Halil Mert

Halil Mert

Milli Öncelikler ve Hassasiyetler…

Milli Öncelikler ve Hassasiyetler…

Millet ve Devletlerin Milli Güvenlik ve Beka kaygıları vardır. Toplumların yazılmamış ideolojileri bu temel kaygı çevresinde şekillenir.

         Devletimiz 300 yıldır büyük bir kıskaçta.

Milletimiz bu kıskaçtan kurtulmak için ciddi direnç gösteriyor. Bu direncin mihenk taşları oldu yakın tarihimizde. Son mihenk taşı Cumhurbaşkanımız R. Tayyip ERDOĞAN…

Görüşlerine muhalefet eden insanlar dahi son süreçte saygı duymaya başladılar. Nasıl duyulmasın ki? Ülke büyümeye devam ediyor. Ekonomik anlamda nasıl boğmaya kalktılar, düşünün.. 15 Temmuz? Necip ve Kahraman Türk Milleti, tüm kesimleri ile sokaklara döküldü. Hamdolsun ki Milletimiz yazılmamış ideolojisine bağlı. O ideoloji ki hedefinde; TEK BAYRAK, TEK DEVLET, TEK MİLLET, TEK DİL var. Hamdolsun ki temelinde; VATAN, MİLLET, DİN (İSLAM)  ve DEVLET var.

 

15 Temmuz bizi belli konularda hassaslaştırdı. Esasında bunun geçmişi de var. 28 Şubat Süreci’nde Milletimizin dinamiklerine karşı kullanılan tarikat ve cemaat yapıları.. FETÖ’ye yarım asır inandık Milletçe. Destek verdik. Şimdi görüyoruz ki, 1960’lı yıllardan beri kadrolaşılmış, ABD, İngiltere, Almanya ve İsrail İstihbarat servisleri ile çalışılmış ve Milletimizin evlatları çalınmış elinden..

Tabii bu sıkıntıları sadece biz yaşamıyoruz. Eş zamanlı olarak diğer İslam Ülkeleri de yaşıyor. IŞİD ve El-Kaide gibi yapılar bir yanda, FETÖ gibi diyalogcu Haşhaşiler Pakistan ve Türkiye başta olmak üzere diğer yanda ve Haçlı Batının kontrolündeler hepsi de..

Tüm bu örgütlere bir de İslam Ülkelerini yöneten kralları, emirleri, darbecileri ekleyin. Helâya giderken ABD Büyükelçisinden izin alarak giden. Ülkelerinin tüm gelirlerini onlara tahsis etmiş.. MANKURTLAR….

 

Bir önceki yazımda şöyle bir cümle kurmuştum. “Putperestlikten gözü dönmüş bir duruma düşürülen insanımız çıkartılan envai çeşit fitne ile birbirine düşürülmüştür. Temel sebep ise; “Ham yobaz, kaba softalık!”tır. Irkçılık belası, Mezhebçilik, Tasavvuf görünümlü cemaatçilik ve menfaat grupları, farklı farklı fikir akımı görüntülü emperyalist kuklaları.. Satılık ve köle yöneticiler..”

Babam kadar çok sevdiğim bir büyüğüm, “Bu cümleden sonrasını okumadım.” dedi.

Tarikat ehli bir Ağabeyim uzun bir süredir takip edip bana küstüğünü ima ettiler. Dinleyince hak verdim. Genel şeyler yazıp kötü örnekleri söyleyip, iyiyi de boğduğumu söylediler.

 

Tarikatlar, Hoca Ahmed Yesevi Atam’dan, Ahilik Kurumuna, Yeniçeri Ocağı’na, Hacı Bayram’a, Akşemseddin’e, Hacı Bektaş-ı Veli’ye, Şeyh Şamil’e, Şeyh Sunusi’ye varana kadar toplumu eğitmek, ahlak, iman ve alperenliğini korumanın yanında CEMİYETE HER ANLAMDA DONANIMLI KAMİL İNSAN yetiştirmeyi gaye edinmişlerdir.

 

Geleneksel eğitim ve tedrisat ekolleri olan tarikatlar Milletimize, fedakârlıkla devlet ve Milletine bağlı, dinini bilen ve yaşayan fertler yetiştirmişlerdir. Bu görülmez ise vebalde kalırız. En önemlisi de son yüzyılda cenaze kaldıracak hocanın bile azalmaya başladığı bir dönemde tarikatlar yasaklanmasına rağmen büyük hizmetler vermişlerdir. İnsan yetiştirmişlerdir. Bu gün Milletçe bir parça nefes alabiliyorsak zindanlarda işkence görme, sürgün faili meçhul cinayet ve İstiklal Mahkemeleri pahasına nesillere emek veren cesur insanların talebe okutması ile olmuştur.

 

Burada esas olan şudur. Devletin diyanet kurumunda bu yapılar temsil edilmeli, yayınlar ilgili ilmi kurumlarda incelenmeli ve en önemlisi de bu yapılar aktif siyasetin dışında kalmalıdır. FETÖ’nün 17-25 Aralık Operasyonunda oyununu bozan Emniyet personelinin çoğunun bir tarikata mensup oldukları kamuoyuna duyum olarak yansıdı. Allah onlardan razı olsun. Ancak bu refleksi devletin kurumları kendiliğinden gösterebilmeliydi.

 

15 Temmuz İhanet Darbesi’nden sonra yurdumuzdaki başlıca tarikat ve cemaat yapıları hedefe kondu. Bunun arka planında fitne, İslam Düşmanlığı ve ihanet vardır. Hepimiz bu noktada dikkatli olmalıyız. Ancak, bu değerli yapıların başındakiler ve mensupları da çok dikkatli olmalıdırlar.

Bizim devlet ve kamu hizmetinde görüp öğrendiğimiz şey şudur. “İTİMAT, KONTROLE MANİ DEĞİLDİR.” FETÖ, “İslam” ve “Türk” kelimelerinin Milletimizin ruhunda ifade ettiği anlamı çok iyi kullanmıştır. Milletçe bir daha böyle bir kötülüğü ülkemizde büyütmemeliyiz. Zamanında itimat edilse bile kontrolü ilgililerce yapılsaydı bunca ihaneti yapabilirler miydi?

 

Asıl görmemiz gereken de şudur. Geleneksel tarikat yapıları adeta toplumun çimentosu ve sigortası gibi hizmet etmektedirler. Şu anda bunların bir kısmı dış güçlerin hedefindedir. Özellikle de FETÖ’nün oyunlarını bozanlar.. Unutmayınız ki; FETÖ Mensuplarının bu kadar kafası çalışmaz, cesur da değiller. Onları kullananlar güvence vermeseydi, darbe ve ihanete onların cesareti yetmezdi. 15 Temmuz’dan bizler nasıl dersler aldıysak düşmanlarımızda alacaktır. Yeni hamlelerini tedbir alarak yapacaklarıdır.

Ayrıca malumları FETÖ sadece devlette paralel yapı oluşturmadı. Diğer cemaat ve tarikatlarda da oluşturdu. Cemaat ve tarikatlarda iç denetim özellikle de yeni insanlar katılırken pek yoktur. Ancak FETÖ deneyiminden sonra kesinlikle iç denetim mekanizmalarını oluşturmalıdırlar.

 

Milletimiz ne zaman güçlü olduysa, Ümmet-i Muhammed rahat etmiştir. Bu cümleyi özellikle TÜRK kelimesine karşı kompleks ve suizan geliştiren tüm iman kardeşlerime söylüyorum. Biz Türk derken bir ırkı kast etmiyoruz. İngiliz Gevuru, Alman, Amerika’lı, Fransız TÜRK’ten ne anlıyorsa O’nu kast ediyoruz.

 

Ne Mutlu, Güçlü ve Büyük Türkiye İdeali için mücadele edenlere..

Ne mutlu İman Kardeşliği şuuru ile ümmetin birliğini dava edinenlere..

Ne mutlu Ecdadımın mirasını benimseyip, kıyamete kadar taşımayı şiar edinenlere..

Asrın Alparslanlarına, Fatihlerine, Şeyh Şamillerine, Abdulhamid Hanlarına, Koca Seyitlerine, Zenci Musalarına, Şerife Bacılarına, Nene Hatunlarına ne mutlu..

Ne mutlu Seyyid Abdulhakim Hz., A. Haydar Ahıskavi Hz., M. Zahid Kotku Hz. gibi fedakâr, kahraman ve yiğit âlimleri rehber edinenlere…

 

Bana Seni Gerek Seni

 

Aşkın aldı benden beni

Bana seni gerek seni

Ben yanarım dün ü günü

Bana seni gerek seni

 

Ne varlığa sevinirim

Ne yokluğa yerinirim

Aşkın ile avunurum

Bana seni gerek seni

 

Aşkın âşıklar oldurur

Aşk denizine daldırır

Tecelli ile doldurur

Bana seni gerek seni

 

Aşkın şarabından içem

Mecnun olup dağa düşem

Sensin dünü gün endişem

Bana seni gerek seni

 

Sufilere sohbet gerek

Ahilere ahret gerek

Mecnunlara Leyla gerek

Bana seni gerek seni

 

Eğer beni öldüreler

Külüm göğe savuralar

Toprağım anda çağıra

Bana seni gerek seni

 

Cennet cennet dedikleri

Birkaç köşkle birkaç huri

İsteyene Ver anları

Bana seni gerek seni

 

Yunus'dürür benim adım

Gün geçtikçe artar odum

İki cihanda maksudum

Bana seni gerek seni

 

Yunus Emre”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Mert Arşivi