Kıbrıs'ta Devletini yok etme
Kıbrıs'ta çok kritik bir sürece girildi. Cenevre'deki görüşmelerde taraflar haritalarını Birleşmiş Milletlere sundu. Şimdi, BM Cenevre Ofisi'nin ev sahipliğinde, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum lider Nikos Anastasiadis ile garantör ülkeler adına Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocias ve İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson katılacağı bir konferans gerçekleşiyor.
KARPAZ'IN ÖNEMİ
Kıbrıs müzakereleri, "Ekonomi , Avrupa Birliği (AB) , Mülkiyet , Yönetim-Güç Paylaşımı , Toprak ile Güvenlik ve Garantiler " olmak üzere 6 temel başlıkta yürütüldü. Bunun sonucunda da haritalar belirlendi. Bu haritaların nasıl şekillendiği Türk milletinden ve Kıbrıs Türk halkından saklanıyor, ama yabancı basında çarşaf çarşaf yayınlanıyor. Buna göre Türk toprakları yüzde 32'lerden yüzde 25'lere, Kilise mallarının iadesiyle birlikte yüzde 20'ye kadar düşüyor. Bu oran Annan Planının dahi çok gerisindedir. Teslim edilen bölgeler arasında Karpaz özellikle dikkat çekiyor. Karpaz adanın en stratejik bölgesi. Adanın kontrolü açısından hayati öneme sahip. Bu bölgenin Ruma verilmesi durumunda Kıbrıs'ın güneyi ve batısında hiçbir hak iddia edemeyeceğiz. Tek çıkış kapımız doğudaki Girne bölgesi kalacak. Ayrıca, Türk tarafında kalan su kaynakları ve tarım arazilerine sahip tek bölge. Haliyle, buranın verilmesi adadaki Türk varlığını nefes alamaz, Türkiye'nin kontrolünü de imkansız hale getirmektir ve kelimenin tam anlamıyla intihardır.
HAÇLILAR İÇİN ÖZEL BİR YER
Karpaz'ın Rumlar için önemi daha farklı. Özellikle adada Rum tarafının asıl temsilcisi durumunda olan Kilise için ayrı bir anlam ifade ediyor. Karpaz Haçlılar için özel bir yer. Haçlı seferleri için sembolik öneme sahip. St Andreas burnu Havari Andreas'ın adaya ayak bastığı yer olarak değerlendiriliyor ve oradaki kaynak, "kutsal su" olarak değerlendiriliyor. Kudüs'e giden Müslüman Kanı içmeye yeminli Haçlı Şövalyelerinin kutsadıkları yer burası. Papa özellikle Karpaz'ın haçın kontrolüne dönmesini istiyor, Rum Kilisesi de bunu gerçekleştirmeye çabalıyor.
TÜRKİYE'NİN LEHİNE BİR ŞEY YOK
Masadaki başlıklarla ilgili Türk tarafını rahatlatan, Türkiye'nin lehine olan zerre kadar bir gelişme yaşanmadığını bir defa daha ve içimiz yanarak hatırlatmak zorundayız. Ekonomi tamaman Rum tarafının konrolündedir. Avrupa Birliği'ne girmiş olmak kağıt üzerinde kalmaktan başka hiçbir fayda sağlamayacağı gibi, nüfus, yönetim ve sermaye açısından çok daha güçlü olacak Rum tarafının elini daha da güçlendirecektir. Mülkiyetin ne durumda olacağını Karpazla'la ilgili gelişmeler net biçimde ortaya koymaktadır. "Yönetim-Güç Paylaşımı" diye bir şey yok. Yönetim de, güç te Rum tarafında olacak ve Türk tarafı hiçbir etkide bulunamayacaktır. Güvenlik ve Garantiler en hayati başlıktır. Zira, Türkiye'nin etkin garantörlüğü olmadan ne güvenlik mümkündür, ne de Türk tarafının varlığı garantidedir.Türkiye'nin etkin garantörlüğü de ancak ve ancak Türk askerinin adada bulunmasıyla mümkündür. Dolayısı ile adadan Türk askerini çekmek, 1963 ve 1974 şartlarına dönmek olacaktır.
FIRSATI GANİMETE DÖNÜŞTÜRME
2004 yılında Annan Planı için yapılan referandum da Türk tarafı "evet" demesine rağmen, Rum tarafı "hayır" demişti ve plan işlememişti. Rum tarafı adanın tamamen kendilerine tesliminden başka hiçbir şeyi kabul etmeyeceklerini, ta o zaman gösterdiler. Daha fazla ısrar etmenin anlamsız olduğunu ve Rumların bu beklentilerine hizmet etmek dışında bir sonuç doğurmayacağını, o günlerde de söyledik. Aradan 13 yıl geçti ve her şey kaldığı yerden devam ediyor. Türkiye, bir taraftan varlık-yokluk mücadelesi verirken, fırsatı ganimete dönüştürmek isteyenler de paylarına düşeni alabilmek için yeni cepheler açıyor.
ENOSİS'E KAPI AÇAR
Medyaya sızan haritalar, Karpaz'ın teslimi, yönetimin Rumlara bırakılması, Türk askerinin adadan çekilmesi ve Türkiye'nin garantörlüğünün sulandırılması kabulü mümkün olmayan bir durumdur. KKTC tarihteki 17'nci Türk devletidir ve bu devletin ortadan kaldırılmasıdır. Türklerin azınlığa düşmesi ve Rum-Yunan ikilisinin büyük rüyası ENOSİS'e yeni bir kapı açılmasıdır. Bu kadarla da kalmayacaktır ve Türkiye'nin varlığına ve birliğine yönelik yeni ve çok daha ağır tehditlerin doğması kaçınılmaz hale gelecektir.Barbaros'tan bu yana Türk egemenliğindeki Ege ve Akdeniz'deki karasularımızın kontrolünü imkansız hale getirmek, hatta elden çıkarmak gibi bir sonuç doğuracağı unutulmamalıdır.
DÖRT TARAFIMIZ SARILACAK
Türkiye zaten bir ateş çemberinin içindedir. Özellikle güney sınırlarımızda büyük bir bataklık oluşmuştur ve buralardan her türlü bela yağmaktadır. Kıbrıs'ın kontrolden çıkması ile birlikte bu çember çok daha daralacak ve dört tarafımız da sarılmış olacaktır. AB'nin Türkiye'ye ve Türklere bakışı artık bütün dünyanın malumudur. AB imkanlarını da arkasına alacak olan Rum tarafının Türk varlığını tamamen yok etmek için yeni planlar yapmayacağını hiç kimse garanti edemez. Anlaşmanın kabulü durumunda adadaki Türkiye göçmenlerinin de geri gönderileceği düşünülürse, tehlike çok daha yakın ve büyük olacaktır.
İki devletli, iki toplumlu çözüm dışındaki her durum, adanın Ruma teslimi için atılmış yeni bir adımdır. Hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur, haddi de değildir. Özellikle hükümet etme gücünü elinde bulunduranları bir defa daha uyarmak istiyoruz. AB'yle yeniden yakınlaşmak, ABD'nin taze başkanına şirin görünmek için bir felakete imza atılmasın
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.