Serdar Arseven

Serdar Arseven

'Bizi Demirel bitirdi!..'

'Bizi Demirel bitirdi!..'

üç yıl kadar önce… Sayın Ağar, Konya-Ankara arasındaki seyahatimizde…
“Serdar, tâkip ediyorum, Hükümeti de eleştiriyorsun. Senin durumundaki pek çokları iktidar nimetlerinden faydalanmak için her türlü yalakalığı yapıyor oysa” demişti.
Buna benzer iltifatları bitirmesini bekledikten sonra… “Teşekkür” gereğini bile duymadan… “O halde” diyerek girmiştim söze: “Size yönelik eleştirilerimde de samimi olduğuma inanırsınız …”
-Elbette. Bize böyle menfaat beklentisi olmadan yaklaşan arkadaşlar lazım. Bıktım şu yalaka tiplerden!..
-
Ne düşündüğümü soruyordu, kendisi ve partisi hakkında.
“Darılmak yok ama” dedim.
“Söz” diyerek teminat verince devam ettim: “Sayın Demirel’in gölgesi üzerinizde. 28 Şubat’ta Erbakan’a tepki göstererek DYP’den kopmanızda da Demirel’in müessir olduğunu biliyorum. Demirel’in imajı malûm. O imajı üzerinizden atmanız zor. ”
Söylediklerime karşı çıkmadı, Ağar… Aksine…“Peki ne yapabiliriz?” diye sormak suretiyle “hak verdiğini” belli etti.
Soruya…
Şu tavsiyeyle karşılık verdim:
“Bence Vakit gazetesini iyi tâkip edin!.. Orada, ‘neler yapıldığı takdirde milletten destek alınabilir’in cevaplarını bulacaksınız. Vakit’in onayını almayan hiçbir siyasi hareket uzun vadede başarılı olamaz!.. Bence onun tavsiyelerine de kulak verin!.. Vakit ekibiyle istişarelerde bulunun.”
Bunları söylemiştim kendisine… Hem de… VAKİT’te yazmadığım günlerde…
Bu tavsiyemi nasıl karşılamıştır, sizce?
ümidimi tamamen kesmeme yol açan o birkaç cümleyle:
-Vakit’in düzgün bir gazete olduğunu biliyorum. Ancak, onların yolundan gidemeyiz… O zaman da askerle aramız bozulur. öyle bir sıkıntı olur. Askerle dengeli gitmek zorundayız!.. Vakit’i bizim taban seviyor, ama paşalar sevmiyor!..
-Sayın Demirel?..
-Hele o nefret ediyor!..
-
O an…
“Tamam” dedim kendime: “28 Şubat’taki Ağar neyse, DYP’nin başındaki de o!..”
-
Mehmet Ağar’ın Cumhurbaşkanlığı oylamalarına “girmediği” o günlerde, hep bunları düşündüm.
Neler olmuştu o günlerde?.. Hatırlayalım:
Mehmet Ağar’la birleştirilmeye çalışılan Erkan Mumcu’nun, 25 Nisan’daki MYK toplantısında, Cumhurbaşkanlığı oylamalarına gireceklerini söylediği anlarda……
Bir “telefon” gelmişti… Toplantı odasından bu “esrarengiz” telefon görüşmesini yapmak üzere çıkan Mumcu…
Döndüğünde, “Tavır değişikliğini” açıklamıştı!..
Ve sonrasında… Ağar’la birlikte basın toplantısı düzenleyeceklerine dair bilgi ulaştı haber merkezlerine…
O basın toplantısında da, “Oylamaya katılmayacaklarına” dair ortak tavır ilan edildi.
çok açık… O telefondan sonra değişti her şey…
Mumcu ve Ağar’ın “Oylamaya katılmamanın” siyasi hayatlarını bitireceğini “tahmin edememeleri” mümkün değildi elbette…
Nasıl bir tehditle karşı karşıya kalmışlardı, acaba?..
Dün, o dönemin önde gelen DYP’lileri Saffet Arıkan Bedük, Celal Adan ve ümmet Kandoğan’la uzun uzun bu meseleleri konuştum…
Mumcu ve Ağar’ın, Cumhurbaşkanlığı oylamalarına girmemeleri halinde siyaseten biteceklerini hesap edemeyecek kadar “çocuk olmadıkları” ortada.
öyleyse niye yaptılar bu işi?..
üçüne de sordum…
“Gerçek sebebi bildiklerini” söylediler…
“Peki ne o zaman?” dedim… Anlaşmışçasına; “Onu söylememiz şık olmaz!..” karşılığını verdiler .
Demek ki; Mumcu’nun ve Ağar’ın “Cumhurbaşkanlığı oylamalarına katılmamalarının, söylenmesi şık kaçmayacak bir sebebi” var…
Kandoğan’ın sözleri ilginç: “DYP-ANAP birleşmesi, sırf bu iki partinin de Cumhurbaşkanlığı oylamalarına katılmalarını engellemek için hazırlanmış bir senaryoydu zaten. O iş yaptırıldığında, böyle bir birleşmeye izin vermeyeceklerdi. Oyun taaa başından böyle kurulmuştu!..”
Tuhaf…
“Peki kim kuruyor bu oyunu?..Genel Başkanlar, nasıl oluyor da bu oyunlarda etkisiz eleman olmayı sindirebiliyorlar? Nasıl oluyor da kendi ayaklarına kurşun sıkabiliyorlar?..”
Adan, Bedük ve ümmet Kandoğan, yine anlaşmış gibi; “Bu konular bizde kalsın. Açıklamak için henüz çok erken” gibi karşılıklar verdiler, soruma…
Tamam da… Hiç ipucu yok mu?.. Varmış… Onu da… Celal Adan verdi:
“Kardeşim, işin özü: Bizi esasında Demirel yıktı!..”
-
“Bizi esasında Demirel yıktı!..”
-Bu doğru mu Sayın Bedük?..
- Sorunun cevabını biliyorum da. Ayıp olur!..
-Doğru mu Sayın Kandoğan?..
-Orası var ya…Orası…
-Evet?..
-Neyse!.. Açıklamak için erken!..
-
Hani… Yazının girişinde, Sayın Ağar’a “Demirel’in gölgesi üzerinizde. O gölgeden kurtulmadıkça çok zor” dediğimi belirtmiştim ya…
Bunca döndük dolaştık, yine geldik Demirel’e… Tuhaf değil mi?..
Erkan Mumcu, Demirel’in memleketlisi…
Mehmet Ağar da, Demirel’in kurduğu partinin başındaki isimdi…
Bu ikisi, birleştirilme vaadiyle, esrarengiz telefonlarla ve daha bilmem nelerle yola getiriliyorlar… “Siyasi hayatlarının bitmesi” pahasına “Cumhurbaşkanlığı oylamalarına” girmiyorlar…
Ve bugün… Ağar’la birlikte siyaset yapanlardan biri, “Bizi Demirel yıktı” diyor… Diğerleri de… “Demirel’le ilgili sorulara cevap vermek, ayıp olur- erken olur” karşılıklarını veriyor…
Anladığımız kadarıyla, bu işin de bir tarafında…
Demirel var…
Ne geldi biliyor musunuz şu an aklıma… Ağar’a çok yakın bir isim, Tekirdağ mitingine giderken; “Sayın Genel Başkan, Demirel’in adamlarını tasfiye ediyor. Yakında, daha rahat çalışacağız” demişti bana…
Demirel’in fevkalade kindar bir politikacı olduğu söylenir ya…
Bilemem… Ağar’ın tasfiyesi, “Demirel’i tasfiye çabalarının cezası” olabilir mi?!..
Tamam, olay ya da tezgâh bundan çok daha büyük de…
“Bir taşla her zaman bir ‘kuş’ vurulmaz” değil mi…
Birden çok ‘kuş’un vurulduğu da olur...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi