Bir türlü Batılı olamadık!
Malumunuz; Arda ve Milli Takım meselesi artık ayyuka çıktı. Bırakın spor sayfalarını ön sayfa manşetleri bile bu konu ile dolu... Ekranların sadece spor programlarında değil, hemen her sohbet ortamında Arda meselesi var. Peki, biz neden bu kadar basit bir meselenin üzerinde yoğunlaşıp kalıyoruz? Biz neden böyle meseleleri uzattıkça uzatıyoruz?
Açalım o halde... Mesele Milli Takım bünyesinde olmuş, genişlemiş ve bugünlere kadar gelmiştir. Ama asıl patlama zamanı 2016 yılının Haziran ayındadır. Yani Milli Takım Avrupa Futbol Şampiyonası sırasında mücadele ederken meselenin fitili ateşlenmiştir. Meselenin adı da prim meselesidir. Kaptan Arda’nın bazı arkadaşlarının primlerinde adalet sağlanmadığı şeklindeki iddiası veya isteği karışıklığa sebep olmuştur. Bunun üzerine takım içindeki bazı oyuncular arasında yaygınlaşan kötü hava tüm bünyeyi sarmadan Fatih Terim, Arda ve üç arkadaşını kadro dışı bırakmıştır. Hatta öylesine tatsızlaşmıştır ki ortam, İspanya maçında benim taraftarım Arda’yı ıslıklamış, protesto etmiştir. Sonrasında ölü sezon araya girmiş, daha sonra ligler yeniden başlamış ve yeni milli maçlar ortamı içine girilmiştir. İşte tam burada duralım. Terim hoca, neden nasıl bilinmez, Arda ve arkadaşlarını affetmiş ve milli kadroya yeniden çağırmıştır. İşte bugünkü çirkin, tatsız, spor ögesi ile uzaktan yakından bağdaşması mümkün olmayan ortam da başlamış olmuştur.
Şimdi size bir örnek vereceğim benzerlik taşıyan bir olayla ilgili olarak... Fransa Milli Takımı’nın Real Madrid’de oynayan santrforu Karim Benzema ile Fenerbahçe’ye transfer olan Valbuena arasında bir kapışma meydana gelmiş ve Real Madridli oyuncu takım arkadaşının seks kasetleri ortaya atmıştır. Hal böyle olunca da milli tamımın teknik patronu Didier Deschamps da iki futbolcuyu da süresiz kadro dışına atmıştır. Halen sürmekte olan 2018 Dünya Kupası grup eleme maçlarında o iki futbolcuya rastlıyor musunuz? Ki onlar, gerçekten bir takım için, hele hele o Fransa için çok ama çok önemlidirler. Ama bir de gerçek vardır; Milli Takım çok ama çok başkadır. Çünkü takımdan attığınız oyuncuların yerine koca ülkede ve o ülkenin başka ülkelerde oynayan oyuncularından takviyeler yapabilirsiniz. Bunu neden yazdım? Çünkü bizdeki yazar kısmı meselelere dar açıdan bakar... Yahu beyler, burası Türkiye! Şayet kadrodan atılmış o dört oyuncu yerine yenilerini bulamıyorsanız, yazıklar olsun size! Ne yani Arda, Burak, Caner ve Gökhan Gönül olmazsa veya her kimse, Milli Takım ayakta duramaz mı? Kulüp takımında işiniz zordur. Zira orada sadece 24 oyuncunuz vardır. Ama şayet bunlarsız olmuyorsa, bu oyuncuların mumyalarını da yaptıralım da, ilelebet kadroda kalsınlar. Öyle mi? O zaman Lefterler, Metin Oktaylar, Turgay Şerenler, Baba Recepleri hayata döndürmemiz mi gerekli? Yoksa yaşı 80’i geçen Can Bartu’yu yeniden idmanlara mı başlatsak?
Evet, Terim, birinci kararında haklıdır. Ama cezaları kaldırıp aynı isimleri yeniden kadroya çağırarak çağ dışı davranmıştır. Hem de bunu “Gönlüm razı değil ama” diyerek de itiraf etmiştir. Terim’i eleştirecekseniz buradan eleştiriniz. Şimdi ayıkla pirinci taşını! Düşünebiliyor musunuz; bu iki maçta o malum isimler kadro olmasalardı ve biz de o bir beraberlik, bir galibiyeti yine alsaydık ki, bu rahat olurdu. Ne bunları yazmak zorunda kalırdım, ne de başka meslektaşlar... Baksanıza; Fransa o iki malum oyuncusu olmadan, hem de bir devreyi on kişi oynayarak koca İngiltere’yi 3-2 yendi. Bilmem anlatabildim mi, Hıncal Uluç ağabey, Bilal kardeş, reis Şansal Büyüka ve ne kadar yorumcu ve yazar varsa... Futbol bir takım oyunudur. Parçaları da ülkede ve hatta ülke dışında o kadar çoktur ki... Ama güreş, boks, atletizm falan olsa oturup derin derin düşünürüz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.