Ölüm-kalım girdabı
Suriye ile ilgili çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Bizi birinci derecede ilgilendiren elbette Fırat Kalkanı operasyonu ve El Bab'ın kuşatılmış olmasıdır. Kalleş bir tuzağa 16 şehit birden verdik ve Suriye topraklarındaki şehit sayımız 37'yi buldu.
El Bab'ın kontrole alınması Türkiye için artık bir hayat meselesi haline gelmiştir. Daha doğrusu planlı biçimde Türkiye bir ölüm-kalım girdabının içine itilmiştir. Bu planı yapanlar stratejik ortak olduğumuzu söyleyip arkadan dolananlardır. Kasıtlı biçimde Türkiye'yi terör örgütleriyle karşı karşıya bırakmış ve bir batağın içine çekmişlerdir. Bunu sadece PKK uzantısı PYD'nin aleni biçimde desteklenmesi, her türlü silah verilmesi ve Türkiye'nin başına bela edilmesine bakarak söylemiyorum. Şu anda Suriye'de verdiğimiz şehitlerin sebebi de bu kan emicilerdir.
RAKKA OPERASYONU İPTAL EDİLDİ
IŞİD denilen belanın BOP'un b planı olarak ortaya çıkarılıp piyasaya sürüldüğünü kaç defa yazdığımı bu köşeyi takip eden kardeşlerim hatırlayacaklardır. Yaşadığımız gelişmeler bunu bir defa daha teyit etmiştir. Malum bu terör örgütünü yok etmek için kapsamlı bir operasyon yapılacağı bütün dünyaya ilan edildi. IŞİD'in yuvalandığı ve merkez üssü haline getirdiği Rakka için planlar yapıldı. Bu bahane ile PKK uzantısı PYD'ye yeni ve daha ileri silahlar verilip, bu kanlı örgüt muhatap alındı. Türkiye bu süreçte PYD'nin kapsam dışında tutulmasını operasyonu birlikte yapmayı teklif etti. Ancak, dikkate alınmadı. Birden bire Rakka operasyonu rafa kaldırıldı ve bahara ertelendiği duyuruldu. Şu tesadüfe bakınız ki, bu erteleme kararı, Türkiye'nin Fırat Kalkanı operasyonunu başlatması ve kısa zamanda büyük mesafe alması üzerine alındı.
KOLALİSYON NEREDE?
Bunun nasıl alçak bir plan olduğu ve bütün oyunların Türkiye'ye üzerine oynandığını daha sonraki gelişmeler ispat etti. Rakka'yı savunmak üzere hazırlanan ve güçlerini buraya yığan IŞİD, bu karar üzerine rahatlamakla kalmadı, teröristlerini Türkiye için hayati bir konumda olan El Bab'a sevk etti. Diğer taraftan Rakka operasyonu için tahkim edilen PYD'de eline geçirdiği yeni ve daha ileri imkanlarla birlikte Menbiç'e yerleşti. Menbiç Türkiye'nin PYD'nin mutlaka terk etmesini istediği ve bunu kırmızıçizgi olarak ilan ettiği bir yer. Ama gelin görün ki, kasıtlı biçimde terör örgütleri hem El Bab'a, hem Menbiç'e özellikle yerleştirildi ve Türkiye'nin karşısına dikildi. Bu stratejik ortağımız sayesinde bugün iki terör örgütleriyle aynı anda mücadele etmek zorunda kaldık. Oysa IŞİD ortak düşman olarak duyurulmuş ve bu terör örgütüyle mücadele için bir koalisyon oluşturulmuştu.Peki, şimdi bu koalisyon nerede? Neden Türkiye El Bab'da tek başına mücadele veriyor?Hadi bunları da geçtik, Rakka tezgahı kurulmasaydı IŞİD El Bab'da bu kadar direnebilir miydi? PYD'nin bugün Menbiç'de yuvalanmasını sağlayanlar kimlerdir? Neresinden bakarsanız bakın, bir kalleşlikle karşı karşıyayız ve bunun bedelini kanımızla, canımızla ödüyoruz.
KENDİ İŞİMİZİ KENDİMİZ YAPACAĞIZ
Tablo budur, ancak biz kendi işimize bakmak zorundayız. Tam da bütün bu yaşananlardan dolayı Fırat Kalkanı operasyonda başaralı olmak, hedeflerimize ulaşmak ve güvenli bölgeyi kurmak zorundayız. Kendi işimizi kendimiz göreceğiz. Doğru bir batağın içine itildik, ama başka çaremiz de yoktu. Durup seyredemez, sınırlarımızın kevgire dönmesine ve buralardan her türlü belanın yağmasına daha fazla tahammül gösteremezdik. El Bab'da tek yönlü bir yola girdik. Buradan sağ-salim çıkabilmemizin için şehrin ele geçirilmesi, kontrolün sağlanması ve Fırat Kalkanı operasyonunun en önemli ayağının tamamlanması şarttır. Aksi durum, bir felaket olacaktır. Bu felaketin boyutlarını ülkeyi idare edenler de görüyor ve durmamız, geri çekilmemiz durumunda Sevr şartlarına döneceğimizi söylüyorlar. Ülkeyi 14 yıl tek başına idare ettikten sonra Sevr şartlarından bahsetmek de ayrı ve çok acı bir itiraftır.
PYD NEDEN BİLDİRİDE YOK?
Stratejik ortağımız, arkadan dolanıyor da, yeni müttefikimiz farklı mı hareket ediyor? Malum, daha birkaç gün önce Moskova'da bir toplantı düzenlendi. Türkiye, Rusya ve İran Dışişleri Bakanları birararya gelip bir bildiri yayınladılar. Suriye'nin toprak bütünlüğünden, çatışmaların durdurulması ve ateşkesin sağlanması için işbirliğinden bahsediliyor. Bildiride yer alanlara bir itirazımız yok, ama ya yer almayanları ne yapacağız? PYD gibi Türkiye için büyük bir tehdit olan terör örgütü bu bildirinin hiçbir yerinde yok. Oysa Suriye toprakları bugün IŞİD kadar PYD tarafından da işgal edilmiş durumdadır ve oluşan bataklığın en önemli unsurudur. Neden görmezden gelinip, yol veriliyor? Ve neden Türkiye bu kanlı örgütle mücadele için bir ittifak aramak yerine, bu vahim durumu kabullenmek zorunda kalıyor?
BİRLİK OLMA ZAMANI
Neresinden bakarsak bakalım işimiz hiç kolay değil. Böyle bir ortamda siyasi çekişme yapmak, özel hesapları her şeyin önüne geçirmek hakkına hiç kimse sahip değil. Bir defa daha kaybetmek gibi bir seçeneğimiz kalmamıştır. Birlik olmak ve bu mücadeleyi topyekün vermek zorundayız. Daha önce de belirttiğimiz gibi, AKP'nin gitmesi uğruna ülkenin batmasına göz yumamayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.