ŞAMPİYONLAR Ligi gruplarına göz koyan ve bu yolda da ilk etabı geçen temsilcimiz Başakşehirspor, bu defa karşısında beş defa Avrupa Kupası kazanmış bir İspanyol’u buldu. Bize ağır geldiler diyebilirim. Nereden mi? Tabii ki fiziksel yapıdan ve onun kazandırdığı özelliklerden. Maçı şöyle bir hatırlayınız; ikililerde nasıl yenik düştük. Yan yana yaptığımız koşularda veya ikili itiş kakışlarda da öyle... Teknik kapasite açısından onlardan çok farklı değildik, hatta hatta oyun görüşü olarak da... Ama dedim ya futbol artık yüksek tempo, ona uygun güç ve kuvvet istiyor...

Başakşehirspor sahaya beklenilen kadro ile çıktı. Yukarıda ciddi farklılıklara rağmen iyi de oynadı diyebiliriz belli bir süre. Mahmut’un koruması altındaki orta sahada Emre iyiydi. Mossoro ise fiziksel açısından ezilen belki de bir numara oldu. Önde Visca orta şekerli, Adebayor çok araştırıcı, çok koşusu ama bu yüzden de bitirici olmaktan uzak kaldı. Elia zaman zaman saman alevi oldu. Attığı goldeki toplu deparı alkışlanır. Savunmada kenar yardımları yetişebildiğinde rahat ve vardı ama, o eksik olunca göbek de dağıldı ve zorlandı. Kaleci Volkan’ın ilk golde yatışı biraz geç oldu. Rakibin bize karşı öne çıkan ve maçın sonucunda etkili olan en önemli özelliklerinden biri de, topu alana hemen üç-beş oyuncunun boşa çıkarak kendini göstermesi idi. Böylece bizim temsilci iyi saha kapatmasına rağmen çok rakip atakta önlemlerini ayakta tutmakta zorlandı.

Şimdi kendi sahasında alınmış ve iki gol yenilerek, bir yenilgi var. Rövanş çok maç izlediğim Sevilla’nın stadında zor olacak. Ama ne var ki “Zaten bittik” rahatlığı da bir avantaj olabilir. Son düdük çalmadan hiç bir şey belli olmaz derdi eskiler. Ama iki takım arasındaki yukarıda saydığım özellikler olmasa... Her şeye rağmen Avcı’nın takımı bir başka Avrupa Kupası’na gruptan girmeyi çoktan garantiledi ya. Seyircisi ve basın desteği olmayan bir takıma bu bile helaldir. Burada bir konu üzerinde de iki satır durayım. Avcı kardeşim Emre ile Mossoro’yu bitime sekiz dakika kala neden oyundan çıkardı acaba? Hatta hatta Visca bile kalmalıydı derim. Çünkü o Kerim futbolu bilmeyen bir süratli çılgın da ondan...