlerimizin bu hususlarda kendilerini hazırlamaları temennimizdir.       

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Ahmed Gürkan Arşivi