Söyleseydiniz ya, Muhterem Paşa’ya!..
Ergenekon TERÖR ÖRGÜTÜ sempatizanlarından olduğunu belirtmekte sakınca görmeyen bir “okuyucum” mesaj göndermiş.
Yazdıklarının sadece bir cümlesi önemli…
Dün Cuma’ydı malum… Güne uygun bir soru:
“Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Cuma Namazına gitse VAKİT’e manşet olur mu?..”
*
Hani..
VAKİT…
İlker Başbuğ Paşa’nın Ağlama Duvarı önündeki “duruşunu” basmıştı ya…
“Ergenekon TERÖR ÖRGÜTÜ sempatizanı” da… Dünkü yazımızda “O fotoğrafa” işaret ettiğimizi görür görmez, böyle bir soru gönderme ihtiyacını hissetmiş!..
Nasıl bir cevap versek?..
İlker Başbuğ Paşa’nın “Cuma namazına” gittiği oldu mu olmadı mı?
Soruda “olmadı” iması varsa da…
Biz… “Kılıyor, kılmıyor”da değiliz…
“Cuma namazı”na gitmemenin hükmü, hangi koşullarda nedir?..
Bunu “Ulema”ya sormak lazım!..
Dedik ya, biz orasında değiliz.
Madem, bir “Ergenekoncudan da olsa” soru gelmiş…
Hemen cevap vermeliyiz:
“Evet, İlker Başbuğ Paşa’nın Cuma namazına gittiğine şahit olursak…
Manşete çekeriz.”
Yetmez; “Secde halindeki dev fotoğrafını göbeğe yerleştirmeyi de ihmal etmeyiz..”
KONUMUZ CUMA NAMAZI DEĞİL ASLINDA!...
Bugün; Paşa’nın “Cuma kılıp kılmadığından” girmiş olduk bir şekilde…
Niyetimiz bu değildi aslında… Bazen, kalem sürükler sizi…
O belirler, yazıya nasıl başlayıp nasıl devam edeceğinizi…
Dur bakayım; Ne yazmayı planlamıştım?..
Ha, tamam: Genelkurmay Başkanımız, geçtiğimiz günlerde “Akredite” sivil toplum örgütlerini kabul etmişti hani…
Oralara girecektim…
Başbuğ Paşa, karşısına aldığı stratejistlere “Güneydoğu Sorunu ve PKK konusunda ne yapılmalı?” diye sormuş…
Onlar da… Dillerinin döndüğü, kafalarının erdiği ve en önemlisi de “yüreklerinin yettiği” kadarını söylemişler…
Dediklerinin üç aşağı beş yukarı tamamı yansıdı medyaya…
Baktık;
Zaman zaman askerlerin de dile getirdikleri “klasik” tespitler öne çıkmış…
Bir Sedat Laçiner, “TSK’nın görev sahasına” ilişkin değerlendirmeleriyle farklı bir şeyler söylemiş…
Dikkati çeken iki tespiti var:
1- OHAL uygulamaları ve hukuktan taviz PKK’ya yarar!..
2-Bölgenin geleneksel özellikleri aşırılık olarak görüldü. Bu insanlar, rejim için tehdit olarak algılandı!..
İşte bunlar… Altı adet stratejist arasında, Yalnızca Laçiner’in söyledikleri biraz dikkat çekiyor, o kadar!..
*
Söylenenler daha doğrusu söylenmesi gerektiği halde söylenmeyenler, çağrılan Think Tank örgütlerinin ne kadar “yetersiz” olduklarını açıkça ortaya koyuyor…
Genelkurmay Başkanı’nın “PKK konusunda ne yapılmalı?” sorusuna muhatap olan bir stratejist, bölgenin özelliklerinden tamamen habersiz değilse…
Ve biraz da, “İşini doğru dürüst yapma hassasiyetine” sahipse…
Paşa’ya; “Bölgedeki dini hassasiyetlerden” bahsetmez mi?..
Gözlerinin içine bakarak; “Genelkurmay’ın internet sitesinde ‘HÂLÂ’ durmakta olan 27 Nisan muhtırasının içeriğini” hatırlatmaz mı?..
Güneydoğu’nun hangi hassasiyeti varsa, “irticai faaliyet” olarak gösteriliyor o bildiride…
“Tehditler” mi?..
O toplantıda, “muhtıradan alıntılarla” dile getirilmeliydi:
1-Kur’an okuma yarışması!..
2-Küçük kız çocuklarından oluşan bir korunun “ilahi” okuması!..
3-Kutlu Doğum Şöleni
4-Kadınlara yönelik Vaaz ve Söyleşi!..
Evet; Anlı şanlı strateji örgütlerinin temsilcilerinden biri olsun…
Orada, bunları sıralamış olsaydı… Düşünebiliyor musunuz, manzarayı!..
*
Bir “Stratejist”… Hazır Genelkurmay Başkanı da “Güneydoğu için ne yapılmalı ya da yapılmamalı?” diye sormuşken… Terörle mücadelede “Halkı güvenlik güçlerinin yanına çekmenin öneminden bahisle” 27 Nisan muhtırasının “PKK’yla mücadeleye katkı sağlamadığını…”
Aksine; Büyük ihtiyaç duyduğumuz birlik, beraberlik ve bağlılık duygularında büyük “hasara” yol açtığını dile getiremez miydi?..
“Sayın Başbuğ; Siz cemaat faaliyetleriyle mücadeleden bahsederseniz… Güneydoğudaki cemaat mensubu bundan olumsuz etkilenebilir… Terörle mücadelemize katkı sağlama hevesi azalabilir!..”
Buna benzer “uyarılar” faydalı olmaz mıydı?..
Bir stratejist… Kızını okutmak isteyen Kürt vatandaşlarımızın, saçma sapan bir başörtüsü (türban da diyebilirdi orada) yasağına muhatap olduğunu hatırlatabilirdi… “Devlet olarak, adama iş verme, doğru dürüst sağlık hizmeti, yol, aş verme…
Bir de… Dinine, diyanetine, cemaatine müdahale et!.. Kızının başörtüsüne karış!... Böyle bir tablodan başarılı sonuç çıkması son derece zordur Sayın Başbuğ” deseydi… Kıyamet mi kopardı?
Ben; Başbuğ Paşa’nın “çağırdığı” stratejistlerin “Güneydoğu ve terörle mücadele için “Din’in ve Din’e saygının önemi”ni kavrayamayacak durumda olduklarına inanmam!..
Biliyorlardır mutlaka… Biliyorlardır da, söyle-ye-miyorlardır!..
Niçin söyle-ye-miyorlardır?..
En basitinden; “Sakıncalı doğruları dile getirirsek, bir daha çağrılmayız” diye düşünmüşlerdir!..
E, şimdi Genelkurmay çağırıyor… Orada, “derde deva” laflar etmeseniz de… Gazeteler, televizyonlar “çağrılan örgütler” arasında sizinkine de yer veriyor… Fotoğraflarınızı basıyor, görüntülerinizi yayınlıyor…
Az reklam mı?..
Ve de… Böyle bir reklam fırsatını, sakıncalı konulara girmek suretiyle tehlikeye atmanın anlamı var mı?..
*
Genelkurmay’ın bilinen sebeplerden dolayı davet etmediği bazı “strateji” kuruluşlarının yöneticilerine “konuya ilişkin düşüncelerini” sormuş bizim muhabir arkadaşlar…
Onlardan biri de, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi-ESAM…
Diyor ki Genel Sekreter Prof.Dr. Arif Ersoy;
“Katı laikçi uygulamalar ve bakış açısı, terörü güçlendirmektedir!..
Dinin önemini PKK terör örgütü idrak etmekte ve ona göre stratejiler geliştirmekteyken, bazılarının (bu durumun farkında olmaksızın) dini faaliyetleri birer tehdit olarak değerlendirmesi maalesef terörle mücadeleye zarar vermektedir!..”
Sayın Ersoy’un; “O toplantıda olsaydınız, bunları dile getirir miydiniz?” şeklindeki soruya verdiği cevapla bitirmiş olalım: “Bunları söylemeyecek olduktan sonra niye gidelim ki oraya?..”