Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

Teröre karşı politikalar ve taktikler değiştirilmeli!

Teröre karşı politikalar ve taktikler değiştirilmeli!

Osmanlı Devleti döneminde terör yoktu. Çünkü bu devletin elinde terörün panzehiri vardı. İslam… İslam tüm renkleri, ırkları, din ve ideolojileri, millet ve kabileleri kucaklar. Bunlardan birine ayrılıkçılık zemini bırakmaz. Batı el altından Türkiye’deki terörü desteklemektedir. Çünkü terörün dayandığı temel unsur, Batı menşeli olan milliyet ve ırka dayalı siyasi anlayıştır. Buna göre, her ırkın ya da milletin ayrı bir devletinin olması gerekir. Oysa Osmanlılar onlarca ırkı ve birçok milleti tek bir bayrak altında toplayarak 5 asırlık huzurlu ve âdil bir yönetim sergilemiştir. Kimse kendi ırkının yahut milletinin peşinde olmamıştır.
Türkiye’deki ayrılıkçılar da Batı’nın ve Batıcıları görüşleri istikametinde ayrı bir ırk ve ayrı bir millet olduklarını söylüyorlar, bunun için çarpışıyorlar; kan akıtıyorlar. Batı’nın ektiği tohumun sonucudur bu terör. Kendi felsefesi ile uyuştuğu için zaten terörü desteklemektedir. Amaç Müslümanların sahip oldukları güçlü devletleri bölmek ve onları zayıflatmak; bir daha ayağa kalkmamalarını sağlamak… Onlar Müslümanlar için önerdikleri milliyet ve ırk ayırımı düşüncesini kendileri çoktan uygulamadan kaldırmışlardır. AP, ABD, BDT, B.BRİTANYA devletleri bunun çarpıcı örnekleridir. Bu devletlerden hiçbiri milliyet esasına dayalı değildir. Coğrafya ve belli kavramları esas almışlardır. Onlar Müslümanlara tavsiye ettiklerinin tam tersini yapmaya çalışıyorlar.
İslam dünyasına bir göz attığımız zaman, Müslümanların milliyet ve ırka dayalı ihtilaf içinde giderek parçalandıklarını görürüz. Oysa İslam’ın dışındaki dünyanın ırk, millet ve renk ihtilafını bırakarak birleştiklerini, birleşmekte olduklarını ve giderek bu birliği genişletme çaba içinde oldukları görürüz. ABD ve Avrupa Birliği bunun en çarpıcı örneğidir. Bu sebeple âcizane şunu ifade etmek itiyorum: Dünyada Birleşmiş Milletler denilince akla, Müslüman olmayan dünya gelir. Muhtelif milletler denilince de akla İslam Dünyası gelir. Çünkü dünya sahnesinde nerede ihtilaf varsa orada Müslümanlar varıdır; dolayısıyla orada ateş ve yangın vardır; huzursuzluk varıdır. Nerede ittifak varsa orada da gayr-i Müslimler vardır; dolayısıyla huzur, sükûn ve mutluluk vardır.
İslam dünyasının ihtilaftan kurtulamamasının temelinde, İslam kültürüne dışarıdan sokulan ihtilafın rahmet olduğu düşüncesi yatar. Nerde ise bu ihtilaf Müslümanlar için rahmet haline getirilmiştir. Oysa Kur’an, Müslümanların ittifak etmelerini istemektedir. Hz. Peygamber de ittifakın rahmet, ayrılık ve ihtilafın azap olduğunu açıklamıştır. İslam’ın ilkesini Müslüman olmayanlar algılayıp uygulayınca rahmet ve huzuru onlar elde ediyorlar; bu ilkeleri dışlayıp burnunun doğrultusuna ve heveslerinin istikametine yönelen Müslümanlar ise sıkıntıya ve azaba layık olmuşlardır. Bu önemli noktayı hiç akıldan çıkarmamak gerekir.
Terörün temelinde yatan bu gibi unsurları ilgililerin yüksek sesle artık düşünmelerinin zamanı çoktan gelmiştir. Ölenler insandır, bizim evlatlarımızdır. Sadece şehit cenazelerine katılmak ve terörü lanetlemekle problem çözülmez. Bu önemli problemi mutlaka en kısa zamanda çözmek gerekir. Bu millet ordumuzu bunun için ayakta tutmaktadır. Artık askerlerimiz bir daha şehit olmasın ve konu düşünsel ve bilimsel çerçevede halledilsin. Devlet bunun için vardır, devlet adamları bunun için vardır, akıl bunun için vardır.
Devletin millet, milliyet, ırk ve ırkçılık politikası mutlaka gözden geçirilsin ve dedelerimizin akılcı ve kuşatıcı politikalarından yararlanılsın. Sadece silahla bir yere varılmaz. Nitekim bugüne kadar varılmamıştır. Terör başladığı noktadan daha da ileridedir. Sadece Avrupalıları suçlamakla da sonuç alınamaz.
Bu vesile ile bir noktaya daha işaret etmek gerekir: Türkiye Cumhuriyeti’nin başına bela olan terör, çeyrek asırdır milletimizi huzursuz etmiştir ve etmeye devam etmektedir. Terör bugüne kadar, bunca modern silahların, bombaların kullanılmasına, binlerce terörist öldürülmesine ve yüz milyarlarca dolarlık harcamalar yapılmasına rağmen, maalesef yok edilememiştir.
Terör mutlaka bitirilmelidir. Terörün bitirilmesi ise kanaatimizce akılcı bir yol izlemeye bağlıdır. Teröristlerin bizde buldukları açık kapılar mutlaka kapatılmalıdır. 30 yıla yakın bir zamandan beri ülkemizin can güvenliğini tehdit eden ve milletimizin huzurunu kaçıran, canlar yakan, kanlar akıtan teröre karşı sürekli askeri tedbirler alınmaktadır. Son zamanlarda faaliyetlerini sınır bölgesine taşıyan teröristler, vatan evlatlarına acı kayıplar verdirmektedirler. İki şey dikkati çekiyor terörist eylemlerde... Biri döşenen mayınlar, diğeri karakollara ve resmi kurumlara karşı düzenlenen operasyonlar… Her iki konuda da kanaatimizce daha etkili önlemler alınabilir.
Bu önlemler nasıl alınır? Akıl ile yeni tedbirler için seferber olmakla… Herkesin aklından yararlanmakla… Yarışmalar düzenleyerek akıl akıldan üstündür, ilkesini hayata geçirmekle... Mayın taramasında daha etkili bir yöntemi belirlemek yeni teknolojiler icat etmekle...
Bu konuda sadece üst düzey askeri yöneticilerin aklı yetmeyebilir. Genç nesillerin aklına ve zeki insanların keskin zekâsına da başvurmak suretiyle yeni teknolojiler ve yeni yöntemler bulunabilir. Bu gibi konularda tek akıl yetmeyebilir; mutlaka kolektif aklın devreye girmesi gerekir.
Fakat bunun mutlaka resmi akıl olması şart değildir. Sivillerin aklı da devreye sokulmalıdır. Resmi akılla sivil akıl arasında elbette fark vardır. Tek ya da klasik akılla kolektif akıl arasında da dağlar kadar fark vardır. Bu millet isterse mayınlara karşı tedbir alabilir, çareyi bulabilir. Yetmiş milyon akıldan biri sonuç getirici bir yol bulabilir. Fakat mutlaka ötekilerin de aklına başvurmak ve onları da dikkate almak gerekir.
Hava Kuvvetleri Komutanı’nın, bu olaylar cereyan ederken, golf oynuyor olması ve olaylardan haberdar olmaması, diğer komutanların GATA’da olması resmi askeri akılların olaylara yaklaşma biçimini ortaya koymaktadır. Golf oynayacak yerde daha güvenli daha stratejik karakolların inşası için akıl yürütselerdi belki de bu olaylar hiç olmayabilirdi, yahut bu kadar kayıplar verilmeyebilirdi.
Karakollar âdeta PKK saldırılarının eylem akışına göre terk edilmiş durumdaydı. Oysa millet para veriyor, evlat veriyor; hiçbir şeyi esirgemiyor; en etkili önlemlerin alındığını da görmek istiyor. Fakat 1992’den bu yana Aktütün Karakolunda bir gelişme gösterilmemiş, âdeta bu karakol PKK’nın saldırısına terk edilmiştir. Bu durumda PKK’aya çok güzel bir fırsat aralanmıştır. Dilediği zaman gelip bu karakolu basarak evlatlarımızı şehit edebiliyorlar. Bunu aklımın aldığını hala söyleyemem. Bundan eğer golf oynayan komutanlar şiddetli bir ıstırap çekselerdi, bugüne kadar etkili önlemleri çoktan almış olmaları gerekirdi.
Şehitlerimizin büyük çoğunluğu, savaş esnasında yahut karşı tarafa hücum ederken değil, hep bu ihmal sonucu hain saldırılara maruz kaldıktan sonra can vermişlerdir. Yazık değimli vatan evlatlarına…
Karakolların PKK’ya göre düzenlenmesi gerekmez miydi?
Değişik taktiklerin uygulanması icap etmez mi idi?
Karakollar sembol bırakılıp içindeki askerler seyyar yapılamaz mı idi?
Akıllar şayet bu noktada çalıştırılsa, mutlaka koruyucu tedbiri bulurdu. Bulamadı, olmadı. Çünkü arayan bulur. Bulmak isteyen çarelere başvurur. Ordu siyasette akıl yürütecek yerde milletin kendisine yüklediği bu görevin ifasında akıl yürütse öyle inanıyorum ki, şimdiye kadar PKK ve benzeri tehlikeleri ortadan kaldırabilirdi.
Polis okulu ve devlet üst bürokratlarının da terörden korunması için başka yollar denenmesi gerekir. Devletin polislerine ait bir otobüs her gün aynı güzergâhtan gidip gelmeye devam ederse, buna kaşı saldırı düzenlemek için açık kapı bırakılmış olur. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur. Hep aynı yoldan gidilip gelinirse saldırıya maruz kalma riski her zaman var demektir.
Teröristler her akıllarına koydukları zaman bu saldırıları gerçekleştirebilirler. Bunun önüne geçmenin yolu, kanaatimizce olayların sebebini değiştirmektir. Bunun için farklı bir yol izlemek gerekir. Örnek olarak; devletin görevlileri sivil araçlarla işe gidip gelmeli. Tek bir araç yerine küçük araçlar devreye konmalı. Bu sivil araçların plakaları yahut modelleri sık sık değiştirilmeli. Araçlar kurşungeçirmez nitelikli olmalı vs. İşte böylece teröristlerin hedefleri küçültülmeli ve zayiat önlenmelidir.
Buna ek olarak bu araçlar hep aynı güzergâhtan gidip gelmemeli, her gün farklı güzergâhlar ve farklı zamanlarda gidip gelinmelidir.
Bugün ki kayıpların en önemli sebebi, açıkta olmayan düşmanla açıkta savaşmaktır. Devletin, teröre karşı mücadele edecek kurumları açıkta; karakol, polis okulu açıkta, fakat teröristler gizli. Bu durumda gizli kalanın açıkta olana saldırması kadar kolay ve tabii bir şey olamaz.
Teröre karşı terörün yöntemi uygulanmalıdır. Karakollar bölgede gizli olmalı, hatta seyyar karakollar ihdas edilmeli; böylece terör kendi silahı ile vurulmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi