Halkı Aktifleştirmek ve Milli Davaya Katkı
Sibirya’da doğmuş, Kafkasya’da yaşamış, Türkiye’de ömrünü tamamlamak istiyor. Bir Tatar Nine.. Önce bir iki ay çocukları ile Türkiye’de kalmış. Sonra dönmüş Kafkasya’ya. Bu arada Türkiye’de 15 Temmuz İhanet Darbesi olmuş. Tatar Nine televizyonda izlemiş Türkiye’de olanları. Veee nihai kararını vermiş. “Ezan sesi dinleyerek en huzurlu Türkiye’de yaşanır. Çünkü Türk Halkı birbirine ve devletine çok bağlı…”
Ortadoğu’da Medeniyet Coğrafyamızın insanlarını kazanmalıyız. Hükümet edenler ayrı hedeflenmeli, halk ayrıca kazanılmalıdır. Türkiye, bölgesi için ağır bedeller ödedi, ödemeye de devam ediyor.
Düşünün..
Çeçenistan’a halkımız nasıl sahip çıktı?
Bosna…
Karabağ ve Azerbaycan Davasına sahip çıktı.
Filistin.. Adeta Anadolu’dan bir yer gibi. Kudüs için tüm Anadolu ağlar bir asırdır.
Irak, Suriye, Libya..
Mısır…
Doğu Türkistan..
Zulüm yaşanan ve Adaletin olmadığı her yerde bir şekilde Milletimiz devleti ile, STK ve halkı ile var..
Hepsi kabul de ya karşılığını alabiliyor mu? Hemen diklenmeyin, maddi karşılık değil, manevi karşılık?
Unutmayın, herkes karşılık bekler.
Yıllarca Dünya’yı karşımıza alıp, İman kardeşi deyip İran’ın yanında durduk. Sonuç? Ortada.. İran geleneksel Farisi/Pers İdeolojisi ile bölgeyi kontrol altına almaya çalışırken özellikle İngiltere ile çok iyi paslaşıyor. Oysa Türkiye, İran’daki Türk Nüfusa ulaşmanın hesaplarını yapsa, Sünni Arap, Kürt ve Türkmenlere ulaşsa… Bitti mi? Hayır!
Ya Şii İslam? Burada biz daha sosyolojik ve İslami anlamda Farisi Şia ile Osmanlı Şia’sını bile birbirinden ayıramıyoruz. Körfez’deki Şii Tehdit yenidir. Batı bir tarafta S. Arabistan öncülüğünde Vehhabi ve DEAŞ gibi terörist akımları pompalarken ki bu akımlar sözde radikal Sünni’dir, diğer yanda İran’ı Suriye ve Yemen’e kadar ulaştırmıştır. Bu Rusya’nın da işine gelmektedir. Dolayısı ile Halka ulaşmak adına gayretler teksif edilmelidir.
“Traxtör Tebriz” Futbol takımının maçlarını izleyiniz ve İran’daki Türklerin ne kadar canlı olduğunu görünüz. Batı ile kol kola Türkiye Kürtleri için anadilde eğitimi savunan İran’ın yarısı Türk.. Kim anadilde eğitim yapıyor İran’da sorun bakalım..
İran’a arkamızı dönemeyiz. Suriye’ye savaşsınlar diye Moğol Şiiler getirdi.
Düşünün, harpte cepheye sürülenler bile bizim kandaşlarımız..
Suriye’li Mültecileri ensar yakınlık ve feraseti ile kabul ettik. Eyvallah.. Peki, uluslar arası zeminde bunu değerlendirebiliyor muyuz? ABD, İdlib’e askeri harekât planlıyor. Güzel de Türkiye İdlib Muhaciri ile dolu. Bu insanlar yürüyemiyor mu? Miting yapamıyor mu? İdlib’e kamplardan bir yürüyüş tertiplenemez mi? Türkiye ile sınır.. Mesela Türkiye Suriye halkının ülkelerinin işgaline tepkisinin önüne geçemesin ve halk İdlib’e yürüsün..
Yıllarca Filistin’i halkımız Milli Davası olarak görüp mücadele etmektedir. Ne acıdır ki bu gün Filistin Bayrağı diye salladığımız bayrak İngiliz İşgalcilerinin tasarladığı ve Arap asilerin İngilizlerle Kudüs’e girerken Osmanlı Askerine karşı kullandıkları bayraktır. Üzerindeki renklerle de Arap Ulusçuluğu hedeflenmiş, ümmet bilincine karşı tasarlanmıştır. Şimdiye kadar Filistin Halkı yönlendirilip, bizim hilalli, ümmetin ortak bilincini önceleyen bayrağımız gibi bir Filistin Bayrağı çıkamaz mıydı ortaya… Buyrun! Haydi çıkın işin içinden. Demek ki; Milli Görüş sloganda kalırsa İngiliz Gevuru tasarladığı bölücü bayrağını “ALLAHÜEKBER” nidaları ile Müslümanlara sallatır meydanlarda..
Halk küçümsenmemelidir.
Milletimizin dinamik ve etkin olduğunun hesabını emperyalizm ve FETÖ yapamadı. 15 Temmuz’da hesaba katmadıkları en önemli faktördür halkımız. Bakın AKPARTİ kadrolarını yeni baştan yapmaya çalışıyor. Kimse kusura bakmasın, AKPARTİ Kadrolarının özellikle de yerelde en büyük hataları halkımıza tepeden bakıp yabancılaşmalarıdır. Bu geçmişin “Türkiye bizim malımız” diyen işbirlikçilerinin bakışıydı, duruşuydu. İyi görelim düştüğümüz halleri…
Allah Korusun Cumhurbaşkanımızın başına bir şey gelse ne yaparız?
Bunun hesabını başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere AKPARTİ’de herkes yapmalıdır. Ordu’da güzel bir söz vardır. “Birliğin disiplini komutanı yokken ortaya çıkar.” Birlik Komutanı başında iken görülen disiplin gerçeği yansıtmaz. Bir komutan “Ben varken birliğim çok iyi, ben yokken bana ne?” diyemez. O birliğinin yaptığı ve yapmadığı her şeyden sorumludur.
Medeniyet Coğrafyamızın tüm halklarına karşı ayrı programlar yapılmalıdır. Bu gün S. Arabistan Halkı başka özelliktedir, Mısır Halkı başka, Kazak Halkı başka, Özbekler başka karakter ve sosyolojik özelliklerde ve beklentilerdedir. Aynı şekilde her ülkede FETÖ ile mücadelenin karakteri farklıdır. Binaları devralarak FETÖ ile mücadele edemezsiniz. “Tüm unsurları hedeflenmeli!” diye basbas haykırıyoruz.. Bunun eğitim ayağı var, işadamları ayağı var, ticaret ve gümrük ilişkileri var, devlete sızmaları var. Tıpkı Türkiye gibi bu ülkelerde de topyekûn mücadele şarttır.
Türkiye, bölge ülkelerini HÜKÜMETLER ve ÜLKE HALKI olarak ayrı ayrı dikkate alarak ilişki geliştirmelidir. Bakın Türkiye’de FETÖ başta olmak üzere tüm ihanet yapıları unutmayın ki emperyalizmin böyle yaptığı çalışmalardaki başarısıdır. Bu gün İslam Âlemi’ne bakın. Ödümüz kopuyor. Neden? Her an her yerde bir şey patlak verebilir. Çünkü Halka hâkim değiliz. Halka hakim olmak baskı ile olmaz. Yönlendirmekle, hedef vermekle, şuurlandırmakla olur. Biz 1000 yıllık birliktelikleri ve İman Kardeşliğini sürdürmekte zorlanıyoruz. Gevur 1000 yıldır savaştığı Kıta Avrupası’nda AB oluyor, işgal ettiği, katliamlar yaptığı, dünyanın en serseri ve gelişi güzel insanlarından ABD oluyor. Ezeli ve en büyük düşmanımız Güneş Batmayan İmparatorluk ve resmi adı Birleşik Krallık.. Sömürgeleri kimler? Çoğu Osmanlı Halifesinin Bağlıları. Hâsılı hezimet dizboyu. Aşmanın en etkin ve hızlı yolu HALKI ETKİNLEŞTİRMEK’tir.
Suriye’lilere gerek ülkemizde, gerek kendi ülkelerinde VATAN SEVGİSİ ve ÜMMET BİLİNCİ öğretilmelidir. Medeniyet Birliği, emperyalizme karşı birlik kavramı öğretilmelidir. Bu yapılmazsa, yarın ülkemizi yeni bir terör dalgası sarabilir. Dünün Dindar Kürt’ünün çocuklarını PKK gibi seküler ve dinsiz bir yapı ile çalmıyorlar mı? Namaz kılan devlet ricali görüntüsünü, içi boşaltılmış tesettürlü görüntüyü çözüm gibi sunmak, nihai başarı ve zafer gibi göstermek halkı aldatmaktan ve değerler sistemimizin içini boşaltıp küçültmekten başka bir şey değildir. Vebaldir.
15 Temmuz’dan alınacak en büyük ders, halkımızın dinamiklerinin siyasetin dinamiklerinin çok üzerinde olduğu gerçeğidir. Siyaset takkeyi önüne koyup halkın gönlünde sürekli olabilmenin hesabını yapmalıdır.
Suriye’lilere bakılmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, onların da kendilerine, Türk Milleti’ne ve Suriye’ye karşı yükümlülükleri vardır. Olmalıdır… Bu önce onlara öğretilmelidir. Sonra da onları misafir eden Türk Milleti’ne de gösterilmelidir.
Emperyal Batı ve Haçlı’yı küfrederek yok edemez, etkisizleştiremezsiniz. Önlem almalısınız. Bakın Gezi Eylemlerine.. Bir avuç bile olmayan güruhları nasıl etkin olarak kullanıyor ve bir araya getiriyorlar. FETÖ vb. dini yapıları bile nasıl oluşturup Müslüman Milletimize kurşun attırıyorlar. Peki, ya Milli zemin?
15 Temmuz’da halk işaret beklemeksizin sokaklara dökülüp, tanklara set oldu. Halkımızın değeri bilinmelidir. Kimse tepesinden bakıp aşağılamamalıdır. İlave olarak, şuurlanmasına katkı sürdürülmelidir. Çok değil 20 yıl önce en az % 95’i ülkesi için savaşmaya hazır insanımın bu oranı % 70’lere düşmüştür. Bu ülkem için endişe vericidir. Halkı etkinleştirmek için başta eğitim sistemimiz, MİT vb. tüm kurumların üzerine düşen görevler vardır. Başta Cumhurbaşkanımız, danışmanları, MGK ve Hükümet olmak üzere, tüyü bitmemiş yetim hakkından maaş alanlar bu yönü ile sorumluluklarına vakıf olmak durumundadır. Cumhurbaşkanımız şu an itibari ile partisinde gelinen noktayı halka şikâyet etmektedir. Doğrudur. Ancak yapacağı şey denetim mekanizmalarını etkinleştirmek, halkı siyasetin üzerine çıkartabilmektir. Çünkü en büyük destekçisi ve bağlıları teşkilatlardan çok halkımızdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.