Pazarın mesajları!
Önce Fenerbahçe oynadı kendi evinde Kasımpaşa’ya karşı... Maç golsüz bitti. Sonrasında Beşiktaş da kendi sahasında Akhisar Belediyespor’u konuk etti. Ve de maç 3-1 liderin galibiyeti ile bitti. Buradan hareketle, cuma günkü Başakşehirspor ve bir gün sonraki Galatasaray beraberliklerini de alt alta koyduğumuzda ligin sonunda sanki yeni bir Beşiktaş turunu alkışlayacağız gibi geliyor.
Dönelim maçlara... Fenerbahçe, emekli teknik adamı tarafından tam bir yazboz tahtasına çevrilmiş durumda. Böyle olmasa maçları çok mu rahat kazanır? Hayır! Ama en azından bir standarda oturur ve kazanmasa da bir sistem, bir oyun felsefesi ile göz doldurur. Öyle bir şey yok... Avrupa Kupası maçında iki buçuk aydır oynamayan Emenike var, hem de ilk on birde, sonra Kadıköy’de hiç mi hiç yok... Van der Wiel, Avrupa’da yok, Kadıköy’de ilk on birde, hem de sonuna kadar... Atııf bir var, sonra hiç yok... Fernandao Avrupa’da son dakikalarda var, Kadıköy’de ikinci yarıda... Devamla; Kadıköy’de iki bek birden değişmiş, devamlı oynayan iki bek dışarıda... Yani otura otura Topal, Sousa ve tandem var... Eh böyle bir felsefeden de o futbol çıkar işte... Kasımpaşa takımı, şayet son pasları becerebilse bu maçtan da galibiyetle çıkabilirdi. Ama organizatör futbolcusu maskeyle oynayıp etrafı göremediği için hücumda hep yanlış yaptı. Sorularla devam edelim... Sizin bir hayli pahalıya sattığınız Sow’u neden acaba geri gönderdiler, hem de bedava? Kaç maçtır topa değiyor mu? Madem Emenike Rusya’da ilk on bir de neden Kadıköy’de yok? Hoca diyor ki maç sonrası; “Başka birini getirirlerse hemen bırakırım...” Ne huzur var değil mi? Desenize nasılsa İsmail Kartal boşta, çağırırız gelir. Tıpkı eskiden olduğu gibi! Siz de Galatasaray gibi Fenerbahçe’yi çok ucuzlattınız.
Sonra benim bir türlü vazgeçmediğim İnönü Stadı’na geldik. Tamam Akhisarspor neredeyse düşmek için kolları sıvamış gibi görünüyor ama Beşiktaş takımı da sahada bugünün futbolundan bir şeyler sunuyor. Neler mi? Müthiş bir pas trafiği... Ben bir aralık rakibin iki üç elemanı oyundan atıldı sandım ama, baktım ki kafa kafaya oynanıyor sayıca... Peki, Beşiktaş bu özelliği nereden kazanıyor? En azından bu maçta, önde oynayan bütün elemanlar, yani Quaresma, Babel, Cenk ve hatta Talisca takım topla oynarken, yani pas yaparken geriye yaklaşıp pas trafiğini iki üç kişiye değil neredeyse yedik-sekiz kişiye aktarıyorlar. Hal böyle olunca da rakip kendi yarı alanında birikmiş de olsa, topu kapmaya yönelik davranamıyor ve ancak izliyor olanları... İşte diğer büyük takımların en büyük eksiği bu... Topluca hareket etme eksikliği var yani diğer takımlarda...
Bu arada sarı kart sınırındaki Atiba’nın fark üçe çıktıktan sonra kenara alınışını da doğru idi. Daha önce Talisca’nın Gökhan İnler’le değişimi de az da olsa Atiba’nın rahatlığı anlamı taşıyordu. Gökhan Gönül’le Beck’in değişimi ise bana göre yanlıştı. Çünkü rakip her şeyi göze alıp Beşiktaş sahasına yerleşirken mutlaka ama mutlaka Gökhan İnler- Oğuzhan ikilisine bir destek daha gerekirdi. Nitekim rakibe bir umut golü sunuldu.
Şimdi geldik asıl meseleye... Şayet Beşiktaş, Galatasaray’ı da hem de deplasmanda yenerse bu lig galiba biter. Çünkü diğer takipçiler Galatasaray’la birlikte başkaca takımlar tarafından yakalanmamaya gayret edeceklerdir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.