Terörün ve krizin çözümü
Günlerden beri köşe yazarları olarak iki konu üzerine odaklanmış durumdayız: Terör ve ekonomik kriz. Her gün yazı yazanlar için elbette güncel konular öncelik arz ediyor. Okuyucularımıza gündemdeki konular hakkında görüşlerimizi ve olayların perde arkasını aktarmaya çalışıyoruz. Demek istediğim o ki, gündemdeki konuların arkasına düşmek bir köşe yazarı için gerekli. Ancak, belli bir konu üzerinde yazı yazarken tekrara düşerek okuyucuya bıkkınlık vermemek gerekiyor. Bu bakımdan aynı konu ile ilgili olarak birkaç gün yazı yazılıyorsa her seferinde olayın farklı bir boyutunun ele alınması, hatta olayın çözümüne yönelik teklifler sunulması gerekiyor. Gazeteciler elbette çözüm mevkiinde olan insanlar değildir. Onlar okuyucularını haberlerden haberdar etmekle görevlidirler. Ancak, sürekli eleştiren, ortaya hiçbir çözüm koymayan yazarlar da bir süre sonra itibar kaybına uğrayabilirler. Elbette yazılan yazıları ilginç kılmanın bir takım yolları vardır. Söz gelimi birileri ile kavga halinde olmak, olayın kimsenin aklına gelmeyen boyutunu ortaya koymak gibi. Bu arada belden aşağı anlatılan fıkralar, küfürlü yazılar, hatta muhataba yönelik bir takım aşağılayıcı cümleler okuyucu tarafından ilgi görüyor olabilir. Ancak, bu üslubun kimseye bir yararı olmadığını söylemek gerekiyor. Bu arada olaylar normal seyri içinde gelişirken ve pek çok insan bu normal seyir çerçevesinde düşünüp, konuşur ve yazarken birileri bir takım komplo teorileri ile yazılarını ilginç hale getirebilirler. Bir takım sivri sloganlar da toplumun belli bir kesimince ilgiyle izlenebilir. Ancak, slogancılığın yazanı, okuyanı ve toplumu bir yere götürmediğini düşünüyorum. Daha doğrusu bir derde derman olmadığını. Bunun geçmişte örneklerini çeşitli kereler yaşadık. Yazılarında ve konuşmalarında kullandıkları sloganlarla toplumun ilgisini çeken, hatta peşlerinden sürükleyen pek çok kişi bugün ortalarda görülmüyor. Hepsi de hayatta olmalarına rağmen. Ya kendiliklerinden bir köşeye çekildiler ya da bir takım zorunluluklar onları ortalarda görünmemeye zorladı.
Olayların perde arkasını izah ederken bir takım bilinmeyenlere ulaşmış ya da bir takım çok önemli merkezlerden kendilerine ulaşan bilgiler olduğu izlenimi vermeye çalışarak sergilenen komplo teorileri elbette okuyucu için ilginçtir. Ancak; sorunun çözümüne katkısı olmamaktadır. Bazen iç bazen de dış kaynaklardan bu yazarların kulaklarına bazı bilgiler üflenmiş olabilir. Çünkü, bir gazetede her gün yazı yazan insanlara farklı kaynaklardan değişik amaçlarla bazı doğru ya da yanlış bilgiler ulaştırılır. Bu bilgileri ulaştıran kaynak belli bir konuda kamuoyu oluşturulmasını istiyor olabilir, onun için bazı bilgi ve belgeleri gazeteciye ulaştırır. Gazeteci de diğer meslektaşlarında olmayan bilgiye ulaşmış olmanın heyecanı ile bunu yazar. Diyebiliriz ki bu tür olaylarda karşılıklı menfaat söz konusudur. Bunun dışında bir de bazı yazarlar bazı merkezlerle içli dışlıdırlar. Bu fikri birliktelikten olabileceği gibi menfaate dayalı da olabilir. Aslında iç kaynaklı birlikteliklerin fazlaca zararlı bir yanı olmayabilir. Söz gelimi bir yazarın fikri beraberlik sebebiyle bir partiye yakın olması ve o partiden zaman zaman malzeme olarak destek görmesi yararlı bile sayılabilir. Ancak, bir takım yabancı istihbarat kaynakları ile ne sebeple olursa olsun birliktelik ülke çıkarları açısından bir terslik oluşturabilir.
Çünkü yabancı istihbarat örgütleri ne kadar sizin ülkeniz lehine bazı çabaların içinde gibi görünüyor, o yönde düşünceler üretiyor ve size ulaştırıyor görünseler de netice itibariyle tüm uğraşları kendi ülkelerinin çıkarlarını korumaktır. Bunu ne ölçüde çaktırmadan yapabilirlerse o ölçüde değişik ülkelerde destek bulabilirler. Şunu demek istiyorum, köşe yazarları ağırlaşmış sorunları dile getirirken kendilerine özellikle dış kaynaklardan ulaştırılmış bilgileri birkaç kez süzgeçten geçirmek durumundadırlar. Çünkü, yabancı kaynaklardan bize ulaşan bilgiler mevcut problemlerimizin çözümüne bir katkı sağlamayacağı gibi onların istediği istikamette hareket o problemleri daha da ağırlaştırır.
Ülkemizin yüz yüze olduğu terör ve ekonomik kriz konusunda da sorunlarımıza kendimizden başkasının çözüm bulamayacağını, bulmayacağını iyi tespit etmek durumundayız. Eğer başkalarının söylediklerine bakarak o yönde çözümler üretmeye kalkarsak ne terör belasından ne de ekonomik krizden ülkemizi kurtarmak mümkündür. Olayların üzerinde biraz olsun düşündüğümüzde görürüz ki terör belası da, ekonomik kriz de başkalarının sözlerine aldanmış olduğumuzdan başımıza gelmiştir. Çözüm dışarıda değil içeridedir. Enternasyonel değil, milli çözümlere ihtiyaç vardır. Bunun yolu da önce bu ülkeyi yönetenlerin milli düşünmelerinden geçiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.