Kıbrıs yol ayrımında
Türkiye'nin çok hayati meseleleri var. Terör, Fırat Kalkanı operasyonu, ekonomi ve Anayasa değişikliği her şeyin önüne geçmiş durumda. Bunlar elbette çok önemli meselelerdir ve her biri ülkenin geleceğini etkilemektedir. Zira, Anayasa değişikliği meclis genel kurulundaki görüşmelerle birlikte yeni bir aşamaya geçmiştir. Bütün bunlar olurken, Kıbrıs konusunda da hayati bir süreç ilerliyor.Adanın geleceğini belirleyecek olan Cenevre görüşmeleri başladı. Fakat her ne hikmetse ülkenin varlığını ve birliğini doğrudan ilgilendiren bu mesele, özellikle gündemin dışında tutulmak isteniyor.
OLDU-BİTTİLERE GÖZ YUMULAMAZ
Konun önemi dolayısı ile iki gündür Kıbrıs meselesini öne çıkardık. Zira, yaşanan gelişmeler karşısında sessiz kalmak, oldu-bittilere göz yummak, oynanan oyunu uzaktan seyretmek gibi bir hakkımız yoktur. Görünen o ki, yeni bir ihanetle karşı karşıyayız ve bu durumda Türk milletini bilgilendirmek ve bu oyunu bozmak bir mecburiyet halini almıştır. Cenevre'de Birleşmiş Milletler gözetiminde sürdürülen müzakereler, Ekonomi, Avrupa Birliği, Mülkiyet, Yönetim-Güç Paylaşımı, Toprak ile Güvenlik ve Garantiler olmak üzere 6 temel başlığı kapsıyor.
KAYBEDEN HEP TÜRK TARAFI
Görüşmelere KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum lideri Nikos Anastasiadis katılıyor. Bu başlıkların hiç birinde Türkiye ve Kıbrıs Türk halkının lehine olan zerre kadar bir gelişme yaşanmadığı gibi, tamamında geri adım atıldı ve yeni teslimatlar yapıldı. Ekonomi Rum'un insafına bırakılırken, Mülkiyet hakkında kaybeden, toprak veren ve gerileyen yine Türk tarafı oluyor.Yönetim şekil olarak ortak olacak, ama uygulama da yetki ve sorumluluk tamamen Ruma'a teslim ediliyor. Güç paylaşımı yok, gücü teslim etmek var. Garantiler hayata öneme sahip ve bu konuda da ne olduğunu anlayabilmek için KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın Cenevre'ye giderken attığı şu tweet her şeyi özetliyor: "Bizim ne Güney Kıbrıs'a yama, ne de Türkiye'ye vilayet olmak gibi bir siyasetimiz yoktur." İşin aslı şudur: Türkiye'ye vilayet olmak istemeyenler, AB maskesiyle Ruma yama olmakta hiçbir sakınca görmüyorlar. Nitekim, KKTC'nin Maliye Bakanı Serdar Denktaş, "müzakerelerde neleri kabul ettiklerini İngiliz Yüksek Komiserinden öğrendim" diyor ve ekliyor: "Bizden 'Kıbrıs Türkü' kavramını bırakmamızı ve 'AB içinde yaşamak isteyen Kıbrıslılarız' dememizi istiyorlar. Eğer böyle bir anlaşma olursa, on yıla kalmadan Kıbrıs'ta Türk kalmayacak ve ben de Anavatanım olan Türkiye'ye göç etmek zorunda kalacağım."
ANAN PLANI CESARET VERDİ
AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte, Türkiye ile hesabı olan herkes gibi, Kıbrıs'ı Rum adası yapmak isteyenler de ümitlenmiş ve harekete geçmişlerdir. 2004 yılındaki Annan planı ve yapılan referandum, önemli bir kilometre taşı olmuştur. Türk tarafının evet demesi ve ardından Rum tarafının "hayır" demesine rağmen AB'ye tam üye olarak alınması, bütün dengeleri değiştirmiştir. Eli iyice güçlenen Rum tarafı, adanın kendilerine tamamen teslimi dışında hiçbir şeye razı olmayacaklarını kesin olarak ilan etmişlerdir. Bugün yapılan müzakereler yeni bir aşamadır ve henüz net olarak açıklanmamış olsa da, şu ana kadar verilenlerin ne sonuç doğuracağını, Sayın Serdar Denktaş net biçimde ortaya koymuştur.
KKTC TÜRKİYE'NİN KİLİDİDİR
Kıbrıs'ın ne olduğunu bir defa daha ve altını kalın çizerek hatırlatalım: KKTC Türkiye'nin emniyet kilididir. Kıbrıs'ta verilecek tavizler ve özellikle Türk varlığının bir sığıntı durumuna düşürülmesi, Türkiye'ye yeni tehdit ve tehlikelerin yönelmesi sonucunu doğuracağı gibi, topraklarımız üzerinde hesabı olan bütün vatan-millet düşmanları için de emsal oluşturacaktır.Kıbrıs'ı verirseniz, PKK'yı PYD'yi artık tutamazsınız. Kıbrıs'la yetinmez Ege'yi de isterler. Zira, ne İstanbul'a göz diken " Megalo İdea" hayalinden, ne de Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak isteyen "Enosis" iddiasından vazgeçildiğini bugüne kadar duyan veya gören olmamıştır. Tam tersine Rum Kilisesi bu hayalleri her zaman canlı tutmakta ve plan yapmaktadır.
1963 VE 1974 TEKARLANIR
"Tarih tekerrürden ibarettir" derler. Ve ne yazık ki, yakın tarihimizde bunun acı örneklerini görüyoruz. Bugün Kıbrıs'ta yaşananlar Girit'in elden çıkmasının yeni bir versiyonudur.Yunanistan bugünkü topraklarının tamamını Osmanlı'dan ve masa başı oyunları ile almıştır. Hepsinde aynı senaryoyu uygulamış ve topraklarını 117 yılda üçe katlayarak, bugünkü sınırlarına ulaşmıştır. Hiç kimse Rumların yapılacak anlaşmaya bağlı kalacağını ve Türklerin teslim olmuş biçimde de olsa, adada huzur içinde yaşayacağını düşünmesin. Bu kağıt üzerinde böyle olsa da, kısa süre sonra Girit senaryosu yeniden devreye girecek ve huzursuzluk had safhaya çıkacaktır. Sonrasında ne olacağı 1963 ve 1974'de olanlardan bellidir.
İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM ŞART
İki devletli bir çözüm şarttır. Bunun dışında her adım yeni bir teslimattan başka bir sonuç doğurmayacaktır. Kaldı ki, toprak olarak Annan planının bile gerisine düşüldüğü ve özellikle Rum Kilisesi tarafından özel bir önem atfedilen Karpaz bölgesinin boşaltılacağı anlaşılmaktadır. Kağıt üzerinde Türk tarafına bırakılacak toprak yüzde 25 olarak görünmekle birlikte Kilise malları bahanesiyle bu oranın yüzde 20'lere düşeceği kesindir. Türkiye'nin garantörlüğünün sulandırılması ve Türk askerinin adadan çıkarılması felaket olacaktır ve buna müsaade edenler tarih ve millet önünde ağır vebal ve sorumluluk altına gireceklerdir. Geç olmadan hatırlatmak ve uyarmak görevimizi şimdiden yapmış olalım. Gelişmelere göre, elbette yeni değerlendirmeler yapma hakkımız saklıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.