Halil Mert

Halil Mert

15 Temmuz, Alınacak Dersler, Tedbirler..

15 Temmuz, Alınacak Dersler, Tedbirler..

“Adalet mülkün temelidir.” Dilimize dolamışız adeta.

         Birileri bizi emperyalist, Haçlı Batı ile öz yurdumuzda paryalaştırdı. Sürekli sopa yedik. Sersemleştik. Düşman sağdan geliyordu, soldan geliyordu, arkamızdan geliyordu. Karşımızdaydı. Hırsız evin içindeydi…

         Kim doğru, kim eğri? Kararsızdık. Birileri bize ait olan her şeyi çok iyi kullanıyordu. Göremiyorduk.

         Neden mi?

         Çünkü birileri biz Müslümanların aşağılık olduğuna inandırmıştı bizi. Okula gidiyorduk, “Yobazdık, gericiydik… Köylüydük, cahildik.” Camiye gidiyorduk, “Biz anlayamazdık, bilemezdik, nefsimizin kuyruğuna yapışmış aşağı varlıklardık. Biz kendimiz okuyamazdık.. Kendimizi kurtaramazdık. Biz kimdik ki!”

         Maalesef İslam Dünyası’ndaki kimlik bunalımı?

         Bizi Batı adına aşağılayanlar kolayını buldu. “Sen anlamazsın, batıyı taklit et, medeni ol.” dediler.. Onların çözümü ahlaksızlığı taklit idi. İlmi ve teknolojiyi tahkik edenlere binbir engel çıkarttılar…

         Tabii dini bu kadar zorlaştıranların çok kolay çözümleri de vardı. “Şu şeyhe, hocaya, cemaate vb. yapış kurtul..” Ya da şimdilerde çok moda; “Şu kadar şunu söyle, cennete git, bunu söyle evin olsun, şunu çek araban olsun, bunu yap kocan seni sevsin, şu türbeye git oğlun olsun.” Kimse Kuran’da emredildiği gibi “Namaz kıl!” demiyor, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” demiyor.

 

         Her hutbede dinledik ama üzerimize almadık.. “Nahl 90: Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.”

         “Maide 79: Onlar kötülük işlediklerinde birbirlerini bundan alıkoymazlardı. Ne kötü birşeydi işleyip durdukları! Yani; Onlar, şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeylerden, bunların savunuculuğundan, sözcülüğünden birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlar, önleyici tedbirler almazlar, kamu düzeni ve güvenliği ile ilgilenmezler, bütün kötülükleri kasıtlı olarak yapmaya devam ederlerdi. Andolsun, sergilemeye devam ettikleri davranışlar ne kötüdür.”

         Ne kadar açık değil mi?

        

         Kimliğimiz yitince, gerek toplumsal kişiliğimiz ve vicdanımız, gerek şahsi duruşlarımız dumura uğradı.

         İslam Dünyası genel olarak üç fitne ile esaslarından uzaklaştırıldı.

         Birincisi, siyasi dağılma ve kaba tarafgirlik. Diğeri Mezhep, tarikat, cemaat derken özünde Kur’an-ı Kerim’den kaynaklanmayan, daha da kötüsü Kur’an-ı Kerim’den uzaklaşılıp din icad edilerek, ihtilaflarla birbirine düşman edilen İslam Alemi.. Üçüncüsü ise; Unsuriyetçilik ve Irkçılık…

         Batıya bakın.. Siyaset kurumu devleti ve toplum çıkarlarını öncelediği için taraflar çok yakın. Hele de dışarıya karşı tekvücutlar. Din, mezhep vs. mi? Kiliseler birleşmeye devam ediyor. En azından ortak düşmanları İslam ve Müslümanlara karşı birlikte tavır alabiliyorlar. Irkçılık mı? Artık Avrupa Birliği diye ortak bir Medeniyet oluşturduklarının farkında değil misiniz?

        

         Bizim bu kafa ve gönül boşluğumuzu, kaba tarafgirliğimizi, teslimiyetçiliğimizi ve kurtarıcı bekleyişimizi, sembolleri esas alıp esaslardan her manada kopuk oluşumuzu birileri çok iyi kullandılar.

         Meğer 28 Şubat Süreci’nde ETÖ-FETÖ-Seküler çevreler-Kemalistler birlikte hareket etmişler. CHP’li ve Mason Kasım Gülek’in Fetullah Gülen’i Graham Füller ve ekibi ile tanıştırmasını dikkate almamışız. Papa’ya yazdığı mektuba inanmayıp okumamışız bile. Adamı en iyi Batı tanımış. Arkasına genel olarak “İzmir Cemaatiyiz.” deyip, Risalei Nur okuyup “Şakirdiz bizde!” deyip Türkiye’nin genelini de kandırmayı başardı.

         Türkiye Muhafazakârlığının iki temeli vardı. Biri İslam yani Yüce Dinimizdi. Diğeri geleneklerimizi temsil eden Türklük kavramı.. Her ikisini de kullandı yıllarca. Türkiye’yi işgal ederken hepimiz yardım ve dua ediyorduk. Dini medyası ve yayınları sorgulanmıyordu. Hala birçok gurubun abuk sabuk yayınlarını inceleyen bir Diyanet yok. Türklük kullanılınca tüm Türk Dünyası’nı da işgale başladı. Maalesef Özbekistan hariç her yerde maya tuttu. Özbekistan’da ise FETÖ Düşmanlığı İslam Düşmanlığına da dönüştü. Düşünebiliyor musunuz? Bu da başka bir dert…

         28 Şubat’ın laik tetikçileri, FETÖ’nün çapulcularını kullanmışlar sahada. En büyük iz bırakan Fadime-Müslim Olayı’nın baskın ve icra ekibinin polis şeflerinin tamamı FETÖ’den tutuklu şu anda. Bu süreçte ülkem kamplaştırıldı. Birçok dindar insan kamudan uzaklaştırıldı.

         Sonra ETÖ-Balyoz vs. diye yargı süreçleri başladı. 28 Şubat’ın intikamı alınıyor diye hepimiz seyrediyorduk, hatta bu süreçte zulme dönüşen yargılama ve iftiralara destek oluyorduk. Yine Milletimin kurumları mağdur ediliyordu. Birçok insan iftiralara uğruyor TSK başta olmak üzere kurumlar ciddi yaralar alıyordu.

         Bu süreçte onlara engel olabilecek kişileri de yok etmeye başladılar. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu gibi, Hablemitoğlu gibi..

 

         17-25 Aralık çok profesyonelce hazırlanmıştı. Algı şöyle oluşturuluyordu. Teröre destek veren TC. MİT operasyonu ile, para akıtan TC. Halk Bankası Operasyonu ile ifşa edilecekti. Hedefte devletimiz vardı. Bu süreç bile ülkeyi yöneten kadroları tam olarak kendine getiremedi. Hala FETÖCÜLER cirit atıyordu.

 

         Ve… 15 Temmuz!..

         Bir adamlarına dahi zarar gelmesin diye Darbeye teşebbüs ettiler. Demek ki kendilerini çok güçlü görüyorlardı. Haklıydılar. Dış güçler yanlarındaydı. Devletin her yerinde ve her seviyede kadrolaşmışlardı. Ayrıca, bazılarını menfaat bağı ile bazılarını tehdit ve şantajla kontrol altına almışlardı.

         15 Temmuz’un habercilerini de göremedik aslında. Mısır, Libya, Irak ve bazı Latin Amerika Ülkeleri bizim için uyarıcı olmalıydı. Maalesef 3000 yıllık Devlet geleneğimizin de çivisi çıktığı için artık muhakeme edemiyorduk.

 

         15 Temmuz İhaneti’nde oyunu hiç beklenmedik bir şekilde Milletimiz bozdu.

         İnsanlar, evlerinden, camilerden, kahvelerden, meyhanelerden sokaklara döküldü. Hem de çoluk çocuk.. İşte FETÖ’nün de, dış güçlerin de ayrıca bizim yöneticilerimizin de beklemediği bir dirençti bu. Milletimizin dirilişi bereketli ve mübarek olsun…

 

         Peki, 15 Temmuz İhanet darbesinden ders aldık mı?

         Sizce?

         Bence almadık….

         Hala Cumhurbaşkanımız yalnız bırakılıyor. Hala yerel yönetimler kaba menfaatle yönetiliyor. Bu kahraman Millete sünepe muamelesi yapılıyor. Hala birileri utanmadan senin siyasi gurubun, benim tarikatım, cemaatim vs. deyip Devlet denen bu değerli kurumu yıpratmaya devam ediyor. Bakın FETÖ tam manası ile bu çirkin adamlar yüzünden tasfiye edilemiyor. Cumhurbaşkanımız siyaset ve bürokrasiden bağımsız denetim kurumları oluşturup, bunlar aracılığı ile her seviyede denetlemeler yapmalıdır.

 

         Ordumuz, çok büyük yara aldı. FETÖ’cü namussuzları temizledik de, bu insanlar bizim emeğimizdi, bizim birikimimizdi. Oluşan personel zaafiyeti sadece ETÖ ve balyoz’dan yargılananlarla kapatılmamalı. Gerekirse emekli olan ve ya edilen diğer personelden d yararlanılmalı.

         Bu arada aşağıdakileri temizlerken yukarıdakilerin ahbap çavuş ilişkisi devam ediyor. Siyasette, üniversitelerde, büyük şirketlerde polis operasyon yapıp alıyor, birkaç gün sonra iktidara yakın biri ya da birileri gelip adamları çıkartıyor. Böyle mücadele olmaz.. Nisa, 135: “Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.” Buyrun! Var mı anlayamayan?...

        

         Yeni dönemde; babaannelerimizden öğrendiğimiz; VATAN, MİLLET, DİN, DEVLET deyip, Cumhurbaşkanımızın ifadesi ile TEK VATAN, TEK DEVLET, TEK BAYRAK, TEK MİLLET deyip azimle yürümekten başka çaremiz yoktur.

         Dikkat edin Batı ülkemizi kuşatırken, Cumhurbaşkanımızı da yalnızlaştırmaya çalışıyor. Biz ferasetle ve dikkatle oyunları bozacağız. Ülkemiz ve Devletimiz için bozacağız, Necip Türk Milleti ve Türk Dünyası için bozacağız, İslam Âlemi ve Ümmet-i Muhammed (SAV) için bozacağız. Ezilen ve sömürülen Mazlum insanlık için küfrün ve köpeklerinin tüm oyunlarını bozacağız.

         Birlik olmak gerek..

         Güçlü olmak gerek…

         Çok çalışmak, üretmek gerek..

         Bilmek, öğrenmek gerek…

 

         Ne mutlu Rabbimizin vaadlerini bilenlere. O’nun ahkâmı ile amel edenlere. Kula kul olmayanlara. İlim, amel ve akıl sahibi olabilenlere, aklını hiç kimseye satmayanlara, kiralatmayanlara, menfaatlerinin zebunu olmadan Hakk ile olanlara ne mutlu..

 

         Sizlere yazımın sonunda bazılarının Irkçı deyip iftira ettiği Ziya Gökalp’in “ASKER DUASI şiirindeki askerlerden olmayı Allah bizlere de nasip etsin.” diyerek, iyi haftalar diliyorum.

         Ayrıca yeri değil ama, babacığım kadar çok sevdiğim bir büyüğümün “Ülkücü-Ergenekoncu” şeklindeki ifadeleri beni çok üzdü. Meral Akşener tıpkı Mason Demirel gibi Türkiye Siyasetine karşı bir projedir. 15 Temmuz Darbesi ve sonrasındaki süreçte Ülkücüler ve MHP’nin duruşu her türlü takdir ve duaya layıktır. Lütfen birbirimizi aşağılayıp tahkir edecek ifadelerden kaçınalım. Hele de karar vericilere bunca yakınken. Unutmayın vaktiyle birileri 1960’lı yıllarda Merhum Türkeş’i ırkçılık ve küfürle itham edip, Mason Demirel’i nurlandırmışlardı. Biz unuturuz bunları ama Allah unutmaz…

 

ASKER DUASI

Elimde tüfenk, gönlümde iman,

Dileğim iki: Din ile vatan...

Ocağım ordu, büyüğüm Sultan,

Sultan’a imdad eyle Yarabbi!

Ömrünü müzdad eyle Yarabbi!

 

Yolumuz gaza, sonu şehadet,

Dinimiz ister sıdk ile hizmet,

Anamız vatan, babamız millet,

Vatanı mamur eyle yarabbi! .

Milleti mesrur eyle Yarabbi!

 

Sancağın tevhid, bayrağım hilal,

Birisi yeşil, ötekisi al,

İslam’a acı, düşmandan öc al,

İslam’ı abad eyle Yarabbi!

Düşmanı berbad eyle Yarabbi!

 

Cenk meydanında nice koç yiğid

Din ile yurt için oldular şehid

Ocağı tütsün, sönmesin ümid

Şehidi mahzun etme Yarabbi!

Soyunu zebun etme Yarabbi!

 

Kumandan, zabit babalarımız.

Çavuş, onbaşı, ağalarımız,

Sıra ve saygı, yasalarımız.

Orduyu düzgün eyle Yarabbi!

Sancağı üstün eyle Yarabbi!

 

Minareler süngü, kubbeler miğfer,

Camiler kışlamız, müminler asker,

Bu ilahi ordu dinimi bekler,

Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Ziya Gökalp, 1912

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Halil Mert Arşivi