Orhan Karataş

Orhan Karataş

Kendimize dönmek zorundayız

Kendimize dönmek zorundayız

 Türkiye, nihayet bir parça da olsa, kendi önceliklerini, menfaatlerini, bölünmez bütünlüğünü esas alan politika izlemesiyle birlikte, dostunu-düşmanını daha iyi anlamaya, daha yakından tanımaya başladı. Kimin ne hesabı, ne beklentisi var, müttefiklik, stratejik ortaklık nerede başlayıp nerede bitiyor ve neye dayanıyor, daha kolay anlaşılır oldu.

                 

KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESİYORUZ

         Geldiğimiz noktada, Türkün Türk'ten başka dostu olmadığını bir defa daha ve ibretle yaşadık ve anladık. Nitekim, sayın Cumhurbaşkanı da artık, kimseden bir fayda olmadığını kabul ediyor ve "kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz" demek ihtiyacı hissediyor. Oysa iktidara gelirken tam tersini söylüyor, Türkiye'nin iş bilmeyen politikacılar, yanlış tutum ve davranışlar yüzünden bazı ülkelerle sorun yaşadığını, bunları ortadan kaldırıp sıfır sorunla yola devam edeceklerini iddia ediyorlardı. Ağır kayıplar, çok pahalı bedellerle aslında yanlışın kendilerinde olduğunu, vererek, teslim ederek, çözülme masaları kurarak, kullanılmayı taahhüt ederek bir yere varılamayacağı gibi, etrafımızda amansız bir kuşatma oluşturulduğunu çok net biçimde bizzat yaşayarak gördüler.

                               

ARTIK TAHÜMMÜL KALMADI

         Komşularımız, dost olduğunu zannettiklerimiz, ittifak kurduklarımız, stratejik ortaklarımız 14 yıldır hep almaya, her istediklerini yaptırmaya, itiraz edilse dahi sonunda kendi dediklerinin olduğuna alıştırıldıkları için, bugün de aynı şeyi istiyor, aynı sonucu bekliyorlar. Ancak, artık tahammül kalmadı. Bütün avantajlarımızı, iddialarımızı tükettik ve bir milim daha geri gidecek halimiz yok. Bundan sonrası, BOP'un sahiplerinin dediklerinin olması, terör örgütlerinin siyasi emellerine ulaşması, Türkiye Cumhuriyeti devletinin de parçalanmayı kabul etmesidir. Onun için ülkenin başbakanı bir beka sorunuyla karşı karşıya kaldığını söylerken, Cumhurbaşkanı da Sevr şartlarına sürüklendiğimizi, yeni bir İstiklal Harbi verildiğini ilan ediyor. Bu sözler aslında 14 yılın heder edilmekle kalmayıp, ülkenin hangi felaketlere açık hale getirildiğinin acı ve ağır itiraflarıdır.

                                   

VAZGEÇEMEYİZ

         Artık bir milim dahi geri gidemeyeceğimize göre, kendimize dönmek, direnmek, önümüze çıkarılan engelleri her ne pahasına olursa olsun aşmak ve ilerlemek zorundayız. Duramayız, kabullenemeyiz ve vazgeçemeyiz. Durmanın Sevr'i kabul etmek olacağını yine Cumhurbaşkanımız söylüyor. Fırat Kalkanı operasyonunu sonuca ulaştırmak, El Bab'da kesin sonuç almak, Menbiç'i temizlemek şart olmuştur. Bu kararlılığı göstermeye başladığımız andan itibaren, nasıl bir girdabın içine çekildiğimizi ve kandırıldığımızı da anladık. Müttefiklerimiz anında buhar olup kayıplara karıştılar.Şimdi uzaktan gazel okuyup, moral bozmaya çalışmakla yetinmiyor, bir de arkadan dolanıp bizi başarısız kılmak için her türlü kalleşliği yapıyorlar. Özellikle startejik ortak olduğumuzu zannettiğimiz ABD'nin tavrı çok kalleşçedir ve tam bir düşmanlık içermektedir. Kendi eliyle üretip piyasaya saldığı terör örgütlerini, şimdi bize karşı kullanıyor. Onlara silah ve mühimmat verip üzerimize salıyor. Bunu görmezden gelip, hiçbir şey olmamış gibi yapamayız. ABD değil bütün dünya bir araya gelse, yine direnmek, yine bu kalleşliği aşmak ve sınırlarımıza, bölünmez bütünlüğümüze ve ülkemize sahip çıkmak zorundayız.

                                   

ÖLÇÜ KAÇMASIN

         ABD'nin rezilliklerinin ifşa edilmesi, bütün dünya önünde ikiyüzlülüğün belgeleriyle ortaya konulması son derece yerindedir. Ancak, yağmurdan kaçarken doluya tutulmayalım. Rusya ile ittifak oluşturmaya elbette itirazımız yok. Bütün mesele ölçünün kaçırılmamasıdır. Nitekim, AKP bu konuda sabıkalıdır. İsrail, Irak, İran, ABD, AB, Kıbrıs, Mısır ve Suriye örnekleri orta yerde durmaktadır. Önce hepsiyle dost olmuş, kardeşlik ilan etmiştik. Bu dostluk bir anda azılı düşmanlıklara dönüştü. Şimdi yeniden orta yol arıyor, dostluk ve düşmanlığı bir kenara bırakıp karşılıklı menfaat üzerinden ilişkiler kurmaya ve yürütmeye çabalıyoruz. En başta yapılması gereken, şimdi yapılıyor, ama birçok konuda iş işten geçti. En azından saygınlığımızı, ciddiyetimizi ve özgül ağırlığımızı kaybetmesek dahi tartışmalı hale getirdik. FETÖ ve PKK tarafından dahi kandırıldıklarını söylediler. Aslında, yazılacak, söyleyecek çok şey var, ama bir defa daha yutkunuyor ve mümkün olduğu kadar dikkatli olmaya ve kelimeleri seçerek kullanmaya çabalıyorum.

               

HERKES VARLIK SEBİBİNİN GEREĞİNİ YAPIYOR

         Herkesin varlık sebebinin gereğini yaptığını her zaman söyleriz. Bizim gibilerin varlık sebebi yaşatmak, yüceltmek, yükseltmektir. Bazıları da bölmek, parçalamak, yıkmak, yok etmek için vardır ve kahpelikten, alçaklıktan hiç vazgeçmiyor, hiç boş durmuyorlar. Kandan beslenenleri, emperyalist emelleri için dünyanın altını üstüne getirenleri de çok iyi tanıyor ve hatta muhatap olmak zorunda kalıyoruz. Bu reziller 12 bin kilometre öteden gelip Müslümanı Müslümana kırdırarak Ortadoğu'yu kan gölüne çevirdikleri gibi, şimdi de terör örgütleriyle işbirliği yapıp, Türkiye üzerine oynuyorlar. Bu oyunu bozmaktan, bu kuşatmayı yarmaktan, bu girdaptan çıkmaktan başka çaremiz yok.Onun için her şeyi bir kenara bıraktık ve birlik ve beraberliğimizi öne çıkardık. Bu ülkenin bölünmez bütünlüğünden yana olan herkesin aynı şeyi yapması bir mecburiyettir.

                                         

ŞARTALARA UYGUN

        Tam da mevsime, kış şartlarının hayatı esir alacak kadar ağırlaşmasına ve etrafımızdaki kalleş kuşatma ve bunu yapanlara uygun, her şeyi özetleyen bir sözümüz var: Kış kışlığını, puşt puştluğunu yaparmış. Puşt sözünün ağır hakareti de içeren birçok anlamı var. Bizim kast ettiğimiz, "Güvenilmez, kalleş" anamıdır ve içinde bulunduğumuz durumu çok güzel ifade etmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan Karataş Arşivi