Bekleyerek terörle mücadele olmaz
Terör ve ihanet karşısında Türk milletinin sabrı artık taşmıştır. Söz değil eylem zamanı çokta gelmiştir. Terör konusunda dünyanın en tecrübeli devleti, en ağır bedelleri ödemiş milletiyiz.Dolayısı ile ne yapılması gerektiği konusunda bir mutabakat sağlamak kolaydır. Zaten ihanetin uzantıları haricindeki siyasi partiler daha ilk dakikadan itibaren biraraya gelmiş ve bir de ortak deklarasyon yayınlamışlardır.
KONSEPT DEĞİŞMELİ
Alınması gereken ivedi tedbirlerin en başında terörle mücadele kanunun değiştirilmesi ve güvenlik güçlerimizin yetkilerinin arttırılması gerektiğini dünkü yazımızda değerlendirmiştik. Konsept olarak da bir ileri aşamaya geçilmesi gerekiyor ki, zaten bu söyleniyor ve bir miktar yapılıyor. İngiltere'deki terör eylemlerinden sonra Londra polisi bir Brezilya vatandaşını teröriste benziyor diye, anlından vurdu. Ertesi günü polis müdürü, "benzer durumda aynı şeyin olmayacağını garanti edemeyiz" diye açıklama yaptı. Terörü anayasa değiştirerek, demokrasi getirerek çözmüş dünyada bir ülke yoktur ve bunun aksini söyleyen ihanet içindedir. Teröristin anladığı tek dil, onu ortadan kaldırmaktır. Bütün dünya bunu yapmaktadır. ABD onbin kilometre öteden gelip Ortadoğu'yu kan gölüne çevirip milyonlarca Müslümanın katledilmesine yol verirken gösterdiği gerekçe "terörle mücadele" olmuştur.
KİMSEDEN İZİN ALMAYIZ
Durarak, bekleyerek bu kalleşlerin kökü kazınamaz. İçeride veya dışarıda nereye giderlerse, hangi taşın altına girerlerse aranıp bulunup temizlenmeleri şarttır. Sınır ötesi operasyonlar için kimseyi dinlemek, kimseden izin almak zorunda değiliz. Böyle bir yetkimiz de, hakkımız da var. Kandil'e Türk bayrağını dikmekten başka çare kalmadığını, bir defa daha ve altını çizerek belirtelim. Bir terör örgütünün elde ettikleri, diğerlerine de emsal teşkil ediyor. PKK'nın çözüm sürecinde azdırılmasına bağlı olarak Türkiye'nin çok yönlü ve girift bir terör belasıyla karşı karşıya kalması bu yüzdendir.Diğer taraftan millet olarak FETÖ ihanetine gösterdiğimiz tepkinin belki de daha fazlısını, PKK kalleşliği karşısında da göstermemiz gerektiğini sayısız defalar yazdık. Bu konudaki gelişmeler son derece ümit vericidir.
ALAYIYLA BİRDEN MÜCADELE
Aslında en başından itibaren yapılması gereken buydu. Millet olarak yeterli tepkiyi ortaya koyabilseydik, ne bu kalleşler bu kadar ileri gidebilirlerdi, ne de taşları bağlayıp itleri salanlar buna cesaret edebilirdi. Sınırlarımızın kontrolü ayrı bir acil ihtiyaçtır. Özellikle Suriye sınırımızdaki bataklık var oldukça bize huzur olmayacağı, hiçbir zaman akıllardan çıkarılmamalıdır. PKK uzantısı PYD ile eninde sonunda karşı karşıya geleceğimizi söylemek için kahin olmak gerekmiyor. İçerideki hainler PYD üzerinden bu kadar silahı, bombayı bulup İstanbul'a kadar taşıyabiliyorlar. 4 ayaklı "Büyük Kürdistan" planlanmaktadır. Bu durumda ne Irak'daki tiyatroyu, ne Suriye'deki tabloyu, ne İran'ın ne yaptığını, ne ABD'nin ne dediğini ve ne de Rusya'nın arkadan dolanma hesaplarını seyredemeyiz. Hepsinin önünde bir hesap olduğunu ve alayı ile birden mücadele etmekten asla çekinmeyeceğimizi net olarak ortaya koymak ve meydanın boş olmadığını bütün dünyaya göstermek zorundayız.
MHP'NİN ÖNERİLERİ
MHP lideri sayın Devlet Bahçeli, yapılması gerekenler konusunda çok net önerilerde bulunmuş ve bunları grup toplantısında açıklamıştı. Yeri ve zamanı geldiği için bir defa daha hatırlatalım:
1-Terörle mücadele, teröristle mücadele değildir. Zaman ve mekân üstü, tarihsel perspektiften beslenen yüksek akıl ve algı gerektirmektedir. Önce olanı, olmuşu ve olacağı bütüncül ve derinlikli yorumlayan yüksekten ve analitik bakış demek olan "terörizmle mücadele vizyonu" geliştirilmelidir"
2-Terörle mücadele terörün inisiyatif ve ön aldığı süreçte her ölümden sonra gösterilen günlük tepkiler değildir. İkinci aşamada yapılacakların tamamının kavrandığı ve unsurların tamamının vizyona göre yapılandırıldığı "terörle mücadele konsepti" oluşturulmalıdır.
3- Terörle mücadele, toplumun mağdur ve devletin seyirci durumunda olduğu doğaçlama mücadele sahası da değildir. Üçüncü aşamada vizyondan beslenen, konseptten çıkartılan ve bütün milli güç unsurlarına sorumluluk seferber eden "terörle mücadele stratejisi" ortaya konulmalıdır.
4- Terörle mücadele, vizyon, karar ve uygulamanın bütün unsurlara yön verdiği yönetilen, daha doğrusu yönetilmesi gereken bir süreç demektir. Dördüncü aşamada bu stratejinin başta hükümet olmak üzere ülkemizdeki resmi veya gayri resmi, özel veya tüzel bütün unsurlara görev yükleyen "terörle mücadele siyaseti" oluşturulmalıdır.
5- Terörle mücadele, mücadele edilen kavram, grup ve taraflar hakkında toplumsal bir ittifakın olmasını, oluşmasını ve olgunlaşmasını gerektirmektedir.
Beşinci aşamada, terör üzerindeki ortak iradenin ve yükümlülüklerin belirlenmesi ve toplumun kazanılması için "terörle mücadelede kitle kazanma programı" devreye sokulmalıdır.
6- Terörle mücadele yalnızca asker, polis ve korucuya ihale edilmiş basit bir asayiş sorunu değildir. Sorunun içten ve dıştan alabileceği bütün desteklerin kesilmesini sağlayacak kadar kapsamlı "diplomatik mücadele eylem planı" hazırlanmalı, eşgüdüm halinde icra edilmelidir.
7- Terörle mücadele silahtan mayına, tuzaklı bombadan hendek kazmaya, pusudan baskın ve intihar eylemine kadar çok değişken ve dinamik bir alan olması nedeniyle mutad tedbir ve düzenlemelerle önlenemeyecektir. Teröristin mücadele şekil ve yöntemlerinin değişmesi süreçlerinde ön alarak ilgili güvenlik kuvvetlerini yeni şart ve durumlarla uyumlu olarak eğitecek, donatacak ve yönetecek "teröristle mücadele taktik eğitim ve icra programı" uygulanmalıdır.
8- Terörle mücadele içte olduğu kadar dışta da ittifak ve istikrar gerektiren bir ilişkiler alanıdır. Yabancı ülkeleri teröriste destek vermekle suçlarken, hükümetin aynı mihraklarla yaptığı müzakerelerin kendi söylemlerimizi yalanlamıyor olması şarttır. Bu itibarla tutarlı bir "terörle mücadele tanıtım çalışmasına" ihtiyaç vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.