Üç kişilik takım da gidince...
Galatasaray’ın teknik patronu var da yok... Galatasaray’ın kulübesinde olmayan teknik adam yardımcıları da var da yok... Peki ya saha içi nasıl? Muslera, Sneijder ve Selçuk, bence Galatasaray takımının yüzde 90’ını oluştururlar... Peki, bunlar da olmayınca ne olur? Sahada iki ön kenar oyuncusu, yani Yasin’le Bruma var gibi gözükürler ama aslında onlar birer eski tip arsa oyuncusudurlar. De Jong mu? Amerika’da emekli olmuş bir eski orta alan savunucusu ve zaman zaman da yapıcısı... Josue mi? Belli ki forma ve takımın ismi ağır gelmiş Bursaspor’daki kadar bile oynayamıyor. Sabri savaşır, Semih varını yoğunu ortaya koyar, Ahmet, ben gelmeden yazmıştım, biraz ağır ve hareketsiz diye... Galiba o da beni mahcup etmeyecek... Carol mu? Daha Galatasaray’ın formasının içine girdiği ilk maçtan sonra bu oyuncu Galatasaray’ın sol beki olamaz... Çünkü tam üçüncü sınıf diye bu ülkede yazan ilk ve tek kişiyimdir. Cenk mi? Ne yapsın garibim, altı ayda bir oynuyor...
Başakşehirspor mu? Kendi yarı alanını kimler oynarsa oynasın, iyi kapattığında, çıkışlarında dengeli davranıp topyekûn meseleye dalmadığında takım olarak öne çıkıp iş yapan bir firma... Bu takım Fenerbahçe maçının ilk yarısında kendini tamamen yarı alanına hapsedip oynadı. İkinci yarıda da tam tersine topluca yüklenip yine sistemini bozdu. Bu maçta ise Abdullah Avcı’nın oturttuğu düzeni neredeyse maçın tamamında kullanarak oynadı. Galatasaray sadece Eren’in gölündeki gibi bir kere yakalayabildi bu takımı... Podolski’nin iki şutu da uzaklardandı. Yalçın yoktu, Mahmut yoktu, Mossoro yoktu, Cengin yoktu, Battal yoktu... Bu yeniliklere rağmen disiplinden, oturtulmuş oyun prensiplerinden sapılmayınca, kupada yürüyüp gittiler. Tıpkı, Galatasaray’ın olmayan takım Akhisar’ı yok ettiği gibi Başakşehirspor da olmayan takım Galatasaray’ı eledi...
Son bir önemli paragraf... Avcı, iki gol atan Mustafa’yı 67.dakika alıp yerine yeni transfer Adebayor’u soktu. Nesi mi var bunun? Mehmet Battal’ı soksa hem çıkanla, hem girenin psikolojik yıkıntısına sebep olurdu. Buna karşılık Riekerink Bey, Carol’u yine 45 dakika seyretti ve oralardan gelen ortaların gol oluşuna baktı ve 46. dakikada Linnes’i akıl edebildi. Tabii ki Yasin’e hayranlıkla izlemiş olacak ki, Rodrigues’ten haber bile alamadık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.