İslam’da Evlenme Akdi Çocuklar Ve Velilerin İzni 11
Şimdi vereceğim bu bilgileri her fıkıh kitabında bulabilirsiniz. Biz de İslam dünyasında yetişen en büyük alimlerden birisi olan İbn Rüşd’ün meşhur “Bidayetü’l Müctehid” isimli şaheserinden özellikle faydalandık. Konuyu merak edenler oradan veya çağdaş alimlerimizden Ö. Nasuhi Bilmen’in “Kamus”u ve Hamdi Döndüren’in “ Aile İlmihali” veya başka kaynaklardan araştırabilirler.
Dinimizde evlenme akdi, izin bakımından iki çeşittir. Birincisi, birbirleriyle evlenen erkek ile kadının nikahta kendi rıza ve izinleri yeterlidir diyenler. İkincisi, velilerin izni şarttır diyenler. Şimdi bunu kısaca görelim:
1- Büyük Erkekler: Hür, baliğ ve âkil olan erkeklerin evlenme akitlerinin geçerli olması için kendilerinin akde rıza gösterip izin vermelerinin şart olduğu konusunda bütün alimler müttefiktirler.
2- Büyük Dul Kadınlar: Evlenmede izinleri şart olan kadınlara gelince: Dul ve baliğ olan kadınların evlenmelerinde kendi rıza ve izinlerinin şart olduğunda bütün ulema müttefiktirler. Çünkü Peygamber (s.a.s) Efendimiz, “Dul, evlenmesini yürütür» buyurmuştur.
3- Büyük Bakire Kızlar: Akil ve baliğ olan kızların nikah akdinde velisinin izninin gerekip gerekmediği konusunda ihtilâf vardır, Kısaca görelim:
İmam Ebû Hanife, Süfyan Sevrî, Evzâî, Ebû Sevr ve bir cemaat, «kızın izni şarttır ve yeterlidir» demişlerdir. İmam Mâlik, kendisinden gelen iki rivayetten birine göre babası evinde fazla kalmış olan kızın izninin şart olduğunda bunların görüşüne katılmıştır.
İmam Mâlik diğer bir rivayetinde, İmam Şafii ve İbn Ebî Leylâ gibi, «baliğ olan kızın babası, ondan izin almadan onu evlendirebilir» demişlerdir. Onlar bu izin verip vermeme konusunda babanın şefkat ve merhametine güvenmişlerdir.
4- Küçük Çocukların Nikahı: İşte zurnanın zırt dediği yer burasıdır. Önce bir uyarı yapayım: Ey dinini iyi bilmeyen, kafası başka din ve ideolojilerle karışık Müslümanlar, bilmediğiniz dini bir meseleyle karşılaştığınızda, dinden çıkıp kafir olmak istemiyorsanız, hemen inkar edip reddetmeyin, azıcık düşünün, konuyu inceleyin. İyice kavradığınızı anladıktan sonra, evet ondan sonra isterseniz kafir olup dinden çıkın, isterseniz dininizde kalıp iyi bir Müslüman olun. Ama sakın gaza gelmeyin, meseleyi aceleye getirmeyin.
Şimdi burada insana ve onun hak ve özgürlüklerine değer veren, yasaktan önce serbestliği önceleyen, hayatı kolaylaştıran İslam’ın bir üstünlüğü var. Lakin geçmiş tarihleri hep karanlıklar ve zulümlerle, hak ve hukuk ihlalleri ile geçmiş Batı insanı ve onun kültürü ile zihinleri işgal edilmiş sömürü ülkelerinin insanları bunu hemen anlamaz. Onlara göre insan bu kadar iyi olamaz. Bu açıdan ana baba da olsa hiçbir insana güvenilmez. İşte şimdi o konuya gelelim:
İslam alimleri, Müslüman bir babanın baliğ olmamış küçük olan oğlu ile baliğ olmayan küçük bakire kızını, onların izni olmaksızın evlendirebileceğinde müttefiktirler. Böyle bir durumda nikah kıyılır, ama zifaf veya gerdeğe girme, tarafların bünyeleri bunu isteme ve tahammül edebilir yaşa gelinceye kadar ertelenir.
Acaba babadan başka diğer veliler de küçük oğlan ve kızları evlendirebilirler mi, evlendiremezler mi? Bu konuda da imamlar ihtilâf etmişlerdir.
İmam Ebû Hanife, «Kızın üzerinde velayet hakkına sahip olan bütün veliler onu evlendirebilir. Ancak şu var ki, kız baliğ olduğu zaman eğer kocasını beğenmezse nikâhını bozabilir» demiştir.
İmam Şafii, «Küçük kızı babası ile babasının babasından başka kimse evlendiremez» demiştir.
İmam Mâlik, «babasından başka, babasının -şahıs tayin etmek şartıyla- yetki verdiği herhangi bir kimse de evlendirebilir. Eğer kızın kayba uğramasından veyahut ahlaken bozulmasından korkulmazsa bu iki şahıstan başka hiçbir kimse küçük kızı evlendiremez» demiştir.
İsterseniz fazladan bir bilgi olarak Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde (DİA). Fahrettin Atar’ın yazdığı NİKÂH maddesine bakabilirsiniz. (cilt: 33; sayfa: 115) İşte size oradan ilgili bir iktibas:
Ehliyet ve Veli. Nikâh akdine gerek kendisi gerekse velâyet veya vekâlet ilişkisine dayanarak başkası adına katılan kişinin cumhura göre âkıl ve bâliğ, Hanefîler’e göre temyiz gücüne sahip olması gerekir. Fakihlerin çoğunluğu, gayri mümeyyiz çocuklarla akıl hastalarının velileri tarafından evlendirilmesini tecviz etmekle birlikte bunların kendileri için evlenme iradesi açıklama veya başkasını vekil kılma ehliyetlerinin bulunmadığı, âkıl ve bâliğ erkeklerin bu ehliyete sahip olduğu hususunda mezhepler arasında görüş birliği vardır; hür, âkıl ve bulûğa ermiş kadınlarla mümeyyiz çocukların ise bu ehliyete sahip olup olmadıkları tartışmalıdır.
Kanunî temsilci sıfatıyla başkasını evlendirme yetkisine sahip olan kişiye “veli”, bu yetkiye “velâyetü’n-nikâh” denir. Âkıl ve bâliğ erkeklerin veli muvafakati olmaksızın evlenebileceğinde ittifak bulunduğundan bunlar hakkında velâyet yetkisi söz konusu değildir. Velinin kanunî temsilcisi olduğu kimseyi rızasını almaksızın evlendirme yetkisine “velâyet-i icbâr” denir, Hanefîler’den Muhammed b. Hasan bunun için “velâyet-i istibdâd” tabirini kullanır. Fıkıh âlimlerinin büyük çoğunluğu, velinin velâyeti altındaki -mümeyyiz olsun olmasın- küçüğü onun yararına olmak şartıyla rızasını almaksızın nikâhlayabileceğini ileri sürmüş, ancak fiilen evlilik hayatı başlatılamayacağından bulûğ çağına ulaşıncaya kadar kendi ailesinin yanında kalacağını belirtmiştir (el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 287).
Abdullah b. Şübrüme, Osman el-Bettî, Ebû Bekir el-Esam gibi bazı ilk dönem fakihleri ise çocukların evliliğin anlam ve mahiyetini bilmedikleri ve evliliğe de hiçbir şekilde ihtiyaçlarının bulunmadığı gerekçesiyle velilerin küçükleri evlendirme yetkilerinin bulunmadığını söylemiştir (Serahsî, IV, 212). 1917 tarihli Osmanlı Hukūk-ı Âile Kararnâmesi’nin 7. maddesinde bu görüş tercih edilmiştir.”
Bütün bunları niye yazdık?
Gelecek yazıda konuşalım mı?
(Devam edecek)