Orhan Karataş

Orhan Karataş

Yeni Anayasa ne getiriyor?

Yeni Anayasa ne getiriyor?

Anayasa değişikliği teklifi TBMM Genel Kurulu'nda görüşülüyor ve ilk eşik aşıldı. Özellikle CHP ve kontrolündeki medya, kafa karıştırmak için elinden gelen her şeyi yapmaya devam ediyor. İpe-sapa gelmez gerekçelerle MHP'ye saldırıp HDP ile yaptığı işbirliğini gizlemeye uğraşıyor.

          Anayasa değişikliği ile ne yapılmak istendiğini defalarca anlattık. Ama hala anlamayan varsa, bir defa da teklifin hazırlanması sırasında AKP ile görüşmeleri de sürdüren MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak'ın ağzından anlatalım. Parsak'ın TBMM Genel Kurulu'nda parti grubu adına yaptığı konuşmayı tutanaklardan özetleyelim:

                             

KENAN EVREN ANAYASASI

             1982 Anayasası'nın temel siyasi sebebi durumunda olan 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştiren Kenan Evren'in Cumhurbaşkanı olmayı tercih etmesinden dolayı, 1961 Anayasası'nda sadece bir paragrafta düzenlenen yetkiler, 1982 Anayasası'nda yasama, yürütme ve yargıya ilişkin olmak üzere tam iki buçuk sayfa hâlinde; son derece geniş, son derece fazla olarak tanımlanmıştır ve cumhurbaşkanının yetkileri buna göre dizayn edilmiştir. Bunun karşısında, cumhurbaşkanı sadece vatana ihanet suçu bakımından ve  Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının dörtte 3'ünün suçlandırılmasıyla bir sorumluluğa tabi kılınmış, bunun dışında Anayasa'nın hiçbir yerinde, hiçbir tür sorumluluk öngörülmemiştir.

                               

YETKİ-SORUMLULUK KARGAŞASI

        Yetki-sorumluluk dengesizliği çerçevesinde bakıldığında, yürütme yapısı da kendi içinde iki başlılık arz etmektedir. Gerçekten, bir tarafta hiçbir sorumluluğu bulunmayan bir cumhurbaşkanıyla, öbür tarafta halkın oylarıyla seçilmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisinin içinden çıkan, başında bir başbakanın olduğu ve tüm sorumluluğu da üzerinde taşıyan bir bakanlar kurulu. Yani iki başlı bir yürütme söz konusudur ve bu yapı 1982 yılından 2007 yılına kadar sorumsuz Cumhurbaşkanı ve sorumlu Başbakan ve Bakanlar Kurulu arasında çok ciddi tartışmaları da beraberinde getirmiştir. 2007 yılına gelindiğinde 367 garabetinden dolayı, sorun çok farklı bir boyuta kavuş ve Cumhurbaşkanının yani yürütmenin sorumsuz kanadının doğrudan doğruya millet tarafından seçilmesi benimsenmiştir. 2007 yılından itibaren, ilk uygulamasının olduğu 2014 yılına kadar daha çok teorik düzeyde, ama 2014 yılından itibaren aynı zamanda da uygulamalar itibarıyla yürütmenin iki kanadı arasında tartışmalar çok farklı düzeyde seyretmiştir.

                       

YSK SUÇ SAYMADI

        2007 yılında yapılmış olan Anayasa değişikliğiyle sadece Cumhurbaşkanının seçim usulü değişmiştir, yani Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi benimsenmiş ve fakat Cumhurbaşkanının yetkileri, sorumlulukları, Bakanlar Kuruluyla ilişkileri ve diğer tüm konularda herhangi bir değişiklik söz konusu olmamıştır. 2014 yılında Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesiyle birlikte pek çok Anayasa'ya aykırılık tartışmaları yaşanmıştır. Bunların en önemlilerinden bir tanesi de Yüksek Seçim Kurulu kararlarına da bağlandığı için, Cumhurbaşkanının tarafsız olduğu ve varsa partisiyle ilişkisi kesileceği yönündeki 101'inci maddenin son fıkrasının uygulanması çerçevesindedir.Gerçekten, 25'inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinde, 7 Haziran seçim sürecinde Sayın Cumhurbaşkanı doğrudan doğruya halk tarafından seçildiği gerekçesiyle o günün iktidar partisinin Genel Başkanından daha fazla sayıda miting yapmıştır. Bu mitingler Cumhuriyet Halk Partisi ve HDP tarafından Yüksek Seçim Kuruluna intikal ettirilmiştir. Yüksek Seçim Kurulu, 101'inci maddenin son fıkrasındaki partisiyle ilişkisini kesmeme durumuna ilişkin Anayasa'da bir yaptırım yoktur." demek suretiyle söz konusu müracaatları oy çokluğuyla da olsa reddetmiştir.

                         

KOMİSYON ÇÖZEMEDİ

               Geldiğimiz noktada, cumhurbaşkanları ile hükûmetler arasındaki yetki-sorumluluk ilişkileri çerçevesinde önemli sorunlar, önemli sıkıntılar karşımızda durmaktadır. 24'üncü Dönemde yapılmış olan Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki tartışmalar esnasında, bize göre hiç tartışılmaması gerektiği hâlde, ne yazık ki Anayasa'nın Türk Anayasası olduğu, ilk 4 maddesi, ilk 4 maddeye hâkim olan millî ve üniter devlet ilkeleri ve millî ve üniter devlet ilkelerinin muhtelif maddelerdeki yansımaları da tartışılmıştır. Her 4 siyasi partinin de hangi konularda, nasıl değişiklik teklifleri verdiği bu Komisyon çalışmalarında mevcuttur.

                                 

357 KRİZİ

        367 krizi ortaya çıktıktan sonra, Milliyetçi Hareket Partisi tarihinin her döneminde olduğu gibi, o dönemde de, Meclis dışında olmasına rağmen, Türk milletinin, Türk devletinin menfaatlerini gözeterek inisiyatif almış ve milletimize bir çağrıda bulunmuştur. Bu Meclisin bir Cumhurbaşkanı seçmesi hâlinde, o seçilecek Cumhurbaşkanının meşruiyet tartışmalarının hiç bitmeyeceğini, bundan dolayı seçimlerin erkene alınmasını ve millete "Ey millet! Seçeceğiniz bu Meclis, Anayasa çerçevesinde Cumhurbaşkanını seçecektir. Reyinizi, oyunuzu, kararınızı ona göre tayin edin." teklifinde bulunmuştur. Milliyetçi Hareket Partisinin bu çağrısı kabul görmüştür. Milliyetçi Hareket Partisi de yeniden 74 milletvekiliyle Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yerini almıştır ve verdiği sözlerle paralel olarak, Mecliste yerini almıştır. Kendi adayını çıkarmıştır, tüm grup olarak kendi adayına oyunu vermiştir ama en önemlisi, o tıkanıklığı çözmüş ve yeniden 12 Eylül 1980'de olabilecek gibi bir krize meydan vermemiştir. Milliyetçi Hareket Partisi tarihinin her döneminde Türk milletinin, devletimizin, memleketimizin ihtiyaçları doğrultusunda, krizleri, sıkıntıları, tıkanıklıkları gideren, çözen bir tutumu vardır, bu yeni de değildir.

                                 

15 TEMMİZ DARBESİ

          15 Temmuz 2016'da Türk milleti, tarihinin en büyük ihanetlerinden biriyle karşılaşmıştır ve çok önemli bir paradigma değişikliğini de beraberinde getirmiştir. Şimdi, zaman zaman söz alan ya da işte, sataşma niyetiyle hem Sayın Genel Başkanımızın hem benim önceki birtakım beyanlarımızı da ifade etmek suretiyle "Ne değişti de bugün farklı şeyler söyleniyor?" çerçevesinde birtakım ithamlarda bulunmaktadırlar. Tabii ki sadece bu değil ama burada sırası geldiği için söylüyorum, bunları ileri sürenler 15 Temmuzda yaşananları ve 15 Temmuzdan sonra yaşanabilecek muhtemel gelişmeleri anlamayan ya da anlamak istemeyenlerdir.

          Bu konuyu değerlendirmeye yarın da devam edeceğiz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan Karataş Arşivi