1,5 Milyon Türkistanlı Neden Şehid Edildi?
Hilafet ile alâkalı bize söylenilen içi boş, herhangi bir kıymet ifade etmeyen müessese olduğudur. I. Cihan Harbi’ndeki yenilgimizi engelleyemeyişi halifelik muarızlarının en güçlü iddialarından biridir.
İddialar bir yana yaşananlar bunun aksini ispat etmektedir. Lâkin tarih bütün hakikatiyle gün yüzüne çıkmadığı için kitle bu yaşananlardan bihaberdir.
Osmanlı Hanedanının en zayıf padişahlarından biri Sultan Reşad’dır. İttihat ve Terakki Cemiyetinin güdümündeki bu padişah zamanında Arnavutluk - Kosova dolaylarında bir isyan patlak verir. Binlerce asker bölgeye sevk edilse de isyanın bir türlü önü alınamaz. Bunun üzerine padişahın İslâm Halifesi sıfatı ile Arnavutluk dolaylarına seyahat etmesi planlanır. Netice de Halife Sultan Reşad’ın Şehid Murad-ı Hüdâvendigar’ın makamını ziyaret etmesi ve Kosova Zaferinin kazanıldığı sahada yabancı tarihçilerin verdiği sayı ile yüz bin Müslümanla Cuma namazı kılması isyanın sukût etmesine vesile olmuştur. Yani binlerce askerin yapamadığını Halifeliğin saygınlığı ile Sultan Reşad tek başına yapmaya muktedir olmuştur.
Hilafetin tesiri ile alâkalı vereceğimiz bir diğer misal Türkistanlı soydaşlarımızın başına gelen felakettir. Çarlık Rusya’sı, I. Cihan Harbi’nde sömürgesi altındaki Türkistan’dan Osmanlı’ya karşı savaşmak üzere asker toplamak ister. Türkistan ahalisi “Biz Halifenin ordusuna silah çekmeyiz” diyerek bu talebi reddederler. Bunun üzerine Ruslar silah zoruyla asker toplamaya kalkışır ve Türkistan’ın umumunda büyük bir isyan patlak verir. Bu isyanda 1,5 milyona yakın Türkistanlı şehid edilir. Bu büyük şehadet hadisesi bizim kitaplarımızda yer almamaktadır. Sadece sınırlı sayıda ilim adamı bu mevzuu yazılarında işlemiştir.
Cihan Harbi senelerinde Maveraünnehir bölgesinden 300’ü aşkın şahıstan meydana gelen hac kafilesi Osmanlı hududuna girdiğinde Halife’nin cihad ilân ettiğini öğrenir ve hepsi de orduya katılarak çeşitli cephelerde harp eder ve şehid düşer.
Şehid Enver Paşa dahi sırf Halife’nin damadı sıfatını kullanarak, Türkistan’a gitmiş ve orada binlerce mücahidin başına geçerek Kızıl Orduya karşı mücadele etmiştir.
İstiklâl Harbi’nin dahi gayesi Halifeyi İngiliz tasallutundan kurtarmaktır. Bunu dönemin paşalarının beyanatlarında bütün çıplaklığı ile görebilirsiniz.
İstiklâl Harbimiz, Millî Mücahede olarak isimlendirilmiş ve Müslümanlara çağrıda bulunularak Hilafetin felahı için bu mücadeleyi desteklemeleri istenmiştir. Kuzey Afrika’daki Şeyh Senusî ve binlerce müridi, Türkistan ve Hind Müslümanları İstiklâl Harbimizi desteklemiştir.
Hindli analarımız, bacılarımız tezgâhlarda halı dokuyup parasını Türkiye’ye gönderdikleri için İngilizler tarafından elleri kesilmiştir.
Bütün bu fedakârlıkları unutmak mümkün müdür? Ve bütün bu fedakârlıklara Hilafet için katlanıldığını, İslâm Halifeliğini temsil eden Türklerin hür ve müstakil olarak daim ve kaim olması için bu çilelerin çekildiğini unutmak mümkün müdür?
Bizim bu ifade etmeye çalıştıklarımız Halifeliğin en zayıf vaktindeki hâlidir. En kudretsiz zamanında dahi böylesine tesir meydana getiren bir müesseseyi nasıl olur da içi boş, tesirsiz bir makam olarak tanımlayabiliriz?
Ve şurası da unutulmamalıdır ki Hilafet kurtuluş reçetemiz değildir. Hilafet ancak ayağa kalkmış güçlü bir Türkiye’nin İslâm âlemini de ayağa kaldırarak emperyalizmanın karşısında mazlum ve mağdurları müdafaa edecek kudretli bir cephe meydana getirmesi için vesiledir.
Dünya beşten büyükse ki öyledir, o beş ülkenin kanını emdiği, sömürdüğü İslâm ülkelerini bir araya getirmek, müşterek siyaset izlemek, tek ses olmak ana hedeftir. Hilafet işte böyle ince bir siyasetin gereğidir.
Hilafet, başıboş kalmış İslâm âlemini bir araya getirmektir.
Hilafet, saltanat değildir. Resulullah aleyhisselam Efendimizden sonra gelen Raşid halifelerin hangisi birbirinin oğluydu? Saltanat ile liyakat daima bir arada gitmeyebilir. Halife de esas unsur liyakat-ehliyet olmalıdır. Saltanat dinî bir vecibe asla değildir.
Zihin kodlarımız o kadar değişmiş ki hilafet deyince bir kısmımız da menfi çağrışımlar meydana geliyor. Bu bir yerde bizim ayıbımızdır. Hilafet müessesesini layıkı ile kendi halkımıza anlatarak ikna edememişiz. Bize düşen emperyalizmanın iğfal ettiği zihinlerimizi aslına döndürene kadar anlatmaktır.
Bu satırları okuyan yeni neslin bu hususlarda kafa yorması temennimizdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.