Kemal Belgin

Kemal Belgin

Pas gevezesi ve gerçekçiler!

Pas gevezesi ve gerçekçiler!

Futbolda, özellikle de bizim spor medyasında, bizim teknik adamlar topluluğunda şöyle bir tuhaf söz birliği var: “Top sizde kalsın da nasıl kalırsa kalsın...” Tamam da bende top kalırsa, ama buna rağmen hücum etmede pas gevezeliği yaparsam nasıl gol atıp da maç kazanacağım? Peki, bu topun bende kalmasını belli ölçüde, oyunun oluşumuna göre yaparsam, rakibin boş alanlarına adam kaçırırsam, oralara çabuk pas çıkartırsam ne olur? Pozisyon olur, ayakları ve kafası düzgün adamın da varsa golü atar maçı kaparsın...

Bu olmazsa olmazdan hareketle şu cumartesi mesaisine bakalım büyük takımların... Karabük’de ilk yarım saat yukarıda yazdığım doğruların hemen hemen tamamını yapan Beşiktaş skor tabelasını çabucak 4’lük veya 5’lik yapardı. Ama gerek şansı, gerekse rakibin topun önüne kendini atan oyuncuları, gerekse de rakip kaleci yüzünden buna ulaşamadı. Sonra mı? Karabükspor tokat yemiş ama düşmemiş takım olarak kendine geldi, toparlandı ve atağa çıkmaya başladı ve iki de pozisyon buldu ama atamadı.

Devamla ilk yarı içeriye 0-0 gidildi. Takımlar değişmemişti. Belli ki Karabükspor toparlanmanın, Beşiktaş da onca pozisyona girmenin devamını bekler idiler. Ve de Beşiktaş penaltı kazandı. Karar doğru idi. Ama toparlanmış gibi gözüken, Oğuzhan, biraz da sahanın kötülüğünden topu tribünlere attı. Yıkılmıştı Beşiktaş... Üstüne üstelik bir de Tosiç bir kontrada topu sarı kartlık kesince ikinci sarıdan atılmaz mı? Vay ki vay! Artık Karabükspor bir kişi fazla olarak rakibini beklemek yerine üstüne gidecekti. Ama bu pahalıyı oturdu. Orta alanda pas arası yapan Oğuzhan kestiği topu bir de kullanıp Babel’i kaçırdı, o da golü attı. Bu arada bu maçın hakemlerin topluca, feci bir günlerinde olduklarını da yazayım. Sonra mı? Beşiktaş’ta Caner dururken, acaba rakibe göre sağdan kazanılan serbest atışları neden Lens kullanır ki? Şenol hocanın oyuncu değişiklikleri de bu maçta bir ders niteliğinde idi.

Sonra Kadıköy’e geçtik... Fenerbahçe yine kadro değişimine uğramış, Soldado, Guiliano, İsmail aynı on birde idiler. Yani Aatıf yine yedek kulübesinde idi. Şu Guliano’nun yakında ne olduğunu geldiği gün yazdığım için fazlaca söz etmeyeceğim. Rakip mi? Sadece sakat olan Mossoro’nun yerine bence yanlış olarak Napoleoni konmuştu. Yedek listesine bir bakınız kimler yok ki?

Ve de daha ikinci dakika dolmadan Başakşehirspor takımında dört beş yerde, hem de aynı performansla, oynayan Attamah korneri kafayla gole çevirdi. Komikti pozisyon... Alan savunması yapan 7 Fenerbahçeli ve onların üzerine beş-altı metreden koşarak sıçrayan rakip takım oyuncuları... Sizce acaba kim daha yükseğe çıkar? Devam edelim... Aykut hoca teknik adamlığa başladığından bu yana tek bir kurgu üzerinde düşünmüştür; o da al sana, ver bana, ver ona, dön bana... Maçın 17. dakikası idi ve Fenerbahçe mağlup durumda idi, tam 14 pas yapıldı ve pozisyona girilmeden rakipten hücum yendi. Rakip mi? Bence Başakşehirspor da kötü bir gününde idi. Anlaşılmaz biçimde geriye ve yana oynadılar. Öne doğru yaptıkları iki üç çapraz çıkışlarda da gol buldular, pozisyona girdiler. Acaba onlar da Aykut hocanın yukarıda sözünü ettiğim sistemine mi giriyorlardı? İşte ilk düzgün çapraz atakta Emre kesti, Caicara kaçıp ortaladı, Adebayor kafa ile 2-0 yaptı. Dirar’ın umut golünden sonra ikinci yarıda da oyun kafalarının değişmediğini gördük. Fenerbahçe’de Isla yerini Janssen’i neden bırakmıştı acaba? Kadıköy’e geleli 24 saat olmuştu daha ve de ikinci santrfora dönüyordu Fenerbahçe... Öyle ya öyle bir orta alanı vardı ki, değil iki, üç santrforla bile oynayabilirlerdi! Aaatıf, Guliano’nun yerine taaa 70. dakikada akıl edildi. Ama Avcı hoca çoktan Napoleoni’den vazgeçip 59. dakikada İrfancan’ı almıştı oyuna...

Ve de malum gol geldi. Hücum eden takımın oyuncusu topu kafa ile indirdiğinde, savunan takımın altı pasında biri kalecinin görüşünü kapatan, ikisi de hafif yanda ama kale çerçevesi içinde bulunan üç oyuncusu vardı. Top Chicly tarafından dizle oynanmıştı da, ofsayt olmuyormuş... Topa en yakın Fenerbahçeli, rakipten sektikten sonra hiç mi hareket etmiyordu? Yoksa topun gittiği yöne hem sağ bacağını çeviriyor, hem de kafasını o yöne döndürüyordu. Peki, yan hakem acaba neden bayrak çekmişti? Aynı maçın orta hakemi kartlarında acaba adil mi davranmıştı? Golü vermeden acaba neden yardımcının bayrağına itibar edip ofsaydı vermemişti? İtirazlara bakıp yardımcıya acaba neden sonradan gidip sormamıştı pozisyonu?

Ve de Abdullah Avcı, Elia’yı oyundan geç aldığını sanki itiraf edercesine 82. dakika Kerim Frei’yi alışının ödülünü 93’teki harika golle aldı!

Emre Belezoğlu maç sonrası kötü oynadıklarını itiraf ederken, yani kazanan takımın kaptanı, kaybeden takımın hocası Aykut Kocaman iyi oynadıklarını ama pozisyonları gol çeviremediklerinden yakındı... Acaba hangi pozisyonlardı ki onlar?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Belgin Arşivi