Halil Mert

Halil Mert

28 Şubat, ETÖ ve FETÖ, Emperyalizm…

28 Şubat, ETÖ ve FETÖ, Emperyalizm…

Rahmetli Mahir Kaynak bize bir prensip öğretti. “Bir eylem, iş, duruş, kişi, oluş vs. yapılanların sonucuna bakın kimin işine yarıyorsa bilin ki o işin müsebbibi onlardır.”

28 Şubat Süreci… 200 yıldır süren Batı Baskısının ki son 120 yılı İngiltere’nin kontrolünde, 70 yılı İngiliz+ABD koordinesinde Alman ve Fransız destekli ülkemizi işgal ve baskı altında en genel deyimle kontrol altına tutma programlarının zirvesiydi. Askeri darbelerle Silahlı Kuvvetlerdeki hücrelerini kullanırken 28 Şubatta silahsız kadrolarını ve ihanete düşmüş, gaflet ve dalalet içindeki tüm kesimlerini kullandılar…

28 Şubat Bir Hukuk darbesi midir? Evet!..

28 Şubat Askeri bir darbe midir? Evet!.. Devletin kudretli paşaları ne dediler ağızlarıyla.. “28 Şubat, postmodern bir darbedir.” Başka, zamanın Genel Kurmay Başkanı; “28 Şubat 1000 yıl sürecek demedi mi? o dönemde Encümen-i Daniş’i bile yeniden oluşturmadılar mı?

28 Şubat Medya başta olmak üzere sivil bazı yapıların üniversite, siyasi partiler vb. sivil yapıların darbesi miydi? Evet….

28 Şubat, Dönemin Cumhurbaşkanı Nurlu demirel’in bizzat başında bulunduğu, muhalefet partilerinin de bu anti-demokratik uygulamalara onay verdiği bir siyaset darbesi midir? Evet..

Unutmayacağız, ne o günleri ne de Milletimizden, tüyü bitmemiş yetimin hakkından maaş alarak Milleti küçük, kendilerini üstün görüp darbe yapmaya kalkışanları.. Değerlerimizi, imanımızı, medeniyetimizi reddedenleri biz de reddedeceğiz.

496.-28-subat,-eto-ve-feto,-emperyalizm…..jpg

Peki, neden hedef Türkiye? Neden bizim düşmanımız çok.. Aziz Türk Milleti ile emperyalist Haçlı Batı’nın sorunu neydi de bizimle bunca uğraşıyorlar.

Türkiye Toprakları dünyanın merkezinde, enerji kaynaklarını, ulaşım ve lojistik hatlarını, enerji koridorlarını ve eski dünyayı kontrol eden, Avrupa, Asya ve Afrika’nın orta yerindedir.

Türk Milleti, İslam ile şereflendiği günden bu yana, önce İslam Ordularında nefer, sonra Komutan, 1000 yıldır hükümdar, 500 yıldır ise Halife ve EMÎRÜ'L-MÜ'MİNÎN’dir. İslam Medeniyeti’nin öncü Milleti ve İttihad-ı İslam’ın merkezi ve lokomotifidir.

Tüm Türkler (%97) Müslüman’dır. Artık Türk=Müslüman’dır. Muhariptir, mücahittir. Teşkilatçıdır. Ordusu güçlüdür. Türk Milleti, küfrün ve batı emperyalizminin baş belasıdır. İran eski cumhurbaşkanı Ahmed-i Necad’ın dediği gibi; “Türkler 500 yıl Avrupa’lı barbarlardan tüm Asya’yı korudular. Osmanlı zayıfladı, Ruslar ve Çin tüm Türkistan’ı işgal etti, Türkler zayıfladı, İngilizler Çin’e afyon satıp insanları öldürdü. Osmanlı zayıfladı. Avrupa’lı korsanlar uzak doğuyu ve Afrika’yı köleleştirdi.

 

Emperyalizm Müslüman Türk’ü kendisi için en büyük engel olarak gördüğünden saf dışı bırakmak için birkaç koldan saldırdı.

İçimizdeki ham yobaz kaba softaları kullandı önce. Günümüzdeki Selefi akımlar Vehhabilik dâhil, DEAŞ, El-Kaide, FETÖ ve bazı sapık tarikat ve cemaatler onların eseridir.

Sonra, Irkçılık, mikromilliyetçilik vb. soktular içimize.

En sonunda da; sözde aydınlarımızı “Müslüman Milletimizin çağdışı değerleri olduğuna, İslam Dininin bizi cahil bıraktığına inandırdılar.” Çağdaşlaşmalıydık. Nasıl peki! Tüm değerlerimizi ya reddetmeliydik, ya da çağdaş ölçülere çıkartmalıydık. Din mi? Modernleşmeliydi. Batı geçmişte Hıristiyanlığı da semavi niteliğinden çıkartmamış mıydı? Bakın İngiltere Kraliçesi ayrıca Anglikan Kilisesinin de manevi lideridir. Papa gibidir. Kardinal vs. atar, tıpkı Avustralya’ya genel vali atadığı gibi.

Osmanlı’nın son 100 yılı ve cumhuriyetin günümüze kadar gelişinde görünürdeki kavga, gelenekçi kesimlerle, seküler ve laik kesimlerin arasında imiş gibi geçti.

Dindar insan bir şey söylemeye kalkmasın.. Hemen “Kahrolsun şeriat!” naraları ile ezildi. Karşı olunan sadece dini değer ve kavramlar da değildi. Toplumun tüm değerleri, gelenekleri ile kavga ediliyordu. Örf, töre, Milli terbiye, Dil… Kılık, kıyafet bahaneydi aslında. Bir yandan “İlim tercüme ile değil tetkik ile olur, Taklit ile değil, tahkik ile olur.” gibi hamaset cümleleri kurulurken diğer yandan Milletin özünü oluşturan Anadolu tüm değerleri ile aşağılanıyordu.

1960, 72, 80 Darbeleri Milleti dövmekten ve kendilerince hizaya sokmaktan başka bir şey değildi. 1980 öncesi terörün müsebbibi de kendileriydi aslında. Tıpkı bölücü terörün de kuruluşunda katkılarının olduğu gibi.

Her türlü alçakça ihanete ve engeller konmasına rağmen, Milletimiz “Sur’da gedikler açmış”, bu gedikleri büyütüyordu. Nurlu Demirel’i iktidara taşıyanlar dahi bu büyük operasyona Müslüman Milletimizi alet etmeyi bilerek ya da bilmeyerek başarmışlardı.

Artık, halkımız uyanıyordu. Nurlu Demirel tarzı siyasilere de prim vermiyordu. Öyle ise önü kesilmeliydi. Bu yukarıya çıkış, emperyalizme kulluk yapan, kemik yalayıcılarını da, onların sahiplerini de korkutuyordu. Bu kesimler ezandan rahatsız olan, şehidin madalya törenine şehidin başı yazmalı anasını almayan, kapalı ve başı örtülü diye, içki içmiyor diye ordudan subayları atacak kadar hayâ duygusunu kaybetmişlerdi. Şehid cenazesine protokol gereği katılıp, namaza iştirak etmemenin toplumda oluşturacağı sarsıntıyı ve buhranı düşünün.

 

28 Şubatçılar eyleme geçmeden önce sebepler bulmalıydılar. Cami önü şeriatçıları buldular önce. Bunlar her Cuma bir konuda eylem yapıyorlardı. Sonra hükümetin attığı her adıma bir kılıf bir husumet sebebi bulmaya başladılar. Uyuşturucu üreticisi, besmele çekemeyen Kalkancı gibi adamları Şeyh yaptılar. Şeyhinin tenasül uzvunu öpen doktor üsteğmenler gösterdiler. Bir fahişe buldular. Önüne gelen şeyh vs. tiplerle nikâh kıyan. Onları tv. kameraları ile basmaya gittiler. Bir yanda şalvarını çeken Aczmendi şeyhi, diğer yanda kızı yaşında ağlayan bir kız..

İşte bu suni sebeplerle, eğitim sistemini bozdular, İmam Hatipler resmen değil ama şeklen kapandı. Kapalı kızlarımız, memurlarımız kamudan ve okullarından kovuldu. Tankları yürütüp toplumu baskı altına aldılar. Bankalardan 100 milyar dolara yakın para çalındı. Birçok banka battı.

 

28 Şubat Döneminde dindar insanlara işkence yapılırken bir hoca, okullarının anahtarlarını generallere kendi malı gibi takdim ediyor, “Başörtüsü gelenektir, teferruattır.” diyor, seçimle gelmiş iktidara “Beceriksizsiniz! Gidin..” diyor, mensuplarına da “Açın karılarınızın başını, içki için, namazlarınızı eve gelince ima ile kılın.” diyor ve tedbir diyordu tüm bu münafıklıklara.. 28 Şubat sürecinde atılan FETÖ’cü yoktur. Çünkü FETÖ münafıklık yapmayan gerçek dindar mensuplarını bizzat kendisi tasfiye etmiştir önce. Ordumuzdan dindar insanlar kovulurken 28 Şubatçılar ve aslında bir kuruluş değil ama zihniyet olan Ergenekoncular “ETÖ”  mutlulukla ellerini ovuşturuyorlardı. Gelinen noktada FETÖ Mensuplarının 28 Şubatçılara yaptıkları sahte ihbar ve iftiralarla da katkı sağladıklarını görüyoruz.

AKPARTİ Hükümeti ile bu zulmün önüne geçilmeye çalışıldı. Bayrak Mitingleri başlatıldı önce. Adeta hükümet birileri tarafında hem ötekileştiriliyor hem de FETÖ’nün ve küresel gücün kucağına itiliyordu. Bu mitinglerde “Ordu Göreve!” pankartı açan Türk Solu gurubunun lideri ise 15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra FETÖ ile ilişkisi tespit edildiği için hapsedilmişti. Aynı gurup Gezi Eylem ve İhanetinde de işbaşındaydı ve aynı pankartları Kalpaklı Atatürk bayrakları sallıyorlardı.

Millet adeta iki dış bağlantılı gayri milli gücün kucağına itiliyordu. Bir tarafta 28 Şubatçı ETÖ (Ergenekon Terör Örgütü) diğer yanda 28 Şubat’a karşı gibi görünen ancak destek olan FETÖ..

ETÖ de FETÖ de 28 Şubat Sürecinin ve dış ağalarının ülkemizdeki çocuklarıdır. ETÖ ve zihniyeti FETÖ darbe kalkışmasında tepkisiz kalmış, bir kısım Hükümet karşıtı subay ve komutan FETÖ ile darbeye katılmıştır. Tamamına yakını FETÖ İhanetinin başarılı olmasını beklemiştir. Halen devlet birimlerinde kalan FETÖ hainleri ile ETÖ mensubu ve 28 Şubat İhanet Sürecini özleyen kadrolar sinsi bir şekilde birlikte hareket etmeye başlamışlardır. Bu gün ABD’ndeki Avrupa’daki FETÖ’cü, PKK’lı, DHKPC’li teröristlerin korunmasını, Cumhuriyet Gazetesi’nin eski yöneticisi Can Dündar’ın Almanya tarafından bizzat himaye edilmesini nasıl izah edebiliriz? FETÖ’cü savcılar ve generallerin bir kısmı da Almanya’da değiller mi?

28 Şubat Süreci, gayrimilli unsurların Milletimize baskılarının zirve yaptığı bir dönemdir. 27 NİSAN 2007 E-Muhtırası, Gezi Olayları hep 28 Şubatçı Zihniyetin icraatlarıdır.

17-25 Aralık 2013 Hukuk Darbesi, MİT’e operasyon ve son olarak 15 Temmuz Darbe ve İşgal Girişimi ise ihanetin zirve yaptığı bir cinayet eylemidir.

 

Ey Milletim. Olayların ve ihanetin farklı kesimlerden geldiğine bakma. Sonuçlarına bak. Toplum iki gurup aslında. Bir gurup yerli ve Milli Unsurlar, diğeri ise Gayri Milli Unsurlar ki en basiti kendine ve milletimize hiçbir katkısı olmayandan, işbirlikçi, her tür şahsi menfaati için Millet menfaatlerine düşman olan hainler. İhaneti ve aldatmayı, terörü ve terörü besleyen amilleri, silah, malzeme, personel ve eğitim desteği veren müttefiklerimizin yurdumuzdaki maşalarını her kesimde arayın. Bilin ki sadece FETÖ takiyye yapmıyor. Bilin ki başkaları da var benzer şeylerle ülkeye zarar verebilecek olan.. Masonik yapıları, seküler duruşları sakın unutmayın. Zamanında kocaman üniversiteli kızlar için okullarda ikna odaları vs. kurdular. O dönemde Şanlı Ordumuzdan atılan subaylardan intihar edenler oldu.

 

Ey Şanlı Ecdadın değerli Evladı, aziz Milletim.

Sana kim ihanet etti ise sakın unutma. İhanet solcunun da, sağcının da, dindarın da hâsılı tüm toplum kesimlerinin içine, STK’na kolaylıkla nüfuz edebiliyor. Hem de mukaddesatımızı kullanarak. Artık aldatılmaktan kurtulalım. Düşünün, “Ordu Göreve!” pankartı açan, Gezi Eylemlerinin en önündeki guruplardan biri de FETÖ’cü, PKK’ya yol veren Tugay Komutanı da.. PKK’lıyı Harp Okulu’na sokanlarda..

Merhum N. Fazıl’ın “Zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı görecek.” Ferasetin ne kadar gerekli olduğunu hatırlatacağım sizlere yeniden..

 

28 Şubatlar unutulmasın. Önümüzde Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin referandumu var. Böyle kader günlerinde özellikle ülkemizin nereden nereye geldiğini topluma hatırlatmak lazım.

Biz bir daha 28 Şubatlar ve darbeler yaşamamak için EVET diyoruz.

Halkın yönetime daha çok katılacağı bir sistem olacağı seçimden önce en az % 50 oy alacak mutabakat gerektirdiği için EVET diyoruz.

Satın alınacak, korkutularak parti değiştirmek suretiyle, koalisyon pazarlıkları ile azınlığın çoğunlu ezip, karışıklık ve sıkıntılara sebep olan geçmişin kriz yaratmaya müsait, çok başlı sisteminden kurtulmak için EVET diyoruz.

28 Şubat Süreci’nin satılık askerleri, köle ve kuklaları kimlerse yargılanmalılar. Halen devam eden mahkeme sürecine basın, medya ve STK gerekli ilgiyi göstermelidir.

Ferasetli Milletim. Sen kıyamete kadar imanınla ve mücahidliğinle varol. 28 Şubat 1000 yıl sürecek diyen adamları 20 yıl gibi kısa bir sürede tarihin çöplüğüne gömdün. 15 Temmuzda, makûs talihini yendin. Biliniz ki, Türk Bayrağı dünyanın birçok yerinde artık emperyalizme karşı duruşun sembolüdür.

28 Şubat zihniyetine şamar olsun, Askerimin yemek duası..

Ben de bu dua ile bitiriyorum.

“Allah’ımıza hamd olsun.

Milletimiz Varolsun.”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Mert Arşivi