Terör, sektör halini almışsa kolayına teri soğumaz
Dünyanın hangi noktalarında terörist olaylar olduğuna dikkat edin. Ve bir de bu kaostan kimlerin istifade ettiğine... Ceplerini dolduranlara, satanlara, alanlara...
Kalkınmış ülkelerde kanlı terör var mı?
Yok... Terör, sanayisini kuramamış, üretimde geri kalmış, silaha, doğalgaza, petrole bağımlı ülkelerde, başta bizde... Afrika’da, İslâm ülkelerinde...
Kısacası Batı’nın pazar olarak kullandığı yörelerde terör adını verdikleri sektörün kuruluş amacı sömürüdür... Kalkınmamış ülkelerin yer altı servetlerine el koymanın bir başka anlamıdır terör.
İsrail, ABD, İngiltere, Fransa... Onlar işgal etseler hem terörist olmazlar(!), hem de ürettikleri silahları bir yerlere satmak zorundadırlar... Dünyanın bir yerlerinde sürekli savaş çıkacak, insanlar ölecek, öldürecek... Değilse fabrikaları durur, işçi sınıfı aç kalır. Batı’nın bir anlamda kalkınması, Doğu’nun sırtına giydirilen kanlı bir gömlektir. Doğu’da kan akmadan Batı’da refah ve mutluluk olmaz.
Siz bakmayın müttefiklerimizin terör konusundaki açıklamalarına... Güya onlar da Aktütün olayları nedeniyle yas tutarlarmış....
Talabani de 17 askerimizin şehadet olayına çok üzülmüş. Barzani kınamış...
AB, PKK terörünü yerin dibine indirmiş...
Hepsi hikaye... Yalandan ayılma, bayılma numaraları...
Bakın bakalım, bu PKK Avrupa’nın hangi şehirlerinde çöreklenmiş? Televizyonları ile medyası hangi devletlerde faal? Hangi bankalarda paraları saklanıyor?
En önemlisi, PKK’nın eline verilen silahlar kimin? Kim eğitiyor bu PKK terörünü?
PKK’nın güvenlikte olduğu coğrafya ABD’nin kontrolünde değil mi?.. Hani Kandil Dağı’nı günlerce bombalamıştık, gözleniyorlarmış. Ama şimdi görüyoruz ki Kandil Dağı’nda teröristler kamp kurmuşlar, cephaneler yığmışlar... Hani Cudi Dağları yıkılmıştı?..
Rant var bu kavganın içerisinde rant... Rütbelisinde, rütbesizinde, politikacısında, sermayesinde rant var... Kürt’ün bebesi ile Türk’ün kınalı kuzusu ölmüş, o kadar önemli değil...
Düşünün, ülkenin bir karakolunu teröristler 9.5 saat dövüyor... Havan topları, uçaksavarlar, güdümlü başlıklar yağmur gibi yağıyor erlerimizin üzerlerine... Buna karşılık duran silahlara bir de bakın... El bombaları, G-3’ler... Makineliler...
İşte manzara ortada, 17 şehit... Ana kuzuları, genç beyinler... 9.5 saat çatışma, dile kolay... Bu zaman zarfında dünyanın hangi bölgesinden jet hızı ile yardım gelmez?.. Hangi uçak bu savaşa yardım ulaştıramaz? Haberler öyle... Ne gelen var, ne giden...
Sonuçta onlar öldüler, geride kalan vatan sağolsun...
Ne olacak şimdi? Hiç... Gidenler geri gelmeyeceğine göre, her zamanki halimiz... Açıklamalar, beyanatlar, biraz da halkı yatıştırmaya yönelik kuru gürültüler.
İçerikleri boş salvolar...
Geliyorlar, askerimizin konaklandığı karakolları basıyorlar, bombalıyorlar, öldürüyorlar ve kaçıyorlar... Bir değil, iki değil... Sanki o karakollar sahipsiz, korumasız, güvenliksiz.... Sanki bu üç beş eşkıyayı etkisiz hale getiremezmişiz, sanki bizim de düşmana karşı vuruşacak yüreğimiz yok.
Hepsi var, hem de fazlasıyla. Ne var ki, yine şehit, yine gözyaşı, yine feryatlar...
“Biz de onların şu kadarını etkisiz hale getirdik” açıklamaları da, acıyan yüreklere çare değil. Madem etkisiz hale getirdiniz, hani bu ölenlerin cesetleri? Hani ağlayan, sızlayan anaları, babaları?.. Adı soyadı, kimin nesi, memleketi?
“Ölülerini kaçırıyorlar” açıklamaları da, bu arenada çok yavan kalıyor... Artık çağımızda uydu var, pirenin rengi, boyu postu bile bu uydudan görüntülenirken PKK’nın cesetlerine neler oluyor? Kaçsalar da göreceğiz, uçsalar da göreceğiz...
Şehitler gösteriliyor madem, onlar da gösterilecek, masum kanların yerde kalmadığı görülecek... Görülecek cezasını çekenlerin son akıbetleri...
Hem o, hem de bir karakolun beş sefer bombalanması olayında sorumluların sorgulanmaması geliyor gündeme... Sorgulanmazlar, yaptıkları hatalardan soru sual sorulmaz....
Görüyoruz ki bu arenada değişik sesler de var... Bir Osman Pamukoğlu, sorguluyor meslektaşlarını, arkadaşlarını... Geçti diyor o eski Bor’un pazarı, artık görüşlerinizi, bölge halkına karşı duruşlarınızı, proje ve de programlarınızı değiştirin, gözden geçirin... Ama kime söylüyorsun, duyarlar mı, anlarlar mı? Bu terör yeni değil ki, aradan yıllar geçti, cenazeler, gaziler, yaralılar geldi geçti... Biz de ABD’nin Afganistan’da yaptığı gibi dağları, taşları, ovaları bombalıyoruz, hedefleri vuruyoruz, ama terör yine de bitmiyor, sayı olarak azalmıyor, aksine çoğalıyor...
Nasıl iştir? Bu terör, aklına estiğinde elini kolunu sallaya sallaya gelir gider... Yoksa, içeriden dışarıya giden bilgi akışının yolları mı kesilemiyor? Daha doğrusu hem askerin içerisinde, hem de halkın arasında PKK’ya bilgi sızdıranlar, yataklık yapanlar mı var?
Yani askerle halkın kaynaşamaması olayı mı? Neyin nesi?
“Halk PKK’ya yardım ediyor da, askerimize yapmıyor mu?..” soruları...
Şayet askerî garnizonlarda camileri kapatıp, ezanları susturmuş, halkın çoğunlukta okuduğu basına yasaklar koymuşsanız, televizyonlarına kısıtlamalar getirmişseniz bilin ki halk sizi desteklemez... Ser verir sır vermez... Rusya’daki ihtilali düşünün, komünistler önce tüm kiliseleri kapattılar, sonra da kendi elleriyle açmak zorunda kaldılar...
Halk dünyanın her yerinde halktır. Aynı hassasiyetleri taşırlar...
Terörle mücadele etmenin birinci basamağı halkı yanına çekmektir. Değilse, tabanda yüz bulan bir terörün kökü kolayına kazılamaz, bilesiniz...
(*) Emekli Hakim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.